Yıkılsın meyhaneler

AKP bir süredir içkili yerlere karşı bir savaş yürütüyor. Savaşı belediyeler başlattı. Birçok kentte içki içilebilecek yerler belirlenerek kuşatma altına alındı ya da kent merkezlerinin dışına sürgün edildi.

Daha sonra Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu (TAPDK) göreve çağırıldı. Bu Kurum 2002 yılında çıkarılan 4733 sayılı Yasayla idari ve mali özerkliği olan bir kamu tüzel kişisi olarak kurulmuş, 2008 yılında yapılan değişikliklerle günümüzdeki biçimini almıştı.

Bugünlerde TBMM komisyonlarında, Kurumun üçe parçalanması ve her parçanın ilgisine göre Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile Türkiye Halk Sağlığı Kurumu’na devredilmesini öngören bir tasarı görüşülüyor. İktidara daha sıkı bağlarla bağlanarak etki ve gücünün artırılması hedefleniyor.

TAPDK, içkili yerlere ruhsat vermek için güçlükler çıkarmaya, verilen ruhsatları ise sudan nedenlerle iptal etmeye başladı. Son olarak ODTÜ- Eymir Gölü yerleşkesinde verilmiş içki ruhsatlarını iptal etti. Kurum, gelen tepkiler üzerine yaptığı açıklamada topu YÖK’e attı. Açıklamada, 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Yasasında öğrenci yurtları, spor kulüpleri, her türlü öğretim ve eğitim kurumlarında alkollü içkilerin satışı için ruhsat verilmez denildiği bu kavramlara netlik kazandırması için YÖK’e başvurulduğu ve alınan yanıt üzerine içki ruhsatlarının iptal edildiği belirtiliyor. Bu açıklamadan YÖK’ün Eymir Gölünü eğitim kurumu olarak değerlendirdiğini öğreniyoruz.

Bu arada Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı’nın da içkili yerler üzerindeki denetimlerini sıklaştırarak savaştaki yerini aldığının belirtilmesi gerekiyor.
AKP’nin bu kararlı mücadelesini, Müslümanlıkta alkollü içeceklerin günah sayılmasına bağlamak eksik ve yanlış bir değerlendirme olur. Faizin Müslümanlıkta haram olmadığını söyleyen kimse yok. Oysa AKP’nin faiz ile derdinin olduğunu görmedik.

İçkili yerler insanın evinin dışında başka insanlarla ilişki kurdukları ortamlardır ve oradaki insanların çoğu İktidarlarla aynı görüşte değillerdir. İçkili yerler tam da bu nedenle kapatılmak istenmektedir. AKP insanı, evinde, işyerinde, alışveriş merkezinde ve daha da önemlisi, camide görmek istemektedir. Bunun dışında bir ortam, İktidarı için tehlike oluşturmaktadır.

16. ve 17. Yüzyıllarda kahveler, meyhane benzeri işlev görüyordu. Salah Birsel’in Kahveler adlı kitabından öğrendiğimize göre sofular “halk kahvelere alıştı, mescitlere kimseler gelmez oldu” diye yakınırlarmış. Daha da ötesi, kimi din bilginleri “Kahveler kötülük ocağıdır, meyhaneye gitmek oraya gitmekten iyidir” demeye bile başlamışlar. Bu sözleri AKP duymalı.

Birer “fesat yatağı” olan kahveleri III. Murat ile IV. Murat yasaklamıştı. Salah Birsel’in aktardığına göre Naima bir alay uğursuzun bir araya gelip büyükleri, yargıçları çekiştirdikleri, devlet işleri, aziller, tayinler ve yönetim üzerine ipe sapa gelmez şeyler söyledikleri ve bütün bunları IV Murat bildiği için kahveleri kapattığını yazmış.

Abdülhamit ise kahveleri kapatmamış ama daha etkili bir yöntem seçmiş. Kullarının kendisi hakkında neler düşündüğünü öğrenebilmek ve önlem almak için hafiyeler görevlendirmiş. Kullarının başlarına neler geldiğini tarih kitaplarında okuduk.

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var, zaman da değişti. Tayyip, içkili yerleri doğrudan yasaklamadı. Zaten doğrudan yasaklamak bugün için olanaksız. Şimdilik içilebilen ortamları azaltacak önlemler almakla yetiniyor. Sıra elbette yasaklamaya da gelecek.

AKP, insanların yaşam alanlarına çok fazla karışır oldu. Dilerim bu onun sonu olur.