Yeni elektrik yasası torbayla geliyor

“Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” önceki yasama döneminde sonuçlandırılamadığı için İç Tüzük uyarınca hükümsüz sayılmıştı. Bakanlar Kurulu 18 Nisan günü bu tasarıyı yeniledi.

Elektrikte kayıp kaçakların tüketici faturalarına yansıtıldığının ortaya çıkması üzerine tüketici dernekleri, uygulamanın hukuka aykırı olduğunu öne sürerek yargıya başvurmuş ve Yargıtay vatandaşa yükletilemeyeceğine karar vermişti.

Paçası tutuşan dağıtım şirketleri de tüketiciden tahsil ettikleri 33 milyar lirayı ödemelerini gerektiren bu yargı kararından kurtarması için Meclise başvurmuşlardı.

Tasarıyla, elektrik faturalarına yansıtılan kayıp kaçak bedellerinin yasallaştırılması öngörülüyordu. Kamuoyunda çok tepki çektiği için, seçimlerin hemen öncesinde sakıncalı görülmüş ve uygun bir zamana ertelenmişti.

Uygun zamanın geldiği anlaşılıyor, tasarıyı yenilediler. Şirketler bu parayı ödemekten kurtuluyor. Ama getirilen yeni kurallar bununla sınırlı değil. 25 Nisan günü bu kez de AKP milletvekillerinin imzasıyla, aynı adı taşıyan, ama daha kapsamlı ve radikal değişikliklerin öngörüldüğü, bir teklif sunuldu.

Daha kapsamlı; çünkü Tasarı, yürütme ve yürürlük maddelerini saymazsak 13 madde iken, Teklif 25 maddeden oluşuyor. Ayrıca, Tasarı ile 4, Teklif ile 12 yasada değişiklik öngörülüyor.

Her ikisi de aynı alanı düzenliyor. Üstelik tasarı ve teklifin 7 maddesi neredeyse birbirinin aynı.

İnsanın aklına ister istemez; bu AKP’lilerin birbirlerinden haberleri yok mu neden aynı şeyleri yazmışlar diye bir soru takılıyor. Bunun aralarındaki iletişim kopukluğuyla açıklanamayacak başka bir nedeni olsa gerek. Belki de bir kurnazlıktan kaynaklanıyordur: Getirmeyi düşündükleri yeni düzenlemeleri iki parçaya bölerek tepkileri azaltmayı hedefliyor olabilirler. Nasıl olsa bunlar Komisyonlarda birleştirilerek tek tasarıya dönüştürülecek.

Aynı ya da benzer düzenleme konusuna ilginç bir örnek vereyim. Elektrik Piyasası Yasasının Geçici 8. Maddesiyle çevre mevzuatına aykırı üretim yapan şirketlere 31.12.2018 tarihine değin süre tanınmış, bu süre içinde çevreye zarar verdikleri gerekçesiyle üretimlerinin durdurulamayacağı, idari para cezası verilemeyeceği öngörülmüştü. Anayasa Mahkemesi bu kuralı, Anayasanın 5. ve 56 maddelerine aykırı bularak iptal etmişti. Karardaki şu sözler dikkat çekiyordu; …Anayasanın 56. Maddesine göre herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, korumak Devletin görevidir…Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı ekonomik ve mali gerekçelerle vazgeçilecek haklardan değildir…”

Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği Şirketlere çevreyi kirletme hakkı veren bu madde hem tasarıda hem de teklifte tek bir farkla aynen getiriliyor. Bu fark şu: iptal edilen kuralda Şirketlere 31.12.2018 tarihine kadar süre tanınıyordu; bir yıl daha uzatıldı. Şirketler, 2020 yılının Ocak ayına değin kirletebilecekler. Maddenin gerekçesinde; Madde Anayasa mahkemesince iptal edilmesiyle özelleştirme işlemlerinin önemli bir risk altına girdiği ve hukuki boşluğun doldurulması amacıyla bu kuralın getirildiği belirtiliyor.

Teklifle, Tasarıya oranla daha radikal düzenlemeler öngörülüyor demiştim. Bunların bir bölümünü kısaca gözden geçirelim.

Sözgelişi MTA Genel Müdürlüğüne, Kamu Kuruluşlarının Yurt Dışındaki İhalelere Katılması Hakkında Yasa ile öngörülen kurallara uymaksızın yurt dışında arama ve araştırma yapmaya; yurt dışında şirket kurmaya; imtiyazlı ortak olmaya; paylarını satmaya ve yurt dışında temsilcilik açmaya yetki veriliyor.

Askeri yasak bölgelerde, TSK’nın taşınmazları üzerinde; özel güvenlik ilan edilen yerlerde; Uluslararası andlaşmalar uyarınca yapılması öngörülen tesisler hakkında, Kıyı Yasasının hiçbir kuralına uyulmaması öngörülüyor.

Nükleer santral sahalarındaki yapılaşmanın İmar ve için Atom Enerjisi Kurumunun çıkaracağı yönetmelikle yönetilmesi öngörülüyor.

İhale yasasına bir istisna daha getiriliyor: TETAŞ’ın tedarik amaçlı elektrik enerjisi alımları Kamu İhale Yasası Kapsamından çıkarılıyor.

Sıvılaştırılmış Petrol Gazları Yasasını Değiştiren 5307 sayılı Yasanın 17. Maddesinde teknik kurallara uygun olmayan LPG sahiplerinin lisanslarının iptal edilmesi öngörülüyordu. Bu kurala dayanarak çok sayıda ruhsat iptal edilmişti: bu kural kaldırılıyor. Teknik kuralına uygun olmayan LPG, çürük demek, yani patlar. Ama önemli olan birilerinin para kazanması olunca insanın yaşama hakkı teferruat sayılıyor.

Teklifte, acele kamulaştırma da unutulmamış. 14. Maddesinde deniyor ki; bir bölge, yenilenebilir enerji kaynak alanı olarak belirlenmişse, acele kamulaştırılabilir. Yenilenebilir enerji kaynağı biliyorsunuz RES, HES gibi anlamlar taşıyor.

Teklifle nükleer santral konusunda da yeni kurallar getiriliyor. Deniliyor ki; Nükleer santral için onay, izin, lisans, ruhsat gibi işlemler başlatılmış ve henüz sonuçlanmamışsa işler durmasın, üretim tesisi ile doğrudan ilgisi olmayan yapılar bir an önce bitirilsin. Nükleer santralin fay hattı üzerinde olduğu ortaya çıkar da izin verilmezse ne olacak?

Aslında tasarı ve teklifle getirilmek istenen yeni kurallar çok ayrıntılı değerlendirmeyi hak ediyor. Ama ne yazık ki yeri burası değil.