Yatırım ortamının iyileştirilmesi yasalarının sonu gelmiyor

Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda komisyon başkanının sözleriyle, “yatırım, üretim, ihracat ve istihdamın teşvik edilmesine dönük” bir torba yasa görüşülüyor. Tasarı 82 maddeden oluşuyor. 8 Şubat’tan bu yana yaptıkları 5 toplantıda 71 maddesini kabul ettiler. Kalanını bugün bitirirler.

Özellikle 2015 yılından bu yana yatırım ortamını iyileştirmek adına çok sayıda yasa çıkarıldı. Vergi barışı gibi adlarla defalarca vergi affı yasaları kabul edildi ve yasadaki deyimiyle “özel sektörün kamuya olan borç yükü azaltıldı.” İşverenlere “geçmiş vergilendirme dönemleriyle ilgili olası risklerin ortadan kaldırılması için matrah artırımı imkânı” sağlandı. Yani patrona “vergini biraz artırırsan müfettiş göndermem” denildi.

Giderek vites yükseltiyorlar ama nedense “ortam” bir türlü düzelemiyor.

Kronik bir durum var demek ki!..

Tasarıda neler var:

Patronların üzerindeki vergi ve istihdam yükünün azaltılmasına ilişkin çok sayıda düzenleme yer alıyor. Bunların bir yazıda anlatılabilmesi olanaksız.

Aslında anlı şanlı “işverenlerimizin”, AKP’den beklentilerini bir cümlede bile anlatabiliriz: Ülkenin bütün zenginliklerinin ve emeğimizin, kayıtsız; koşulsuz; hiçbir engelle karşılaşmaksızın kendilerine sunulmasını istiyorlar. Devlete ödedikleri vergileri, yatırımlarını engelleyen bir unsur; işçi ücreti ve SGK gibi primleri ise yük görüyorlar.

İşin özü bu. Ama biz siyaset pratiğini değerlendirebilmek için kısaca söz edelim.

Önce işçilere atılan bir kazıkla başlayalım:

Deniz-İş ve Basın Yasasına göre çalışanlara, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra düzenlenen karşılıklı sonlandırma, ikale gibi adlar verilen ve yürürlükteki yasalara göre tazminat olarak değerlendirildiği için vergiden bağışık tutulan ödemeler, tasarıda ücret olarak tanımlanıyor. Yasalaştığında vergi kesilecek. Patronlara milyarlarca lira çıkar sağlanan tasarıyla, işçinin tazminatına göz konuluyor.

Maliye Bakanı bu konuda ne söylüyor:

İsterseniz Maliye Bakanının bu maddeyi nasıl savunduğuna bakalım, ibret verici bu nedenle de uzunca bir alıntı yapmak istiyorum:

“…iş sonu tazminatı vesaire- yapılan ödemeler vergiden istisna edilmediği için, bizim idare olarak bu konuyla ilgili artık yerleşik kararımız ve yaklaşımımız bunların vergiye tabi olması gerektiği şeklinde. Burada yaptığımız düzenleme esasen öteden beri kanunun özüne ve ruhuna uygun olan bu hususun kanuna dercedilmesinden ibarettir…Ha, yargı kararları bizden farklı düşünüyor; o bir yaklaşım, bizimki bir yaklaşım.”

Patronlardan KDV neredeyse kaldırılıyor:

Makine teçhizat satın alan imalatçılardan, teşvik belgeleri olmasa da KDV alınmayacak. Önceleri teşvik belgesi olanlarla sınırlı tutulan bir olanaktan herkesin yararlanması öngörülüyor. Makine teçhizatın %75’i ithal ediliyor. Gerekli gereksiz herkes, nasıl olsa KDV’si de yok diye ithalata yönelecek ve bu oran daha da artacak. Tasarıda bunu önleyecek bir kural öngörülmüyor. Oysa ülkenin en önemli sorunlarından biri cari açık.

Bu arada Komisyon tutanaklarından öğrendiğim bir bilgiyi de paylaşayım. Avrasya tüneli geçişine zam yapılmış, tepkiler üzerine KDV oranını düşürüp fiyatını indirmişlerdi. Yani bedelini devlet üstlenmişti. Maliye Bakanı, bu dolanlı işleme Osmangazi köprüsünde de başvurduklarını söylediği için öğrendik. Bugüne değin ortaya çıkmadığına göre belki de ağzından kaçırmıştır.

Patronlar başka vergilerden de kurtarılıyor:

Yabancı yatırımcının sermaye olarak getireceği dövizden kazanacağı kur farkından sağlanan gelirlerden vergi alınmaması öngörülüyor.

Amortisman hızlandırılıyor ve böylelikle işletmelerin ödemeleri gereken vergi tutarları düşürülüyor.

Hurda aracını trafikten çekip yenisini alanlar, ÖTV’nin 10 bin lirasından bağışık tutuluyor. Maliye Bakanı Komisyonda, 16 yıldan daha eski olduğu için kapsama giren 4 milyon 500 bin araç olduğunu söyledi. Ne kadarı değiştirir bilinmez ama büyük bir potansiyel pazar olduğu görülüyor. Ayrıca yerli üreticilerin araçların üzerine radyo vb. aparatları satın alırken ödedikleri ÖTV’nin de geri verilmesi öngörülüyor.

Konut yapan müteahhitlere de müjde var:

Tasarıya Komisyonda eklenen 79’uncu maddeyle konut edinmek isteyenlerin açacakları hesaplarda biriken tutarların %25’ine, 20 bin lirasını aşmamak koşuluyla Devlet katkısı verilmesi öngörülüyor. Bakanlar Kurulu’na 60 bin liraya kadar artırma yetkisi veriliyor.

Amatör spora destek vereceklerini söylüyorlar. Bakın nasıl:

Amatör sporun desteklenmesi gerekçesine dayandırdıkları bir düzenlemeyle futbol tutkunlarını avlayabilmeyi amaçlıyorlar. Türkiye’deki profesyonel spor kulüplerinin sporculara ödediği, kimileri milyonlarca lira ya da avroya ulaşan tutarlardaki paralardan %5-15 oranında kesilen gelir vergilerini, amatör sporları desteklesinler diye spor kulüplerine geri verecekler.

İstihdamın artırılması konusuna gelelim:

Yürürlükteki yasalara göre, istihdam yükünü azaltmak gerekçesiyle biri diğerinden farklı çok sayıda destek veriliyor. Teşvik belgeli yatırımlarda, işçi ücretlerini, SGK primlerinin ya hepsini ya da bir bölümünü Devlet üsleniyor. Ayrıca KOSGEB’in de belirli ilkeler gözeterek verdiği istihdam paketleri var. Devletin, istihdam desteği verdiği işçilerden gelir vergisi de alınmıyor. Devlet vergiden vazgeçiyor.

Tasarı aynen yasalaştığında istihdam desteğinin kapsamı olağanüstü ölçüde artacak. 1-3 işçi çalıştıran mikro işletmeler bile kapsama giriyor. Güzel sloganlar da üretmişler; “bir senden bir benden” diyorlar. Ücretin bir ayını sen, öteki ayını Devlet ödesin anlamına geliyor.

Maliye Bakanı, tasarıyı sunuş konuşmasında istihdam desteğinin parasal boyutunu, “Ayda 883 lira, yılda 10.500 lira… Düşünün bunu, 100 kişi çalıştıran bir iş yerinde bir yılda yaklaşık 1 milyon liralık yükün işverenden alınması anlamına geliyor” sözleriyle anlattı. Bilişim sektöründe işçi başına ayda 2.151; yılda 25.817 lira destek sağlanıyor.

Desteklerin çoğu İşsizlik Sigortası Fonu'ndan:

Gereken kaynağın çoğunu İşsizlik Sigortası Fonundan ödeyecekler. Komisyonda, işsizlerin kullanımı için kurulan fon parasının patronlara verilmesi eleştirilerine Maliye Bakanı; "Neden karşı çıkıyorsunuz? İşsizlik sigortası için işçiden %1 kesilirken devlet %2, işveren de %1 ödüyor" sözleriyle yanıt verdi.

İşsizlik fonunu nerelere yatırdılarsa geçtiğimiz yıl %8 kazandırmış. Oysa enflasyon %12. Fondaki paraya, yatırdıkları araçlar aracılığıyla da el koydukları anlaşılıyor.

Üstelik tek hazine sistemi kapsamına alıp parasını kullanmayı düşündükleri ortaya çıktı. Tasarıyla devletin bütün parasının tek bir hesapta yani bir havuzda toplanması ve kurumların bu havuzdan kullanması öngörülüyor. İşsizlik sigortası fonunun, bu kuraldan ayrı tutulmadığı fark edilip düzeltilmese, parasının havuza katılması gerekecekti.

İstihdam desteğinden, hakkı olmayanlar da yararlandırılmış

Tasarının 64’üncü maddesi görüşülürken garip bir durum ortaya çıktı. Meğerse yasada yer almayan kuruluşlar da istihdam desteğinden yararlandırılmış. Vakıfların kurduğu yüksek öğretim kurumları, bunların hizmet satın aldığı özel sektör işletmelerine istihdam desteği olarak 11 milyar (yazıyla on bir milyar) lira ödenmiş. Parayı istemek yerine tasarıya koydukları madde ile yasallaştırıyorlar.

Desteklerin bedelini kim ödeyecek:

Bu teşvikler iki yıl sürecek. Seçimler bittikten sonra kalkıyor. Yıllarca sürdüremezler zaten; kaynak bulmakta zorlanıyorlar.

Komisyon tutanaklarından; yatırım ortamının iyileştirilmesi yasalarının bu yıl bütçeye 132 milyar lira yük getirdiğini; bu tasarıyla 20 milyar daha yük geleceğini öğreniyoruz, toplarsak 152 milyar lira ediyor. Bu tutarları ihtiyatla karşılasak iyi olur. Gerçek tutarını bilmiyor ya da gizliyor olabilirler.

Kaynak bulma telaşına kapılıp tasarıya, hazine taşınmazlarının gelir elde etmek amacıyla ve özelleştirme kurulunca belirlenecek “sair bir gerekçe” ile satılabilmesinin öngörüldüğü sözcükler eklemişler.

Oysa bunlara hiç gerek yok. Nitekim, Maliye Bakanı da dün komisyonda; satılmasını engelleyecek bir yasa kuralı yok istediğimizi satıyoruz zaten gibi bir cümle kurdu. Ardından da bir önerge verip eleştirilen cümleleri çıkardılar ve yerine; “Hazineye ait taşınmazları değerlendirmek suretiyle…” cümlesi ekleyip tartışmayı bitirdiler.

Komisyonda herkes birbirine çok saygılı davranıyor. Alışıldık kavgalar yok ve muhalefet milletvekilleri nedense zaman zaman, tasarının yalnızca birkaç maddesine karşı olduklarını söyleme gereği duyuyorlar.

Garip bir durumdan söz edip bitireyim: Maliye Bakanı Komisyonda, tasarıya henüz son biçimini vermediklerini söyledi. “Arkadaşlarla farklı öneriler üzerinde” çalışıyorlarmış.

Neresinden bakarsanız ülke dökülüyor.