Vergi kaçakçısına devlet teşviki

Dün Maliye Bakanı, vergi kaçakçıları ile naylon faturacılara uygulanan devlet teşviklerinden yararlanma yasağını kaldıracaklarını söyledi.

Aslında 2013 yılına değin böyle bir yasak yoktu. Nedense Vergi Usul Yasasına (VUK) ekledikleri 153/A maddesi ile sahtecilik yapanlara 6 yıl süresince devlet teşviki verilemeyeceği doğrultusunda bir kural getirmişlerdi. Şimdi bu yanlışlarından dönüyorlar.

Bakana göre, sahtekârlara uygulanan teşvik yasağı, adalet duygusunu zedelediği gibi, yatırımcının önünü görmesini engellediği için ekonomiye zarar da veriyor.

Adalet duygusunu şu nedenle zedeliyormuş; “bu gibilere zaten para cezaları veriliyor; Devlet teşviklerinden yoksun bırakıldıklarında ek yaptırım uygulanmış oluyor ve eylem ile ceza arasındaki ölçülülük ilkesi bozuluyor.”

Ekonomiye olumsuz etkisini açıkladığı sözleri ise tam bir itiraf niteliğinde; naylon faturacılar, vergi kaçakçıları, cezalarını çektikten sonra öngörmedikleri biçimde teşvik yasağı ile karşı karşıya kaldıkları için yatırım yapamıyorlarmış.

Maliye Bakanı bu sözleri, AB fonlarıyla beslenen “Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele ve Gelir İdaresinde İdari Kapasitenin artırılması Teknik Yardım Projesi” toplantısında değil de başka yerlerde söylese iyiydi. Çünkü sahtecilik Kapitalizmin genetik yapısında zaten olduğu için yanlış değil. Ama kayıt dışı ekonomi toplantısında söylenmesi pek uygun düşmemiş. Kendi takdiridir deyip geçelim.

Akıl akıldan üstündür diye bir özdeyiş var. AKP aklı, AB fonlarıyla birleşince ortaya; “sahtecilerle, sahteciliğe teşvik vererek mücadele etmek” olarak özetlenebilecek bir proje çıkmış.

Bir zamanlar çok garip bir durumla karşılaştığımızda; “Tam Aziz Nesin’lik” derdik. Bunlar Aziz Nesin’i çok aştı.

Bakan konuşmasında, inandırıcı olmak amacıyla olsa gerek, kendince “masum” bir örnek sunmuş. Düşünün diyor; “10 bin liralık bir fatura nedeniyle size bir yaptırım gelmiş, öbür taraftan KOSGEB’ten Kalkınma Bankasından kullanacağınız teşviklerden bir anda mahrum kalıyorsunuz.”

Bu iş öyle 10 bin lira ile anlatılacak kadar basit değil. 2013 yılında ekledikleri ve şimdi kaldıracaklarını söyledikleri VUK’nun 159/A maddesinde çok sayıda suç sıralanıyor. Madde kaldırıldığında, sahte belge düzenlemek amacıyla işletme kuranlar; hesap ve muhasebe hileleri yapanlar; defter ve belgeleri tahrif eden, düzenleyen ve kullananlar; yanıltıcı belge düzenleyenlerin hepsi, yeniden devlet teşviklerinden yararlanmaya başlayacak.

Sahteciliğe bulaşmamış vergi mükelleflerinin, bu değişikliklere karşı çıkması beklenir. Doğal olanı da budur. Çünkü onlar, sahtecilik yapanlar gibi haksız rekabet ortamından yararlanmamışlardır ve paylaşırlarsa teşvik pastasından alacakları pay azalacaktır. Ama nedense kimse karşı çıkmadığı gibi, yasağın kaldırılacağı müjde olarak sunulabiliyor.

“Böyle bir şey Batıda olsa….” gibi sözler etmeyin. Bakan bu sözleri AB Delegasyon Başkan Yardımcısının yanında söylemiş.

Delegasyonun Başkan Yardımcısı Szombati ise “bu ne perhiz…” gibi bir tepki göstermediği gibi gelir idaresinin mahir ellerde olduğunu vurguluyor. Sözleri tam olarak şöyle: "Kayıt dışı ekonomiyle mücadele ve vergi idarelerinin güçlendirilmesi sayesinde hem Türkiye'nin reform gündemi güçlenmiş olacak hem de AB ile uyum sürecinde kamu idaresi fayda sağlamış olacak. Türk gelir idaresi mahir ellerdedir, bu nedenle de bu projenin sağlam sonuçlar vereceğine güvenimiz sonsuzdur."

Adam elbette böyle düşünecek. O da sonuçta uluslararası tekellerin düşünce ve mali kuruluşlarından birinin memuru. Hizmetini gördüğü kuruluşun başarısına sevinmesinde yadırganacak ne olabilir?

Projede, Türkiye’de yatırım yapacak uluslararası tekellere vergi indirim ve bağışıklıkları yer alıyor. Bununla da kalmıyor: Uluslararası “firmalar” bölgesel yönetim merkezlerini Türkiye’ye taşırlarsa kurumlar vergisi de ödemeyecekler.

Bu başarıda kendi payı da var, sevinmesin mi?

Maliye Bakanının açıkladığı yeni torba yasanın yaklaşık 50 maddeden oluşacağı ve 10 ayrı konuda düzenleme yapılacağı belirtiliyor.

Söz gelişi BES, sisteminden çıkışın zorlaştırılması düşünülüyor. Sistemden toplu ödeme alınarak çıkılabilmesi için gereken sürelere yaklaşıldı. Bu durum BES’çileri ürkütüyor. Paralar sistemde bir biçimde tutulamazsa kaçınılmaz olarak zarar görecekler. Devlet çözüm bulamazsa içlerinde batanlar bile çıkar. Korkmasınlar! Devlet paçaları sıvamış geliyor.

Torba yasayla getirilmesi düşünülen kurallardan biri de Katılım bankacılığını ilgilendiriyor. Katılım bankalarının sayısı arttıkça yeni sorunlar çıkmaya başladı. Bakan, fonlama sistemini değiştirip bu tür bankalarla olan vergi uyumsuzluklarını gidereceklerini söyledi.

Torbanın çok geniş tutulacağı anlaşılıyor: yeni vergi teşvikleri, damga vergisi ve harçlarda yeni düzenlemelerle yatırım ortamının iyileştirilmesi için bir dizi düzenleme daha yer alıyor.

Gündem, dokunulmazlıklarla, bombalar ve canlı bombalarla ısınmışken sahteciler aleyhine sonuçlar doğuran adaletsizlikleri çözmeyi unutmuyorlar.

Sahiplerine çok sadıklar.