Türkiye ne devletidir?

Anayasa’da, Türkiye’nin “demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti” olduğu yazıyor. Ayrıca AB Parlamentosu’nun Gezi Direnişi sırasında iktidarın sert tutumunu eleştiren kararından sonra, AKP kadroları bu terimleri sıkça kullanmaya başladı. Ama kimse düş kurmasın, yalanlara da aldanmasın Türkiye demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti falan değil.

“Demokrasi”, “laiklik”, “hukuk devleti” gibi terimlerin AKP sözlüğünde farklı anlamları var. Bir örnek vereyim: Mehmet Ali Şahin Gezi eylemlerini “müebbetlik” olarak niteledi ve eylemcilere en iyi yanıtın yeni Anayasa ve daha ileri demokrasi ile verileceğini söyledi. Bu sözler sizce demokrasiyi mi çağrıştırıyor? En temel hakları bile yasaklıyorlar ve yaptıklarını hukuk olarak adlandırıp uymamızı istiyorlar. Oysa hukuk, yasaların değil, hakların bileşkesinden oluşuyor.

Bir başka örnek de Hükümet Sözcüsü Hüseyin Çelik’ten. Çarşamba günü bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda bir gazeteci, demokrasiye ilişkin düzenlemeleri neden bir seferde değil de parça parça getirdiklerini sordu. Yanıt şöyleydi “Hepsi bir anda yapılmaz, zamanın ruhu diye bir şey vardır, vatandaşlarımızın buna zihnen hazırlanması gerekiyordu, bugün getirdiklerimizi 2003 yılında söyleseydik, ya kapatılırdık ya da darbe yaparlardı.” Son on yılda neler yaptıklarını bu sözler yeterince açıklıyor değil mi? Hüseyin Çelik, aynı toplantıda Gezi Direnişi’ne de değindi ve “İktidarı sokakta değil, sandıkta, adaleti yine sokakta değil mahkemede arayacaksınız…. Devlet ve hükümet işinin başındadır.” dedikten sonra “Ayı ne kadar yol bilirse, avcı da o kadar hile bilir” diye ekledi. Kaderde ayı olmak da varmış, AKP ise avcı. Kurtulamazsak vuracaklar.

Hüseyin Çelik’in “sokak” diye aşağıladığı şeyi, burjuva demokrasileri en temel insan hakları arasında sayıyor ve güvence altına alıyor. “Adaleti mahkemede arayın” öğüdünün ise hiçbir gerçekliğinin olmadığını, en başta AKP kadroları biliyor olmalı. Kendileri bu hale getirdiler. AKP iktidarında hukuk, siyasetin tetikçisi olarak işlev görmek üzere yeniden kurgulandı. İlk meyvelerini Ergenekon’da aldılar.

Türkiye’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu söyleyenlerden biri de AB Bakanı Egemen Bağış. AB Parlamentosu’nda alınan karara karşı 13 Haziran günü sert bir çıkış yaparak “Türkiye muz cumhuriyeti değil, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Bizi eleştirenler, kendi ülkelerindeki aşırılıklara baksınlar” dedi. Kendisi farkında mı bilmem ama bu sözleriyle, aslında Türkiye’nin hukuk devleti olmadığını itiraf etmiş oldu.

En doğrusunu Çevre ve Şehircilik Bakanı söylüyor: “Türkiye Müslüman bir ülkedir.” Biliyorsunuz Müslüman ülkelerde “Hakimiyet Allah’ın” oluyor ve tanrı buyruklarını tercihen devletin en üst katına yerleştirilmiş bir fani yorumluyor. Gerekirse ulemalara danışılıyor.

Başbakan, geçtiğimiz ay Milli İradeye Saygı adını verdiği bir dizi açık hava toplantısı düzenledi. 26 Haziran günü Erzurum’daki toplantıda Gezi eylemlerine değinerek direnişçiler için “Yasaklı yerlere girdiler, İçişleri Bakanıma ‘orayı temizleyin’ emrini ben verdim, işgal kuvvetlerini mi izleyecektik, Türkiye demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” gibi sözler etmiş. Demokrasiden, hukuktan bunu anlıyor olamazlar. Bizi aptal sanıyorlar.

Başbakan, Erzurum’da yaptığı toplantıda ayrıca bayrak kampanyasının sürmesini de istemiş ama hilal ve yıldız dışında hiçbir şey olmaması gerektiğinin altını çizmiş. Bir istisnası var, kendi sözleriyle aktarayım: “Ama üç hilali de açarız diyorsanız, o da Osmanlı’nındır. Onunla da gurur duyarız.” Meydan “Ya Allah Bismillah Allahu Ekber” nidalarıyla inlemiş.

AKP kadroları bir süredir “Türkiye muz cumhuriyeti değil” deyip duruyor. Muz cumhuriyeti terimi, siyasal açıdan istikrarsız, yolsuzluklarla iç içe, ekonomisi dışa bağımlı, küçük bir seçkinler grubunca yönetilen ülkeler için kullanılıyor ve aşağılayıcı bir anlamı var. Şiddetle karşı çıktıklarına göre, demek ki üzerlerine alınıyorlar.