Torba yasa vakası

AKP, krizlerden fırsatlar yaratma konusunda çok becerikli. Toplumun dikkatinin Haziran Direnişleri’nde yoğunlaşmasını fırsat bilerek Meclis’te önemli yasal değişiklikler gerçekleştiriyor. Son olarak AKP’li 100 milletvekilinin imzasını taşıyan 46 maddelik bir yasa teklifi ile Bakanlar Kurulu’nca hazırlanan 10 maddelik yasa tasarısı birleştirildi, çok hızlı biçimde komisyonlardan geçirildi, bu arada birçok yeni düzenleme eklendi ve Meclis Genel Kurulu’na getirildi. Yürürlük ve yürütme ile birlikte 76 madde olan tasarının maddeleri de, birer çuval gibi olduğu için, 71 yasada 142 değişiklik öngörülüyor. Yalnızca 73. maddesi 16 sayfadan oluşuyor ve Devlet Memurları, Bankacılık, Sayıştay, çalışma yaşamı, İmar ve Kamulaştırma gibi birbiriyle hiç ilgi kurulamayacak 53 yasa düzenlemesi değiştiriliyor.

Komisyon raporlarındaki karşı oy yazılarından Komisyon sürecinin tam bir kargaşa içinde yürütüldüğü anlaşılıyor. Milletvekilleri, imzaladıkları metinlerin içeriğini bilmedikleri için Komisyon’a açıklayıcı hiçbir bilgi sunamamışlar, çağrılan bürokratlar çoğu kez değişiklik isteklerinin kendilerinden gelmediği gibi, konuya ilişkin bilgilerinin de olmadığını belirtmişler. Tasarı ve teklifler etki analizleri yapılmaksızın sunulduğu için görüşmeler, neden değiştirme gereği duyulduğu bilinmeksizin sürdürülmüş. Kimi düzenlemeler ise saatler boyu tartışıldıktan sonra nedensiz bir biçimde AKP’lilerin önergeleriyle geri çekilmiş.

Genel Kurul, 3 Temmuz’dan bu yana, sabaha karşı 2’lere 3’lere değin bu teklifi yasalaştırmak için çalışıyor. 4 Temmuz günü bir rekor kırıldı ve oturum saat 3.47’de kapatıldı. Tasarı muhalefetin sesini kısabilmek amacıyla Anayasa ve İçtüzük kurallarına aykırı olarak, Temel Yasa olarak görüşülüyor. Genel Kurul görüşmeleri sırasında, gece yarısı baskınları yapılıyor, pusular kuruluyor. Söz gelişi muhalefetin bütün uyarılarına karşın 9 Temmuz günü saat 23.00 sıralarında İçtüzük kurallarına aykırı bir önergeyle TMMOB’u bitirecek bir düzenleme yasaya girdi.

Torba yasa ile yapılması öngörülen değişikliklerin birkaç amacı var. 2011 yılında yürürlüğe sokulan KHK’lardaki, Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilen düzenlemelerinin yasa kuralına dönüştürülmesi amaçlardan biri. Ancak birçok yeni kural da getiriliyor. Teklifte bu durum “çeşitli ihtiyaçların karşılanması” sözleriyle açıklanıyor.

Çeşitli ihtiyaçların açıklanması bir yana, alt alta sıralanması bile, bu yazının boyutunu çok aşıyor. Kısaca şunlar söylenebilir: AKP, köylünün meralarına göz koydu. Daha önce getirilen uzun süreli tahsis gibi düzenlemeleri yeterli görmediği anlaşılıyor. Mer’alar, tahsis amacı değiştirilerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devredilebilecek. Çok yakında meralar üzerinde 200 metrekare büyüklüğünde villalar, TOKİ konutları, AVM’ler yapılırsa şaşırmayalım. Ayrıca imar ve kamulaştırma kurallarında da, yeni düzenlemeler getiriliyor.

Daha önce yasa tasarılarına eklenen, ancak tepkilerden çekinildiği için geri çekilen kimi düzenlemelerin, bu tasarıya eklendiği görülüyor. Söz gelimi camilerin eklentilerinin ticari amaçlarla kiraya verilmesini öngören düzenlemeler, alkol yasağı getiren yasadan çıkarılmıştı. Küçük bir değişiklikle bu tasarıya eklendi.

AKP, bu tasarıyla, bürokrasideki kadrolaşmasını hızlandıracağının işaretlerini de veriyor. Müfettiş, uzman kadrolarına atanmak için üç yıl olan yeterlik süreleri iki yıla düşürülüyor, sınavların usul ve esaslarını belirleme yetkisi yönetmeliklere bırakılıyor, yabancı dil bilme zorunluluğu kaldırılıyor. Ayrıca özel sektörden, kamuya yönetici atanmanın önündeki bütün engeller kaldırılıyor. Bu konuda yapılan bir düzenleme ise Danıştay Kararı’nın boşa çıkarılması amacını taşıyor. Kaldırılan 5916 sayılı Yasa uyarınca yapılan Avrupa Birliği uzmanlığı sınavı Danıştay tarafından iptal edilmişti. İptal edilen sınav sonucunda, ataması yapılanların kazanılmış haklarının korunması gerekçe gösterilerek, hiçbir işleme gerek kalmaksızın atanmış sayılacakları belirtiliyor.

AKP’nin sayısal çoğunluğu ve niyetine bakıldığında Parlamento’da durdurulamayacağı net olarak görülebiliyor. AKP muhalefetin önergelerini yok sayıyor, yanıt bile vermiyor.

Son söz olarak şunu söyleyebilirim: Muhalefet, Parlamento’daki partilerle sınırlandırılacak bir etkinlik değildir. Parlamento’da “muhalefet dekoru” olarak yer almak istemiyorsak eğer, sokağın gücünden yararlanmalıyız.