Siz deli misiniz?

Aşağıdaki sözler komünistlere/sosyalistlere değildir…

Ormanları kesiyorlar çıplak kalan toprağa zehiri basıyor, altın adı verilen bir metal çıkarıyorlar ve bu maddeye zenginlik atfedip tapmanızı istiyorlar.

“Batsın zenginliğiniz” diyemiyorsunuz, olanları seyrediyorsunuz yalnızca. Üstelik bununla da kalmıyor, zehirden üretilen o şeyin bir parçasını kolunuza geçirip gururla dolaşıyor, zenginliğinizle övünüyorsunuz.

Siz deli misiniz?

Radyasyondan elektrik üreteceğiz diyorlar, dünyada ne kadar canlı varsa hepsini yok etmeye kararlılar; direnmeye cesaret bulamıyorsunuz.

Yok oluştan öte ne olabilir, neden korkuyorsunuz?

Topraklar ortak malımız: Birileri ellerine geçirmiş, gökyüzüne tırmanan betonlar dikip, güneşimize; oksijenimize el koyuyorlar. Bedenimizi, ciğerimizi kimden satın aldınız diye sormuyorsunuz.

Susmaya hakkınız var mı?

Bir yandan insanlığın on binlerce yılda biriktirdiği mirasın üzerini milyarlarca ton suyla doldurup, baraj yapıyorlar; öte yandan tarıma elverişli toprakları konut-ticaret alanına dönüştürüyorlar. Otoyollar yapıyorlar. “Ne hakla?” diyemiyorsunuz.

Bentler örüp dereleri dizginlemeye çalışıyorlar. Doğa isyan ediyor, insanlar sellere kapılıp ölüyor; umursamıyorsunuz.

Nasıl bu kadar duyarsız olabiliyorsunuz?

Vatan bölünmez diye tutturmuşsunuz. Biraz çevrenize bakın; ülkenin her şeyini uluslararası tekellere pazarladılar; vatan mı kaldı?

Deli Dumrullar sardı her yeri, görmüyor musunuz?

Arabanızı biri çizse peşine düşer ödetirsiniz. Üst kat komşunuz pencereden masa örtüsünü silkelese kavga çıkarırsınız. Çocuğu evde biraz koşsa, oynasa, ağlasa rahatsız olur şikâyet edersiniz.

Patronun önünde eğilirsiniz ama… Onları velinimetiniz sanıyorsunuz. Parazit olduklarını görmediğiniz sürece bu dünyada kölelik bitmeyecek.

Kapitalizmin aklı yok; üretmek ve tükettirmek üzerine kurulu organizma gibi bir şey… Doğanın amansız bir düşmanı üstelik… Yaşaması için ürettiği her şeyi tükettirmesi gerekiyor. Serpilip geliştikçe doyumsuzlaşıyor, daha çok tüketmemizi istiyor. Biz tükettikçe dünya tükeniyor, umurunda değil.

Bindiği dalı kesemediği gün perde kapanacak.

Henüz ağaç yere serilmemişken perdesini kendi ellerimizle kapatmalı, tarihe gömmeliyiz. Başaramazsak insanlık için tarih de olmayacak.

Kapitalizmin aklı yok!

Kaz Dağlarında altın çıkarma yetkisini on binlerce kilometre ötelerden gelen Kanadalı bir şirkete verdiler. Yerli-yabancı işbirlikçileri, siyasal iktidar ve bürokrasi payına düşeni alacak. Şirketin yöneticilerine sorsanız, büyük bir olasılıkla kendi halklarını zehirlemedikleri için mutlu olduklarını söyleyeceklerdir.

Aklı olan biri, yağmura; rüzgâra; yeraltı sularına pasaport sorabileceğini nasıl düşünebilir?

Sistemin sürekliliği için insanlığın aklını köreltmek zorundalar; başka çareleri yok. Bu yüzden, beyinlerimizi orta çağdan kalan dogmalarla dolduruyorlar. Bu yüzden paçamızı, cemaatlerden; tarikatlardan; imam hatip okullarından; kuran kurslarından kurtarabilmek için meydan savaşları vermek zorunda kalıyoruz.

Sistem, “ürün çeşitlendirilmesi” konusunda da çok deneyimli. Her anlayışa; her döneme uygun “liderler” yetiştirmeyi becerebiliyor. En yakın gördüğünüzün peşine takılıp gidiyorsunuz.

Kapitalizm radyoaktif serpintilere benziyor, kirletiyor; bulaştırıyor; zehirliyor; öldürüyor.

Kaynağını kurutmalıyız…