Sayıştay AKP yanında saf tutmuştur

Üç önemli evrensel saptamayla başlayalım:

1- Sayıştaylar, kapitalist düzene ait kurumlardır. Devletin örgütsel yapısının, düzenin gerektirdiği yetkinlik ve anlayışla yönetilip yönetilmediğini denetlemek, iyileştirilmesi için öneriler geliştirmekle görevlidirler.

2- Siyasal iktidarlar, düzenin sorunsuz işlemesinden sorumludur. Kendilerinden, kamu kurum ve kuruluşları ile kaynaklarını etkin, tutumlu ve verimli bir anlayışla yönetmeleri beklenir.

3- Düzenin bekasıyla, siyasal iktidarların bekası farklı şeylerdir. Sayıştaylar, siyasal iktidarların değil, düzenin bekçileridir. Bunun içindir ki raporları Parlamentolarda, muhalefetin ağırlıkta olduğu kurullarda görüşülür ve karara bağlanır.

Türk Sayıştay’ı dün yaptığı açıklamayla bu üç evrensel ilkeyi reddettiğini ilan etmiş, varlık nedeniyle çelişmiştir.

Açıklamasında, Sayıştay raporları üzerinden usulsüzlük, yolsuzluk ve kamu zararı değerlendirmeleri yapılamayacağı yazılıdır. Bu, okuyanı yanıltmak için söylenen bir doğrudur. Sayıştay raporları üzerinden böyle değerlendirmeler yapılamaz ama bu doğru; Sayıştay’ın usulsüz işlemler karşısında gözlerini kapatacağı anlamına gelmez.

Sayıştay, açıklamasında da belirtildiği üzere, İdarenin hesap ve işlemlerinin yasalara uygun, mali tablolarının ise güvenilir bilgiler içerip içermediğini denetlemekte, yasalara aykırı gördüğü konularda yargı raporları düzenlemektedir. Yargı raporları Sayıştay dairelerinde ayrıca görüşülerek karara bağlanmaktadır.

Sayıştay, İBB, İSKİ ve İETT için olumlu denetim görüşü verildiğini, işlemlerde usulsüzlük ya da kamu zararı olabilecek bir konu ile karşılaşılmadığı için yargı raporu düzenlenmediğini belirtmektedir. Oysa İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2017 yılı raporunda özellikle taşınmaz yönetimini ilgilendiren çok büyük ve önemli olabilecek usulsüzlük, yolsuzluk odaklarına ilişkin izlere rastlanılmaktadır.

Raporda, "taşınmazların envanteri yapılmamıştır", "bağışlanan, kiraya verilen irtifak hakkı ile devredilen taşınmazların muhasebede kaydına rastlanılamamıştır" gibi bulgular vardır. Sayıştay, bu taşınmazların nerelerde olduğunu, kimlere kullandırıldığını sormamış, araştırılmasını da istememiştir.

Raporda yer alan diğer bilgilere göre;

İBB bazı taşınmazları, Boğaziçi Elektrik (BEDAŞ) ile Anadolu-İstanbul elektrik (AYEDAŞ) adındaki elektrik dağıtım şirketlerine kullandırılmaktadır.

İSPARK neredeyse kayıt dışı yönetilmektedir.

Çok sayıda taşınmazı işgal altındadır ve yıllardır ecrimisil (işgaliye parası) alınarak işgalcilerine kullandırtılmaktadır. Reklam panoları bile işgal altındadır. İhalenin süresinin 2015 yılında bitmesiyle, İstanbul Dijital Medya A.Ş işgalci durumuna düşmüştür. Yeni bir ihale yapılmak yerine ecrimisil alınarak kullanmasına izin verilmektedir. Sayıştay’ın 2015 ve 2016 yılları raporlarında da eleştirilmiş olmasına karşın Belediye yönetimi uygulamadan vazgeçmemekte direnmektedir.

Yerebatan Sarayı'nı işleten yüklenici de işgalci durumuna düşmüştür. Sayıştay’ın 2015-2016 yılları raporlarındaki eleştirilere karşın kuralına uygun yeni bir ihale yapılmamaktadır.

Ecrimisil paraları düzenli olarak tahsil edilmemektedir: Muhasebede kayıtlı 208 milyon lira alacağın yalnızca 44 milyonu alınabilmiştir. İlgili birime bilgi verilmediği için dava bile açılamamaktadır.

Kimi taşınmazların işletme hakkı belediye şirketlerine devredilmiş, onlar da başkalarına kiraya vermişlerdir. Kültür A.Ş. 178, Halk Ekmek şirketi 128 büfeyi başkalarına kiralamıştır.

Bu uygulama belediye şirketleriyle sınırlı değildir. Bilgi Üniversitesi'ne 2012’de yıllık 12 bin liraya kiralanan bir alanı üniversite bir başkasına otopark olarak kiralamıştır.

Kiralarını ödemeyenlerin sözleşmeleri iptal edilmemekte, ihalelerden yasaklanmadıkları için yeni ihalelere katılabilmektedirler.

Raporda yer alan bulgular, taşınmaz yönetimiyle sınırlı değildir. İhalelere çıkılırken yaklaşık maliyetin yanlış hesaplandığı ya da yasalarda öngörülen koşulları taşımayanların belediye şirketi yönetim kurullarında görevlendirildikleri bulguları dikkat çekmektedir.

Ve Sayıştay, kendi yazdığı rapordaki bu bulguları görmezden gelip usulsüzlük ya da kamu zararı olmadığı için yargı raporu yazılmadığını söyleyebilmiştir.