Savaş hali

AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Irak ve Suriye tezkeresinin Meclise verildiği 7 Ekim 2019 günü; “nihayetinde bir savaşa giriyoruz… sınırları belli olsa da bir savaşla karşı karşıyayız, Allah’ın izniyle ve inşallah bu savaşı biz kazanacağız” gibi bir laf etti.

Biz dün Mecliste görüşülüp AKP, CHP, MHP ve İYİP oylarıyla kabul edilen tezkerenin TSK’nın yabancı ülkelere gönderilmesine izin verilmesiyle ilgili olduğunu sanıyorduk; AKP’nin en yetkili ikinci kişisi savaş ilanı olarak değerlendirdiğine göre vardır bir bildiği deyip geçelim...

Aslına bakarsanız aralarında bıçak sırtı kadar fark var. Her iki durumda da bir başka devletin topraklarına girmiş oluyorsunuz. Suriye, topraklarını savunursa -ki bu en doğal hakkı- kendimizi birdenbire sıcak bir savaşın içinde bulacağız.

İş işten geçtikten sonra bizi kimin ittiğinin önemi var mı?

Savaşın yorumunu ve olası sonuçlarını uzmanlarına bırakalım. Biz Anayasadaki savaş ve olağanüstü hâl sırasında ülkenin ne tür kurallara dayanılarak yönetilmesinin öngörüldüğüne ilişkin kurallarına; yönetenlere ne tür fırsatlar sunduğuna kısaca göz atalım.

Anayasayla sınırlandırmazsak köşe yazısı sınırlarını zorlamış oluruz.

Anayasanın 15’inci maddesinde temel hak ve özgürlüklerin askıya alınabileceği şu sözlerle anlatılıyor: “Savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir, anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.”

78’inci maddesinde özetle; savaş sırasında seçimler TBMM kararıyla bir yıl geri bırakılabilir, geri bırakılma nedeni ortadan kalkıncaya değin işlem tekrarlanır deniliyor. Yürürlükteki yasalara göre önümüzdeki 4 yıl seçim olmayacak. Ancak gelecek ne gösterir bilinmez. Bu kural aklımızın bir yerinde dursun.

117’nci maddesinde komutanlığa ilişkin düzenlemeler yer alıyor: “Başkomutanlık yetkisi TBMM’nin manevi varlığından ayrılamaz ve Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur (…) Genelkurmay başkanı Silahlı Kuvvetlerin komutanı olup, savaşta Başkomutanlık görevlerini CB namına yerine getirir.”

119’uncu maddesi Cumhurbaşkanına Olağanüstü hal ilan etme yetkisi veriyor: “Savaş, savaşı gerektirecek bir durumun başgöstermesi, seferberlik, ayaklanma, vatan veya Cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışma, ülkenin ve milletin bölünmezliğini içten veya dıştan tehlikeye düşüren şiddet hareketlerinin yaygınlaşması, anayasal düzeni veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerinin ortaya çıkması, şiddet olayları nedeniyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması… hallerinde yurdun tamamında veya bir bölgesinde, süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilan edebilir… karar verildiği gün Resmi Gazetede yayımlanır ve aynı gün TBMM’nin onayına sunulur.”

Maddeye göre süre her defasında dört ayı geçmemek üzere TBMM kararıyla uzatılabiliyor ancak, savaş durumunda dört aylık süre kısıtlaması uygulanmıyor.

Olağanüstü hâl ilan eden Cumhurbaşkanı imparatorluk yetkilerine kavuşuyor. Temel haklar; kişi hakları ve ödevleri; siyasi hakların da içinde olduğu toplumsal yaşamın her alanını, Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle düzenleyebiliyor. Maddede; “olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda…” denilse de bu kuralın nasıl yorumlanıp nasıl kullanıldığını FETÖ konulu KHK’lardan biliyoruz.

Anayasa’nın değiştirilmeden önceki OHAL Kararlarından tek farkı; üç ay içinde görüşülmezse kendiliğinden yürürlükten kaldırılmasına ilişkin kuralı. Ancak maddede; “savaş ve mücbir sebeplerle TBMM’nin toplanamaması hali hariç olmak üzere…” deniliyor. Savaş var diye Meclisi de toplamayabilirler.

125’inci maddesinde İdari Yargı yoluna başvurulmasını anlamsızlaştıran bir düzenleme var. Şöyle; “Kanun, olağanüstü hallerde, seferberlik ve savaş halinde ayrıca milli güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilir.”

142’nci maddesinde askeri mahkemeler kurulamayacağı öngörülüyor. Ancak maddenin ikinci fıkrasında bu kural esnetilmiş; “savaş halinde, asker kişilerin görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevli askeri mahkemeler kurulabilir” deniliyor.

148’inci maddesinde OHAL ya da savaş sırasında çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri hakkında Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağına ilişkin bir kural getiriliyor.

Olası bir savaş, ülkeyi yönetenlere kamu yararı, hak, adalet, çevre ve özelleştirme karşıtı mücadele verenlerin güçlerinin kırılmasında kullanabilecekleri önemli fırsatlar sunuyor. 

Dahası var ve en kötüsü de o: Ülke 17 yıllık AKP iktidarları döneminde biri diğerini öteki olarak gören din, mezhep, inanç, ırk, etnik gruplara ayrıldı ve ne yazık ki düşmanlaştırıldı.