Patronların bütçede tuzu var mı?

Emperyalizme teslimiyet, AKP İktidarları döneminde doruğuna çıktı. Daha çok yatırım yapsınlar; istihdamı artırsınlar; Ülkeyi kalkındırsınlar diye varımızı yoğumuzu alıp patronlara verdiler.

Onlar da orman kesip deniz doldurup üzerine beton dikiyor.

Birçoğu da ihale peşinde koşturuyor. Özelleştirmelerden ya da uçuk projelerden ihale kapan “yatırımcılarımız” dışarıdan ortak ya da borç bulup geliyor. Sayelerinde Ülkenin para edebilecek bütün değerleri, uluslararası tekellerin eline geçti.

Bu arada patronlarımızın borcu da tavan yaptı. Brüt dış borçları 2003 yılında 43 milyar dolardı. 2011’de 200 milyara; 2017 yılında ise 316 milyar dolara çıktı. Şimdi çıkmazdalar; Dolar 10 kuruş artsa, borçları 31,6 milyar lira çoğalıyor. Nerede duracağı da belli değil.

Neyse, onları düşünecek halimiz yok, bir çıkar yol bulurlar kendilerine. Kimileri şimdiden çıkış hazırlıkları yapıyor belki de.

Asıl bizim işimiz kötü. Onları bir an önce sırtımızdan atamazsak daha da kötüye gidecek.

Giderek yoksullaşıyoruz. İşsizlik artıyor. İş bulanların da büyük bir bölümü yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Çoğu, yarınından umutsuz.

Sanal bir dünya kurdular. TÜİK rakamlarla oynuyor; kaynağı belirsiz bir yerlerden para geliyor tüketiyoruz, tükettikçe rakamlar şişiyor. Bu kez de medyaya çıkıp; “en hızlı biz kalkınıyoruz… Dünya bizi kıskanıyor” diye olmadık yalanlar söylüyorlar.

Bu sözler, dışarıda işe yaramıyor elbette. Yatırım için riskli ülke olduğumuzu herkes biliyor. Yalnızca maceracılar geliyor ve onların da beklentileri yüksek. Bu yüzden getirdikleri paranın 10 kat fazlası, kâr garantisi diye veriliyor.

Kapitülasyonları yeniden yaşıyoruz.

Başlıkta, yatırımcılarımızın bütçeye ne kattıkları soruluyor. Doğru yanıt; “hiçbir şey.”  Çorbada hiç tuzları yok. Üstelik vergi diye ödediklerinin onlarca katı, yatırımı teşvik vb. adlarla geri veriliyor.

Sermaye şirketlerinin kazançlarından Kurumlar Vergisi alınır. Aşağıda yazılanları okuduktan sonra, alınıyor mu siz karar verin.

2017 yılında kamu ve özel ne kadar sermaye şirketi varsa hepsinin ödediği Kurumlar vergisinin toplamı yalnızca 52,9 milyar lira. Üstelik bu tutarın hepsini anlı şanlı holdinglerimiz ödemedi. Sermaye Şirketi biçiminde kurulmuş KİT ve benzeri kamu kuruluşlarının payı hiç de az değil.

Yazının sonunda bir çizelge göreceksiniz. Kamu şirketlerinin vergideki payı konusunda bir fikir veriyor. 2016 yılında en çok Kurumlar Vergisi ödeyen 100 şirketin 27’si, adlarının ve ödedikleri vergi tutarının bilinmesini istemediği için açıklanmamış. Bu nedenle de hesaba katılamıyor. 73 Şirketin 14’ü kamu sermayeli. 73 Şirket toplam 17,4 milyar lira kurumlar vergisi ödemiş. İçlerindeki Kamu sermayeli 14 şirketin ödediği tutar ise 8,8 milyar lira.

Birkaç gün önce 19 “girişimcimize” törenler eşliğinde 135 milyar lira teşvik verildi. Gümrük Vergisi, KDV, alınmayacak; 10 yıl boyunca kullandıkları enerjinin yarı parasını, işçi ücretlerinin bir bölümünü Devlet ödeyecek. Ayrıca sermayesinin yüzde 49’una kadar ortak olup bedava kredi kullandıracak.

Özellikle son yıllarda çıkarılan torba yasalarda ölçüsüz, hesapsız ve yararı olmayışı bir yana zararlı sonuçları olacak teşvikler öngörülüyor.

Yazıyı sayılara boğmayalım ama şu bilgileri paylaşmakta yarar var.

2017 yılında alkollü içkiler ve tütünden 47,4 milyar lira özel tüketim vergisi alındı. Çalışanların bordrolarından 89,7 milyar lira gelir vergisi kesildi. Patronların Kurumlar vergisi olarak ödediği paranın tutarı bunlardan az.

Bir iki örnek de bütçe giderlerinden verelim:

Patronların ücret maliyetlerini düşürmek için sigorta primi işveren payının 5 puanını Devlet üsleniyor. Muhasebat Genel Müdürlüğü verilerine göre 2017 yılında yalnızca bu amaçla 27,7 milyar lira ödendi. AKP, patronlardan vergi diye aldıklarını anında geri veriyor.

Bir karşılaştırmayla bitirelim: BES’e devlet katkısı olarak 2017 yılında 3,3 milyar lira ödendi. Tarımı desteklemek adına yapılan bütün ödemelerin toplamı, bunun yalnızca 4 katı.