Önceki seçimler murdar değil miydi?

 

Binali Yıldırım’ın seçimle ilgili saptamalarında kesinlikle doğruluk payı vardır. Bu memlekette bakanlık, başbakanlık, meclis başkanlığı yaptı.

Yüksek Seçim Kurulu üyelerini seçen Yargıtay ve Danıştay üyelerini Cumhurbaşkanının seçtiğini görüyordur. Seçmen veri tabanının İçişleri Bakanlığınca hazırlandığını biliyordur. Her seçim sürecinde ayyuka çıkan; sahte seçmenler üretildiği yakınmaları kulağına kadar gelmiş olmalıdır. Referandumda mühürsüz 2,5 milyon oyun geçerli sayıldığını da unutmuş olamaz.

Bütün bunları biliyor ama yenilince murdar dedi.

Zamanı geriye saralım: ya hepsi ya hiçbiri…

Bu seçimlere çok iyi hazırlanmışlardı. Devletin parasal olanaklarını sonuna kadar kullanmışlar; bunun yanısıra seçimi denenmiş üyelere yaptırabilmek amacıyla üç ay önce YSK Yasasını değiştirip, görev sürelerini uzatmışlardı. Anayasa Mahkemesinin birkaç gün önce yayımlanan; “her seçim yasası seçim yasası değildir” sözleriyle özetlenebilecek garip gerekçeli kararıyla yasanın iptal isteği reddedilmiş, böylelikle Anayasanın 67’nci maddesindeki 1 yıl yasağı da bertaraf edilmişti.

İstanbul’daki bıçak sırtı sonuç her şeyi berbat etti.

***

Yüksek Seçim Kurulu üyeleri şimdi zor durumda. AKP’nin “beka sorunu” ile piyasanın “istikrar beklentisi” arasında sıkışıp kaldılar.

YSK, Tayyip Erdoğan’ın önerisine yenik düşüp, İstanbul seçimlerinin yenilenmesine karar verirse sıkıntılı bir süreç başlayacak. Patronlar 2019 yılının ilk yarısının seçimlerle “heba edilme” olasılığından hiç hoşnut değiller. Seslerini yükseltmeyişlerine bakıp, sonuçlarla ilgilenmediklerini ve sonuna kadar AKP’nin yanında olacaklarını düşünmeyelim. Batı basınında yer alan haberlerin ayrıntısına bakıldığında hoşnutsuzluklarını çıkar ortaklığı içinde oldukları tekellere söylettikleri algısı uyanıyor.

Berat Albayrak dün her ne kadar; “seçimin yenilenmesi piyasaları etkilemez” dediyse de döviz-borsa gibi piyasanın geleneksel göstergeleri bu sözlerini doğrulamıyor. ABD çıkartmasının patron örgütleriyle görüşme faslının pek parlak geçmediği de ortada.

Trump ile yapılan sürpriz görüşmede neler konuşulduğunu ise bilemiyoruz. Neden sürpriz olarak adlandırıldığı da belirsiz. Albayrak’ın şu sözlerinden önceden ayarlanmış olduğu anlaşılıyor; “Cumhurbaşkanımızın bazı mesajları vardı, onları kendisine ilettik (…) gerekli mesajları da Türkiye’ye dönünce sayın Cumhurbaşkanımıza ileteceğiz”

Trump ile Tayyip Erdoğan’ın birbirlerine neler ilettiğini, görevini “kuryelik” olarak tanımlayan Albayrak dışında kimse bilmiyor. Basına bu konuda yalnızca ticaret hacminin 75 milyar dolara çıkarılacağı bilgisi servis edildi.

Bu hedef iki nedenle gerçekçi olamaz. 20 milyar dolar dolayında olan ticaret hacminin bir anda 75 milyar dolara yükseleceğine kimse inanmaz; ne yapacaksınız? Diye sorarlar adama. Zaten Tayyip Erdoğan’ın artırmak gibi bir niyeti de yok. Birkaç gün önce, Rusya ile ilişkileri önemsediğini özetle şu sözlerle dile getirmişti; “Dış ticaret hacmimiz ABD ile 16 milyar dolar Rusya ile 26 milyar dolar (…) Rusya’yla 100 milyar dolara doğru yürüyoruz.”

Ülkenin temel sorunlarını konuşmaya sanki seçim arası vermiş gibiyiz. Kapalı kapılar ardında neler kotarılıyor? Kendilerinin bekası için emperyalist ülkelerden destek arayanlar, kimlere neler vaat ediyor? Verdiklerini geri alabilecek miyiz?

Seçim dedikleri oyun bir bitseydi!..