OHAL kararnameleri ve karanlık zamanlar

Olağanüstü Hal KHK’leriyle yapılan düzenlemelerin çoğunun, Anayasaya ve OHAL Yasasına aykırı olduğunu bu Ülkede bilmeyen kalmadı. Adalet Bakanının da zaten böyle bir iddiası yok. Olağanüstü Hal Kararının, İktidara Anayasaya aykırı davranma yetkisi tanımak amacıyla verildiğini söylüyor.

Böyle bir görüşün tutar yanı yok ama Anayasa Mahkemesini yanınıza almışsanız, kimin ne düşündüğü hiç önemli değil. Güç sizde demektir.

Dün iki KHK daha yayımlandı. 677 sayılı olanıyla, 15.700 kamu çalışanı işten atıldı; 550 Dernek, 19 özel sağlık kuruluşu ve 9 basın kuruluşu kapatıldı.

677 sayılı KHK’de, Kamu işi üslenen yüklenicilerle ilgili düzenlemeler de yer alıyor. Emniyet Genel Müdürlüğünün terör örgütüyle iltisakı ya da irtibatı var dediği yüklenicilerin sözleşmeleri feshedilecek. Bunların geçici ve kesin teminatları gelir kaydedilecek ve ceza, tazminat ya da başka bir ad altında ödeme yapılmayacak.

Kayyım döneminin de kapatılacağı anlaşılıyor. El konulan bütün özel kuruluşların TMSF’na devredilmesi öngörülüyor. TMSF dev bir işletmeye dönüştü. Yakında, onun da bu işleri kotarabilecek yetkinliğe kavuşturulması için yasa ya da KHK çıkarılması gerekecek.

677 sayılı KHK, yandaş olmayanlara sopa gösteriyor.

678 sayılı ise KHK pek öyle değil: yandaşlara yeni çıkar kapıları açılıyor, açık kapılar daha da büyütülmeye çalışılıyor. Çünkü TÜSİAD bile rahatsızlığını, diplomatik bir anlatılma da olsa, dile getirmekten çekinmemeye başladı. Dışarıda da durum pek parlak değil. AKP giderek daha çok kitle desteğine gereksinme duyuyor ve elinden geldiğince Yasa, KHK, Bakanlar Kurulu kararı, yönetmelik gibi düzenleyici kurallarla çıkar kapılarını açık tutmaya çalışıyor.

Her iki KHK ile getirilen düzenlemelerin çoğunu radyolarda, televizyonlarda defalarca dinledik, izledik. Burada yinelemenin gereği yok. Ancak 678 sayılı KHK’nin, basının gündemine pek girmemiş olan düzenlemelerine değinmekte yarar var.

678 sayılı KHK, 39 maddeden oluşuyor ve 24 yasa ve KHK’da değişiklik yapılıyor. Getirilen düzenlemelerin hiçbiri, olağanüstü hal ilanı ile ilgili değil. Bu nedenle de yasayla yapılması gerekiyor. AKP İktidarları yıllardır bu düzenlemelerin bin beterini yasalaştırdı. Üstelik benzerleri Meclisin gündeminde görüşülmeyi bekliyor. Yine de; “elimiz değmişken…” deyip, olur olmaz kurallar eklemekte hiç sakınca görmemişler. Yasa çıkarmak için Mecliste sayı sorunları yok ama yine de kavga gürültüye yol açıyor. Biliyorsunuz AKP, barıştan yana. Rektör atamalarını bile, üniversitelerde çekişme olmasın diye, Cumhur-Başkana bağladılar.

Haziran ayında Askeri Yasak Bölgeler Yasasına 27/A maddesi eklemişlerdi. Ekledikleri maddeyle, TSK’na tahsisli taşınmazlar üzerine savunma amaçlı yapılar ile özel güvenlik bölgesi ilan edilen yerlerdeki yapıların; nükleer santral projelerinin; rafineri ve petrokimya kapsamındaki yapılar ve faaliyetler hakkında Kıyı yasası ve Zeytinciliğin Islahı Yasası ile getirilen kısıtlayıcı kurallarının uygulanmaması öngörülmüştü. Bunu yaparken her nasılsa, Sahil Güvenlik Komutanlığını unutmuşlar. Bu KHK vesilesiyle eksikliklerini gidermiş oldular.

26. Maddesiyle, İşsizlik Sigortası Yasasına bir Geçici Madde eklendi. Maddenin geçici olduğuna bakmayın geçiş için gerekli düzenlemeler yapılmıyor, yürürlüğü 2023 yılında bittiği için böyle denilmiş.

Maddenin Türkçesi şöyle; KİT’ler, belediye ve özel idareler ile bunlara bağlı kamu idareleri, işsizlik sigortası prim borçlarını ödememişlerse eğer SGK, göz koyduğu taşınmazlarına, prim borçlarına karşılık olmak üzere, el koyar. Maliye Bakanlığı da bu taşınmazlar içinden istediklerini, 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi Yasasına göre alır ve ekonomiye kazandırmak suretiyle değerlendirir. Biliyorsunuz Maliye Bakanlığı, bunları ya satıyor ya da binde bir hasılat payı alarak 49 -99 yıllığına birilerine peşkeş çekiyorlar.

KHK’nın 28 ve 29. Maddeleriyle 4706 sayılı Yasanın Ek 2. Maddesine getirilen düzenleme, kamu taşınmazlarının ekonomiye nasıl kazandırıldığı konusuna güzel bir örnek oluşturuyor. Maddeyle, tersane, tekne imal çekek yerleri için verilen irtifak hakları, üstelik izinsiz kullanılan alanlara da izin verilmek suretiyle, hasılattan yıllık binde bir alınması karşılığında, başkaca hiçbir bedel istenilmeksizin 49 yıl süreyle, bağımsız ve sürekli nitelikli irtifak hakkına dönüştürülüyor ya da kullanma izni veriliyor.

KHK’nın 31. Maddesiyle Kamu İhale Yasasına Ek 9. Madde eklendi. Bu madde ile bölgesel kalkınma programı uygulanan illerde üretim yapanlar ile stratejik sektörlerde ve yurtiçinde üretimi bulunmayan ya da sınırlı bulunan orta-yüksek ve ileri teknoloji transferine dayalı yerli üretimin geliştirilmesini desteklemek gibi gerekçelerle, özel ayrıcalıklar getirildi. Bunları kısaca özetleyim: 4734 sayılı Yasa uygulanmayacak. İdare istediklerini çağıracak, ihale bedeli ve koşulları, karşılıklı müzakerelerle belirlenecek. Yandaş iseniz ya da AKP’nin sizden bir beklentisi varsa eğer yaşadınız.

İşçiler için de bir düzenleme var. Ama bu yukarıdakilere hiç benzemiyor: Grev ertelemesinin kapsamı genişletildi. 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasasının 63. Maddesi Bakanlar Kuruluna; “genel sağlığı veya milli güvenliği bozucu” gördüğü grevleri 60 gün süreyle erteleme yetkisi tanıyordu. KHK ile bu koşulların arasına, belediyelerin şehir içi toplu taşıma hizmetleri ile bankacılık hizmetleri de eklendi. Biliyorsunuz grev ertelenmiş ise fiilen yasaklanmış oluyor. Bir daha greve çıkamıyorsunuz.

**********

Çok karanlık bir tablo değil mi? Olsun, aşacağız elbet. Güzel insanların anlatıldığı bir kitaptan söz ederek bitireyim.

2011 yılında yitirdiğimiz Güney Gönenç hocanın Üniversitede 40’lı 50’li yıllar adlı çalışması, Kasım ayındaki ölümünden yalnızca birkaç ay önce Haziran 2011’de “Karanlık Zamanların Şarkısı” adıyla yayımlanmıştı. Avrupa’da faşizm rüzgârlarının estiği yıllar ve sonrasındaki bilim insanları anlatılıyordu.

Kitapta, geçtiğimiz hafta yitirdiğimiz, 1970’lerden bu yana tanıyor olmaktan onur duyduğum, Aykut Göker’in harika bir sunuşu vardı.

Kitabın girişinde de A.Kadir’in çevirisiyle Bertolt Brecht’in dizelerine yer verilmişti.

Yukarıdaki dostlarımız, yoldaşlarımız artık yaşamıyorlar. Ama ışıkları sönmedi, bizleri aydınlatmayı sürdürüyorlar.

Buradan, Güney Gönenç’e, Aykut Göker’e ve onların aracılığıyla Brecht’e, A.Kadir’e selam gönderelim.

Dizeler şöyle:

Karanlık zamanlarda

şarkı da söylenecek mi?

Elbette, şarkı da söylenecek,

karanlık zamanları anlatan.