ODTÜ'de vandallık kol geziyor

Bundan iki yıl kadar önce Melih Gökçek, bir gecede binlerce ağaç kesip ODTÜ ormanının içinden otoyol geçirmiş ve bir rekora imza atmakla övünmüştü.

Bu, gerçekten de bir rekordu! ODTÜ Öğretim üyeleri, öğrencileri ve çalışanlarının 50 yıllık emekleriyle var ettiği ormanın kocaman bir parçası, sadece bir gecede yok edilmişti.

O tarihte, alay edercesine; “ne var kestiysek, fazlasını dikeriz” demişlerdi.

Ormanı ağaçlardan ibaret bir toprak parçası sanıyorlar. Florası, faunası, yaşam örgüsü, dokusu ve bunların ne süreler sonunda oluştuğunu bilmiyorlar.

ODTÜ yerleşkesinin tam karşısında AOÇ toprakları uzanıyor. Dokusunun %15’i orman özelliği taşıyor; Türkiye ortalaması %25! Madem ormanı o kadar seviyorlar AOÇ topraklarını ağaçlandırsalardı. Dikmek bir yana, saray yapmak sevdasına binlercesini kestiler.

Ankara’nın batısına doğru Mogan ve Eymir gölleri uzanır. Eymir Gölü ODTÜ’ye tahsislidir. Mogan ise Hazinenin. Üniversite, Eymir Gölü’nün çevresinde orman yetiştirdi ve ODTÜ’lü olsun olmasın herkesin hizmetine sundu. Bir de Mogan’a bakın; az sayıdan oluşan ağaç kümeleri görebilirsiniz yalnızca. Oraları da birilerine restoran-kafe gibi kullanımlar için kiraya verilmiştir. Para vermezseniz gölgesinden bile yararlanamazsınız.

“Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser” sözünü hepimiz biliriz. Fıtrat meselesi…

Vandallar, Eymir Gölü çevresinde oluşturulan ormana gözlerini dikmiş, kâr iştahlarını giderebilecekleri en uygun koşulların oluşturulmasını bekliyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi Oran bölgesindeki taşınmazlarını satarak elinden gelen hizmeti verdi. Reklam panolarında en az bir yıldır “göl manzaralı konut satış” ilanları görüyoruz. Yeterli kararlılığı ve direnci gösteremezsek ODTÜ’lülerin oluşturduğu orman içine de girerler. Çok geçmez reklam panolarında şu sözleri okuruz; “orman içinde göl manzaralı lüks daireler…”

Bunlar, Eymir Gölü’nü bekleyen tehlikeler. ODTÜ yerleşkesi de çevresindeki nüfus yoğunluğunun olağanüstü artırılmış olmasının etkisiyle uzunca bir süredir Vandalların ilgi alanında. Toprakları hem çok değerli hem de ulaşım sorununu öteleyebilmek için parçalar koparılıp yeni yollar, yeni raylı sistemler yapılması gerekiyor.

Çeperlerinde oluşan baskıya karşı direnç odakları oluşturmak zorundayız. Yoksa kırılacak.

Rektörün, ODTÜ yerleşkesi içindeki topraklara rahatça el koyabilmek amacıyla atandığını yıllar öncesinden biliyoruz. Melih Gökçek, onun sayesinde bir rekora imza atmıştı.

Benzeri bir oyuna yurt yapma bahanesiyle giriştiler. Rektör, Kredi ve Yurtlar Kurumuna yurt yapsın ve yönetsin diye yerleşke içinde 40 dönüm büyüklüğünde toprak vermek üzere protokol imzalamış. İnsanın inanası gelmiyor! Yurdun nereye yapılacağı belirsiz. Siz seçin demiş. Onlar da otoparklar dururken üzerinde en az 2 bin ağacın olduğu bir alanı seçmiş.

Rektör, ağaçların kesilmesini önlemeye çalışan öğretim elemanları, öğrenciler ve çalışanlarıyla kavgaya girişti; polis çağırdı.

Yapının kaçak olup olmadığını denetlemek amacıyla gelen Çankaya Belediyesi personelini ise kampüse sokmadı. Görevlerini yapmalarına engel oldu. Zorla girebildiler.

Çankaya Belediyesi’nin resmi twitter hesabında şunlar yazıyor; “ODTÜ’de yurt yapılması istenilen alanda parselasyon yok, arsa şu anda kadastral parsel konumunda. Bu nedenle kazı izni ve inşaat ruhsatı yok. ODTÜ imar Planı 12 no.lu plan notuna göre bu işlemleri yapmaya yetkili olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan da bunlar alınmış değil.”

Bunların hepsi konusu suç olan eylemlerdir. Verilen emrin yerine getirilmesi için yapılmış olması kimseyi sorumluluktan kurtarmaz. Üniversite yerleşkesi içinde kaçak yapılaşmaya izin veren; görevlerini yapmaya çalışan Belediye personelini kampüse sokmayan; ağaçların kesilmesi emrini veren; kesen; kesilmesini önlemek amacıyla şiddete başvurmaksızın direnenleri tehdit eden; üniversiteye polis çağıran; direnenlere saldırma emri veren; saldıran, görevlilerin hepsi suç işlemiştir.

Ve bütün bunların hesabı sorulmalıdır. Sorulacak hesaba ODTÜ ormanından kesilen ağaçlar da dahil edilmelidir.

Anayasanın Kanunsuz emir başlıklı 137’nci maddesinde şöyle yazar;

“Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun   veya   Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz.

Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.”

Anayasanın bu kuralına 5237 sayılı Ceza Yasasının 24’ncü maddesinde de benzer cümlelerle yer verilmiştir.

Sorulacak hesaplar çoğalıyor…