Neyi kutladık?

Kadir Sev'in “Neyi kutladık?” başlıklı yazısı 4 Ocak 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Birbirimize mailler attık, telefonlar ettik, yeni yılın sağlık, afiyet, barış içinde geçmesini diledik. Yani dilek ağacına bir çaput da biz bağladık. Şimdi kısmetimizi bekliyoruz.

Çok bekleriz… O kadar çok dert var ki, dilek ağacı neylesin? Biz de biraz kıpırdasak iyi olacak.

Daha yılın ilk gününe yeni zamlara uyandık. Vergiler, harçlar zamlandı. Daha uyanmadıklarımız da var: Elektrik dağıtım şirketlerinin kâr payı yüzde 50 artırıldı. Şimdilik aradaki farkı, bir kamu kuruluşu olan TETAŞ ödüyor. Zamları bile gizli yapmayı başardılar. Asgari ücrete verilen 34 TL daha ilk günden birkaç kat fazlasıyla geri alındı. Duymuş muydunuz? Yılın ikinci gününde çocuk sayısına da zam geldi. Başbakan en az üç çocuk istiyordu. Şimdi en az dört olmalı diyor.

Ortadoğu barut fıçısına döndürüldü. Üstelik elimizde ateş, hızla fıçıya yaklaşıyoruz. Sağ kalır mıyız dersiniz? Ya çoluk çocuğumuz?
12 Eylül Anayasası Başkan babalara dar geliyor. Diktatörlüğün hukukunu hazırlıyorlar. Üçüncü meşrutiyeti ilan edecekler. Başkan babalar “vesayet” ten kurtarılacak.

Yurtseverleri, sosyalistleri, direnenleri, virüs gibi görüyorlar. Yok etmek için antikorlar üretiyorlar. Eğitim, bu amaçla anaokulundan itibaren yeniden biçimlendiriliyor. Polis, çoğu kez tepki çektiği için üzerimize saldıracak siviller yetiştiriliyor.

Müslümanlığın içindeki farklı inanç sistemlerine bile izin yok. Sünni Müslüman değilseniz işiniz zor.

Yeni yılda sağlık dolu günler diledik birbirimize. Dilerim öyle olur. Hastalandık mı yandık. Kâr canavarına yem oluruz maazallah.

Çalışma barışının yasaları daha bitmedi. Yenileri hazırlanıyor. Çalışma barışı biliyorsunuz biber gazlarıyla, coplarla filan sağlanıyor.

Yağmanın hızına yetişemiyorsunuz bile. Şu kadar acele kamulaştırma kararı alındı, şu kadar toprak satıldı diye yazıyorum. Ertesi gün rakamlar eskimiş oluyor. Geçen Cuma günü Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin, son iki ay içinde 500 bin metrekare toprak satmak için ihaleye çıktığını, 550 milyon lira gelir beklediğini yazmıştım. Cumartesi günü 150 bin metrekare daha eklendi. Şimdi 700 milyon lira gelir bekliyorlar.
“Maden” diye, “enerji” diye, “turizm” diye doğa katlediliyor. Şimdi de köprüleri, yolları sattılar.

TEDAŞ özelleştirmeleri, kuşkulu ihalelerle sürüyor. Şirketler, 2010 yılında verilen fiyatların neredeyse yarısına satılıyor. Şimdi de Gediz Elektrik A.Ş.’yi satın alan ortaklığın, kamu ihalelerine katılmaktan yasaklı olduğu ortaya çıkmış. Haberlerin doğruluğunu bilemem ama hile, tehdit, nüfuz kullanma, rüşvet gibi eylemlerle ihaleye fesat karıştıranların ihalelere katılmaktan yasaklandığını biliyorum.

Sahi, biz neyi kutladık? Benim bildiğim başarı kutlanır, mutlu bir gelişme kutlanır, bunların hangisi gerçekleşti?

“Amma da karamsarsın, biraz düş kursan ne olur” mu diyorsunuz? Düş kurmamıza bile izin yok ki. Düşlerimizi de onlar hazırlıyor. Şanlı tarihler, romantik, fantastik, seks filmleri/diziler, Dünyayı yok etmeye çalışanlara karşı ölesiye mücadele veren güç, akıl ve cesareti olan iyi insanların maceraları... Beğeninize göre aralarından birkaçını seçip izleyebilir, düş dünyanızda istediğiniz karakterle kendinizi özdeşleştirebilirsiniz. Üstelik bütün bunlar size uzaktan kumanda aletinin bir tuşu kadar yakın.

Reklamlar da başlı başına bir düş dünyası sunuyor. Yaşamın her alanı reklamlarla kuşatıldığı için seçim yapma hakkınız olmasa da dert etmeyin. Saray yavrusu konaklarda yaşayan, güçlü ve konforlu araçlara sahip, bedenlerinden özgüven fışkıran insanları, mutlu aileleri görüyorsunuz fena mı?

Evet, çok fena… Biz kendi düşümüzü görelim.