Melih Gökçek’le iş yapmak

Ankara Dikmen Vadisi’ndeki kentsel dönüşüm uygulamalarının üzerinden, henüz bunları unutacak kadar zaman geçmedi. Halkın direnişi, mücadeleler ve yargı sürecinde yaşananlar yıllarca gündemde kalmıştı. Ama bütün çabalara karşın işler yürütülüyordu.

Kat karşılığı konut yapım ve satış ihaleleri etaplara bölünerek yapılmıştı. Üçüncü etapta Belediye’nin payına düşen 390 konut ve 3 işyerinin ihalesi Sayıştay denetimine takıldı. Belediyenin 2011 yılı hesaplarını inceleyen denetçi 70 milyon lira kamu zararına yol açıldığı görüşüyle bir rapor yazdı. Raporda belediye encümeni, yasalara aykırı olarak aldığı kararlarla taksitlerin yıllarca ertelenmesini sağlamakla suçlanıyor. Alıcı, ödemeler ertelendiği için 70 milyon lira gecikme cezası ve vade farkı ödemekten kurtarılmış.

Aslında iş biraz daha karışık. 2005 yılında yapılan 3. etap konutlarının birinci ihalesinde alıcı Kuzu-Ulubol ortaklığı, Belediye’den alacaklıların koydurduğu hacizler nedeniyle konutları üçüncü kişilere satamamış ve bundan yakınmış. Güzel bir çözüm bulmuşlar. Denetçi sorgusuna Melih Gökçek’in gönderdiği savunmadan anlaşıldığına göre, alıcı firmadan “rica edilerek” Belediye’nin payına düşen 390 konut ile 3 işyerinin bir an önce satılmasına izin vermesi sağlanmış. Sayıştay denetçisinin yazdığı rapor, 2007 yılında yapılan bu konutların satılması ihalesiyle ilgili.

8 Mayıs 2007 tarihinde yapılan bu ihaleyi de, ne hikmetse, yine aynı ortaklık kazanmış. Daha açık deyişle konutlar Kuzu-Ulubol ortaklığının olmuş. Alıcı, ihale bedeli 117 milyon liranın yarısını peşin ödemiş, kalanı 24 ay taksitlere bölünmüş. Belediye, aldığı para ile hacizleri çözmüş ve böylelikle proje sürdürülebilmiş. Melih Gökçek savunmasında, alıcının bu satışa izin vermekle özverili davrandığını ve “tarifi imkansız” kamu zararının böylelikle önlendiğini belirtmiş.

Rapora konu edilen ihalenin şartname ve sözleşmesinde taksite bağlanan alacaklar için vade farkı alınması öngörülüyor. Gecikilirse aylık yüzde 10 ceza koşulu konulmuş. Tapuda satılmasını engelleyen haciz ve benzeri kısıtlamalar olsa bile taksitlerin aksatılması yasak. Şartnamede, isteklilerin bu tür olasılıkları dikkate alarak ihaleye katılmaları özellikle vurgulanmış. Borç iki yıl içinde bitirilmemişse, alıcının teminatı gelir yazılıyor, ödediği para geri veriliyor ve ihale iptal ediliyor.
Bu ihalede yukarıdaki kurallara uyulmamış. Alıcı ortaklık beş taksit ödedikten sonra, taşınmazlar üzerindeki hacizleri gerekçe göstererek ödemelerin ertelenmesini istemiş. Belediye encümeni bu isteği 06.12.2007 tarihinde kabul etmiş ve iki yılda, üstelik vade farkı eklenerek bitirilmesi gereken Belediye’nin alacağı, gecikme faizi de alınmaksızın yıllarca ertelenmiş. Vade farkı, belediye alacağının enflasyonla aşınmaması için getirilen bir önlem. Melih Gökçek, belediye bütçesinden para çıkmadığını öne sürerek vade farkı alınmamasının kamu zararına yol açmayacağını düşünüyor. Yadırgamamak gerek, o da “patron” Tayyip Erdoğan’la aynı yolda yürüyor.

Taşınmazlar üzerinde haciz olduğu herkesçe biliniyor. Erteleme sözü almayan hiçbir yüklenici böyle bir ihaleye katılma cesaretini gösteremez. İkinci ihaleyi aynı ortaklığın kazanmasının sırrı burada.

Şartname ve sözleşme kuralları kimsenin yardımına gerek duyulmayacak denli açık olmasına karşın Belediye Encümeninin, üstelik ihalenin en temel ilkesini hiçe sayarak, ihaleden sonra ihale koşullarında değişikliğe gitmesi, ihale yapılmamasıyla aynı anlama geliyor. Belediye encümeni beşi belediye bürokratı, beşi meclis üyesi olmak üzere on kişiden oluştuğu için bu tür kararların alınabilmesi işten bile değil. Zaten Gökçek de yapılanların şartname ve sözleşmesine uygun olduğunu savunamamış. Kamu zararı olmadığını söylemekle yetinmiş.

Bu işte kamu zararı olup olmadığının ortaya konulması aslında hiç zor değil, küçük bir hesap yapmak yeterli: İhale bedeli olan 117 milyon lirayı 393 konut ve işyerine böldüğünüzde her birine yaklaşık 297 bin lira değer biçildiği ortaya çıkar. Satılan konutların rapora konu edilen 2011 yılındaki rayiçleriyle karşılaştırırsanız zarar var mı anlarsınız. Orada 700 bin liranın altında konut yok.

Sayıştay yargılama dairesinin bu rapor üzerine verdiği kararı merak etmişsinizdir. Rapor, yeterli inceleme yapılmadığı gerekçesiyle yeniden yazması için denetçisine geri gönderilmiş. Bu uygulamaya Sayıştay terminolojisinde “denetçisine muhtıra vermek” deniliyor. Duruşmada yetkililerden biri bu konunun İçişleri Bakanlığı’nca incelendiğini söylemiş. Denetçisinden İçişleri Bakanlığı denetim elemanlarınca yazılan rapora bakıp, yeni bir rapor yazması isteniyor.