Kışlalar ne olacak?

Kışlalar, kentlerin dışına taşınıyor. Başbakan Yıldırım, önceki gün; “ne işi var tankın şehir içinde” gibi bir söz etti. Çok haklı, elbette yok, olmamalı da zaten!

Ancak boşaltılacak alanlara beton bloklar dikmek gibi gizli niyetler besleniyorsa iş değişir.

Bu alanlar ne olacak: Piknik mi yapılacak yoksa yapılaşmaya mı açılacak?

Sorunun yanıtı şu: Yapılaşmaya açılacak!

Nereden mi biliyorum? Askeri yasak ve güvenlik bölgelerinin küçültülmesi; kışlaların kentlerin dışına çıkarılması ve boşalacak alanların yapılaşmaya açılabilmesinin yasal çerçevesi çok önceden hazırlandı. Birçok bölge yapılaştırıldı bile.

Kurt Kanunu burada da geçerli: Kapitalist düzende rant dağıtma becerisini yitiren iktidarlar, yerlerini başkalarına bırakmak zorunda kalırlar. AKP, bu gerçeğin gereklerini yerine getirebildiği için ülkeyi 14 yıldır yönetiyor.

Kentlerin merkezlerinde, turizm alanlarında yeşil alan kalmadı. KİT’lerin taşınmazları satıldı bitti. Hazine ve belediyeler, topraklarını satma konusunda adeta birbirleriyle yarışıyor. Onun da sınırlarına gelindi. Dünün yeşil alanları üzerinde bugün, devasa bloklar yükseliyor.

Yasal çerçevesi önceden hazırlandığı ve kamuoyunda meşruiyeti sağlandığı için askeri bölgelerin yağmasında sorun yaşanmayacağı görülüyor.

Yıllardır, askeri yasak ve güvenlik bölgelerinin gereksiz büyük belirlendiği söylenir durur. Çünkü 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Yasasına göre bu alanlar hem yabancılara satılamıyor hem de üzerinde yapılaşma kısıtları var. Ama bu bölgelere bugüne değin hiç el değmemiş, iştah kabartıyor. Dönemin Tapu Kadastro Genel müdürü 2012 yılında şöyle yakınıyordu: “çok sayıda Arap, Azeri ve Kazak vatandaşı, Türkiye yerine Dubai ve Fas’ta taşınmaz satın alıyor, para Türkiye yerine başka ülkelere gidiyor…”

Genel Müdürün şu sözleri de çok tehlikeliydi. Bir iki gün içinde gündeme getirilebilir. Yorucu gündem maddeleri arasında sözü bile edilmez. Genel Müdür Şöyle demişti: “Mesela 1995’te Kara Harp Okulunun çevresi Askeri Güvenlik Bölgesi denilmiş. Şimdi orası askeri güvenlik bölgesi mi değil mi? Fethiye’de, Milas’ta, Çanakkale de olsun askeri güvenlik bölgesi diye arazinin tamamı güvenlik bölgesi olarak belirlenmiş. Siz her asker tel örgüsünün çevresine 500 metre koruma alanı getirirseniz Türkiye’nin her tarafı askeri güvenlik bölgesi olur. Onun için askeri güvenlik bölgeleri yeniden belirleniyor.”

Genel Müdürün sözünü ettiği yerlere bakar mısınız, altın değerinde.

Yapılaşmanın önündeki bu tür engeller, Mayıs/2012 ayında Tapu Yasasında yapılan değişiklikle önemli ölçüde giderildi.  Yasayla, yasak ve güvenlik bölgelerinin küçültülmesi amacıyla yeniden belirlenmesi öngörüldü. Yasaya göre Milli Savunma ve İçişleri Bakanlıkları, bir yıl süre sonunda, harita ve koordinat bilgilerini Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu bakanlığa vereceklerdi.

2012 yılında yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Yasasıyla da askeri yasak bölge ve güvenlik bölgelerinin Çevre ve Şehircilik bakanlığı, TOKİ ya da belediyelere bedelsiz olarak devredilmesi olanağı tanındı. Zaten Haziran/2011’de çıkarılan 644 sayılı KHK ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığına askeri tesisler, yasak bölgeler, özel güvenlik bölgeleri üzerinde her türlü ölçekte imar planı yapma yetkisi verilmişti.

O tarihlerde de dönemin Çevre ve Şehircilik bakanı; “bu alanların imara açılacağı söylentilerine itibar etmeyin” gibi sözler ediyordu. Oysa bu arada İstanbul Küçükçekmece’de Jandarma birliklerinin boşalttığı yeşil alanların üzerine 2 bin 300 konut yapılmıştı.

Başbakan Yıldırım, İstanbul’da Maltepe; Hasdal; Zeytinburnu, Kocaeli’nde Gebze; Darıca, Ankara Kazan’da Akıncı Hava Üssü; Etimesgut’taki Güvercinlik Kara Havacılık okulu; Zırhlı Birliklerin kapatılacağını söylüyor.

Birileri biraz daha fazla para kazansın diye, biraz daha sıkışacağız; biraz daha zehir soluyacak; trafikte biraz daha çok bekleyeceğiz.

Vatan Sağolsun!