Kamu denetçisi ve yüksek yargıda tasfiye

İki gündür Mecliste yüksek yargıda tasfiye yasa tasarısı görüşülüyor.

Tasarının özü şu: Danıştay ve Yargıtay’ın daire ve üye sayıları azaltılıyor; üyelerinin görevi, yasanın Resmi Gazete’de yayımlandığı gün sona erdiriliyor ve yerlerine 5 gün içinde yenilerinin seçilmesi öngörülüyor. Böylelikle yargıyı dolanacaklar. AYM iptal etse bile üyeler seçildiği için iş işten geçmiş olacak.

Listeyi de hazırlamışlardır, yoksa 5 güne yetiştiremezler.

Çok aceleleri var. Yargıya ilişkin 6 yasada değişikliğin öngörüldüğü tasarı, Pazartesi günü Meclis Genel Kurulunda Temel Kanun olarak görüşülmeye başlandı.

Hızlandırılmış yasa yapma yöntemine “temel kanun” adı veriliyor. Muhalefete tanınan süreleri kısıtlayıp, süreci hızlandırıyorlar.

Pazartesi günü sabaha karşı 01,38’e; Salı günü ise 05,44’e kadar görüşüp 12. Maddeye geldiler. Bugün saat 14.00’de yeniden toplanacaklar.

Tasarı 36 maddeden oluşuyor, en geç Cuma günü yasalaşmış olur.

Gerçekten de çok aceleleri olduğu anlaşılıyor: Toplantı sırasında Atatürk Hava Limanından vahim haberler geliyorken; resmi sayılara göre bile 36 ölü olduğu söyleniyorken, hiçbir şey olmamış gibi Yargıtay ve Danıştay’da nasıl tasfiye yaparız diye tartışmayı içlerine sindirebildiler.

Bu tasarıya, Kamu Başdenetçisinden de bir beklenmedik destek geldi. “Beklenmedik” sözünü boşa söylemedim. Çünkü Kurumun yetkisiyle ilgili bir sorun var.

Başdenetçi, Pazartesi günü yaptığı basın toplantısında, bir yıldan uzun süredir “Adalet Sisteminin Sorunları, İyileştirilmesi ve Güvenliğinin Arttırılması Hakkında Özel Rapor” hazırlamak amacıyla bir çalışma yürüttüklerini söyledi. Henüz bitmemiş ama yargı paketi Mecliste görüşülmeye başlanınca, belki işe yarar diye hemen paylaşmak istemiş.

Başdenetçi, Raporun, 12 bölümden oluştuğunu, HSYK; Anayasa Yargısı; Yargıda gizli yapılanma; Yargıtay üyeliğine seçilme kriterlerinden kaynaklanan sorunlar; yargıda birlik gibi konuların incelendiğini söyledi.

Bu konuların hepsi yargıyı ilgilendiriyor ve sıraladığı Kurumlar, Anayasanın “Yargı” başlığı altında inceleniyor. Oysa Kuruma yargı ile ilgili hiçbir görev ve yetki verilmemiş. Anayasa ve Kuruluş yasasında yalnızca İdare üzerinde denetim yetkisinden söz ediliyor. Yetki sorunu işte buradan kaynaklanıyor.

Kamu Denetçiliği Kurumu için, Anayasanın 74. Maddesinde; “idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler” yazıyor. 2012 yılında çıkarılan 6328 sayılı Yasasında de benzer bir kural var. Orada da; “Kurum, idarenin işleyişi ile ilgili şikayet üzerine, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevlidir” deniliyor.

Başdenetçinin açıklamalarına göre raporda, yargıda yasa dışı oluşumun bertaraf edilmesine geniş yer ayrılmış. Şöyle söylemiş; “"Yargıtay ve Danıştay'ın üye sayısının düşürülmesi gerekecektir. Sorunu kaynağında çözemezsek radikal kararlar almak zorunda kalacağız”

Başdenetçi, TBMM’ne bağlı bir kurumun başkanı ve bağımsız görev yapacağı belirtiliyor. Neyse hangisi bağımsız ki? deyip geçelim.

Raporda, tasfiyenin nasıl yapılacağı konusunda öneriler de geliştirildiği anlaşılıyor. Sözgelişi, meslekte kalmaları uygun görülmeyen bir kısım üyelerin emekli edilmesi ya da Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulunun devreye sokularak “meslekten çekilmeye davet edilmesi” gibi yöntemler önerilmiş.

Tasfiye konusunda öylesine ileri gidilmiş ki; kanıt bulunamayan ama yasadışı yapıya mensup olduğu konusunda şüphe olmayan yüksek yargı organı üyelerinin tasfiye edilmeleri için şöyle söylemiş; “Bu üyelerle ilgili olarak Türk yargısına hizmet etmek amacıyla araştırma yapıp veri hazırlamak üzere kanunla 'Yargı Strateji Üst Kurulu' kurulabilir.”

Yüksek yargı üyelerinin azledilmesinin Anayasaya aykırılık sorunu çıkarmayacağı da Raporda yer alıyormuş. Üyelerin maaşları aynen verildiğinde hiçbir yasal sorunla karşılaşılmayacağı doğrultusunda bir de akıl verdikleri anlaşılıyor.

Çok söze gerek yok. Basın toplantısındaki magazinlik bir soru ve yanıttan söz edip bitireyim:

Bir gazeteci; “Yürütmenin, yani hükümetin yargıya yönelik tutum ve davranışlarına ilişkin eleştiriler var. Raporda bu konu neden hiç ele alınmadı?" diye sormuş. Başdenetçi bu soruya şöyle yanıt vermiş; “bunlar tamamen siyasi bir değerlendirme, analiz konuları, biz de siyasetin üstünde olduğumuzdan bu siyasi polemiklerden kaçındık”