Gezi Direnişi dersleri

Gezi Direnişi’ne çok şey borçluyuz. Yurttaş olmanın anlamını, boyun eğmemeyi, korkmamayı, direnmeyi öğrendik. Korku imparatorluğu kuran AKP’nin yalanlarla beslendiğini gördük. Kentlerin rant avcılarının iştahlarına nasıl sunulduğunu gösteren çok sayıda örnekle karşılaştık… Sıra, bu bilgilerimizi siyasetle bütünleştirmeye geldi.

AKP, kent planlarını kentliden gizleyerek baskın biçiminde yapmakta çok başarılı. Gizliliği başaramazlarsa halkı aldatıyorlar. “Taksim’i yayalaştırma” adını verdikleri projenin aslında, yer üstü araç trafiğinin yer altına indirilerek, üstünde daha geniş yapılaşma alanı açılmasına yaradığı ortaya çıktı. Taksim “yayalaştırılırken”, Topçu Kışlası adı altında 10 katlı apartman yüksekliğinde dört kule, kulelerin arasına beş katlı apartman yüksekliğinde dükkan, cafe, AVM ya da rezidansların olduğu dev bir yapı yapılacak. Bu arada İstanbul Büyükşehir Belediyesi, promosyon olarak 2011 yılında yıktığı dükkanların yerine ağaçlar dikerek Gezi Parkı’nı sekiz dönüm büyütmeye söz vermiş.

Taksim alanındaki bütün kıyamet, Gezi Parkı’nın yıkılarak Topçu Kışlası yapılması üzerine kopmuştu. Ama bırakın Topçu Kışlası’nı, Taksim için öngörülen projenin bütünüyle yasal dayanaktan yoksun olduğu ortaya çıktı ve İstanbul 6. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Başbakan lütuf veriyormuş edasıyla, yargının nihai kararını bekleyeceğini söyledi. Başbakan’ın bu sözü, hukuk devletinde yaşamadığımızın bir itirafı olarak tarihe geçmezse AKP’ye haksızlık olur.

AKP iktidarı, camisiz bir Taksim düşünemez. Her ne kadar İstiklal Caddesi’nde bir tane varsa da, küçük camiler kesmiyor. Büyük olmalı. Başbakan’dan öğrendiğimize göre Maksim Gazinosu’nun arkasına böyle bir cami yapılacakmış.

Başbakan’ın AKM’yi yıkarak alışveriş merkezleriyle donatılmış bir opera binası yapmak için fırsat kolladığı bir sır değil. Güçlü bir direnişle karşılaşmaktan çekindiği için onarma bahanesiyle bugüne değin oyaladı. “Onarıyoruz” diye yıllarca para harcadılar. Başbakan yıkma fırsatını Gezi Direnişi sırasında yakaladığını düşünmüş olsa gerek. Gezmeye gittiği Tunus’tan Taksim’e mesaj yolladı “Kimse kusura bakmasın AKM’yi yıkmakta kararlıyız” dedi. Oysa AKM’nin yürürlükteki yasalara aykırı olmayacak bir yöntemle yıkılabilmesi olanaksız. Çünkü Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Kararı ile 1. Derece anıtsal yapı olarak tescil edildiği için yıkılamaz, yalnızca aslına uygun olarak restore edilebilir. Üstelik yıkılmasında bir başka hukuksal engel daha var: Mimarlar Odası, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Kültür Bakanlığı arasında 2009 yılında yapılan bir protokolde aslına uygun olarak onarılması öngörülmüş.

Ne yazık ki, Taksim alanının nasıl biçimlendirileceğini kent planlarından değil, Başbakan’ın sözlerinden öğreniyoruz. Üstelik yapılmasını istediklerinin hiçbiri kendi koydukları kurallarla bile bağdaşmıyor.

Biz Taksim projesiyle uğraşırken, 2 Temmuz günü yapılan bir ihale ile Haliç’in tarihsel dokusunu yok etmesi kaçınılmaz bir işe daha girişildi. Haliç yat limanı ve kompleksi adı verilen bu proje ile Haliç’te neler yapılmasının öngörüldüğü bile belirsiz. Çünkü nelerin yapılacağına, ihaleyi kazanan firma karar verecek. Yaklaşık 250 dönüm büyüklüğündeki alana iki yat limanı, iki AVM, iki beş yıldızlı otel, 1000 kişilik cami yapılması düşünülüyormuş. Başkaca bir bilgi verilmiyor. Çarşamba günkü soL gazetesinde okumuşsunuzdur: Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bu projenin ayrıntısını sormuş. “İhaleye katılmayacağınıza göre neden merak ediyorsunuz” sorusuyla yanıt vermişler.

İhaleyi, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü yürütüyor. Projenin halktan neden gizlendiği sorusuna Genel Müdür, hiçbir şeyin gizlemediklerini, proje için Yüksek Planlama Kurulu (YPK) kararı alındığını ve ihalenin Resmi Gazete’de yayımlandığını söyleyerek yanıt vermiş. İhale ilanı Resmi Gazete’nin 13 Mayıs 2013 günlü nüshasında yayımlandı. Üşenmezseniz bir bakın. İlanda işin tanımı yok. Üstelik yasalara aykırı olarak proje yapılması ile yap-işlet-devret (özelleştirme) işi tek bir ihalede birleştirilmiş. Daha açık söylersek ihaleyi kazanan firma kendi yaptığı projeyi 49 yıl uygulama yetkisine sahip olacak.

İhaleye iki istekli katıldı. Her ikisinin de AKP ile kanka olduğu görülüyor. Bakalım kim kazanacak?