Diyanet hep aynıydı

Bu saatten sonra kimse çıkıp; “Anayasanın ilk dört maddesi kırmızı çizgimdir, dokundurtmam”,  “laikliğin yılmaz bekçisiyim” gibi laflar etmesin. Sen nerede yaşıyorsun diye sorarlar adama.

Anayasanın o maddelerinde; Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir yazıyor. Bunların hangisi duruyor?  Korunacak ilke mi kaldı?

Bizim işimiz, olmayan bir şeyleri korumaya çabalamak değil; sosyalist cumhuriyeti kurmak olmalı.

Yukarıda sıralanan ilkelerin yok edilmesinde, hiç kuşkunuz olmasın, düzen içi bütün siyasi hareketlerin payı ve emeği var. Başka türlü olması da beklenemez zaten. Sermayenin gücü ile Meclise girenler, onun düdüğünü çalmak zorunda. Ama bütün bu yapılanlar için birinciliği Fettullah Gülen taifesine vermezsek, hakkını yemiş oluruz.

Dost oldukları dönemde, bu işleri birlikte kotarıyorlardı. Ayrıldıktan sonra AKP, bu malzemeden, “paralel” adını verdiği, çok elverişli bir düşman üretti. Bu düşmana karşı mücadele ediyor görünüp, diktatörlüğüne toplumsal meşruiyet sağlıyor: Bir şeyler ters mi gitti? Kapatılacak bir ayıp mı var? Yargıçların meslek güvencesi işleri zora mı sokuyor? Basının tepesine binilmesi mi gerekiyor? Birileri sermayenin çıkarına ters gelen işler yapıyor ve direnç odakları mı örgütlemeye çalışıyor? İşte bütün bu sorunları, paralel adını verdiği sihirli bir sözcük eşliğinde operasyonlar yaparak, meclise reform paketleri getirerek, kolaylıkla çözüyor.

Diyanet geçenlerde yine, ama bu kez epeyce büyük, bir ceviz kırıp başını derde soktu. Sitelerinde yayımladıkları için ne yapıp da döneceklerini bilemediler. Derhal sihirli sözcüklerini yardıma çağırdılar. Paralel yaptı deyip, kurtulmaya çalışıyorlar. Halkı, muhallebi kıvamına getirdiler, bir iki kişi tepki verir, sonra unutulur gider. Kesin başarırlar.

Halkın muhallebi kıvamına getirilmesinde Diyanetin büyük emeği var. İşini iyi yapabilsin diye hiçbir şey esirgenmiyor. 2011 yılında 2 milyar 713 milyon lira harcamıştı. 2013 yılında 3 milyar 907 milyon; 2014 yılında ise 5 milyar 705 milyon lira harcadı. 2016 bütçesinde 6 milyar 483 milyon lira ödenek konuldu.

Diyanet İşleri Başkanlığı, verilen ödeneklerle hiçbir yıl yetinmedi. Her yıl yüz milyonlarca lira tutarında ödenek üstü harcama yaptı: 2009 yılında 670 milyon; 2012 yılında ise 465 milyon lira fazladan harcadı. Oysa 5018 sayılı Yasaya göre ödenek üstü harcama yasak.

Yasak ama yaptığı hizmetler dikkate alınarak göz yumuluyor. Diyanet İşleri Başkanlığı 2013-2014 öğretim yılında Türkiye ölçeğinde açtığı 15.457 kursta 1.164.743 kişiye dinsel eğitim vermiş.

Çok daha önemli hizmetler de yapıyor: cemevleri kırmızı çizgimizdir demesi, Alevilerle evlenilmez, nişanlılar el ele dolaşmasın, feminizm ahlaksızlıktır gibi garip fetvalar vermesi, insanların birbirlerine düşman kesilmesini sağlıyor. Daha ne yapsın? Grev günahtır bile dedi. Düzce Müftülüğünün 2011 yılında Metal İş Grevi sırasındaki okuttuğu hutbedeki şu sözlerin sermaye sınıfı için altın değerinde olmadığını kim söyleyebilir: "İşi gereğinden fazla yavaşlatmak ve işyerine zarar vermek, kârı ve kârlılığı azaltıcı davranışlarda bulunmak çalışanı ağır dini mesuliyet altına sokar."

Böyle bir kuruma ne verilse az değil mi? Öyle de yapmışlar: Devasa bir Diyanet vakfı var. İnternet sitelerinde, Türkiye’de bin şubesinin olduğu; Dünyanın 135 ülkesinde faaliyet gösterdiği; bugüne kadar 220 bin öğrenciye burs verdikleri yazıyor.

Vakfın parasal gücü, dikkati çeken bir hızda artıyor. 2011 yılında, 223 milyon; 2012 yılında, 299 milyon; 2013 yılında, 404 milyon; 2014 yılında ise 585 milyon lira gelir elde etmiş. Gelirlerinin büyük bir bölümü “Diğer Bağış ve Yardımlar” dan oluşuyor. Halkta nedense birden bire Diyanet Vakfı sevgisi oluşmuş, bağış için sıraya girmişler sanki. 2011 yılında 180 milyon lira olan bağış tutarı, 2014 yılında yaklaşık 2,5 kat artarak 404 milyon liraya yükselmiş.

İstanbul’daki 29 Mayıs Üniversitesini de bu vakıf kurdu. Diyanetin Başkanı, 2014 yılında hacca gittiğinde bir basın toplantısı düzenledi ve 29 Mayıs Üniversitesini uluslararası İslam Üniversitesine dönüştürmek için çalıştıklarını müjdeledi. Aradan geçen süre içinde epeyce yol almış olmalılar.

Vakfın bir de KOMAŞ adlı ticari şirketi var. 2001 yılında GİNTAŞ A.Ş, KOMAŞ A.Ş, VETAŞ A.Ş, DİVANTAŞ A.Ş, ve 29 MAYIS A.Ş adlı beş şirketinin birleştirilmesiyle oluşturulmuş.

Diyanetin, Din ve Sosyal Hizmet Vakfı adında bir başka vakfının daha olduğunu anımsayalım. Minarelere baz istasyonu kurup Metropol illerde 5.000, diğer illerde 4.000; nüfusu 40 binin altındaki yerlerde ise 2.500 ABD doları karşılığı kira alıyor.

Toplumun önemli bir bölümü, tepkisizleştirildi. Bir bölümü ise, kendisine ve kendi sorunlarına bile yabancılaştırıldı. Eğitimin niteliği, işsiz kalacağı, yoksulluğu umurunda değil. Adımını attığı her karış toprakta cami yapın diye var gücüyle saldırıyor üniversitelerde öğrencilerin üzerine.

Diyanetin parasal gücü arttıkça başımızı derde sokma gücü de artıyor.