Devlet küçülürken

Devlet küçülürken, kamu kurumlarının hizmet binaları büyüyor. Hemen hepsi artık görkemli yapıların içinde hizmet vermeye başladı. Yöneticilerinin hiyerarşideki yeri ise kendilerine tanınan savurganlık haklarının büyüklüğü ile ölçülüyor.

En savurganımız, Anayasa’da “Devletin başıdır” yazan Tayyip Erdoğan. Kaç milyara mal olduğunu bile bir türlü öğrenemediğimiz saray yaptırdı kendine. Açık ya da örtülü ödeneklerle her ay yüz milyonlarca lira harcıyor. Dev bir bürokrat kadrosu var. Kaç kişinin çalıştığı bile bilinemiyor. Gazeteciler, kullandığı ödeneklere bakıp tahmin yürütüyor. Bu yöntemle de hesaplanamıyor, çünkü çalışanların çoğunun kadrosu başka kurumlarda. Maaşlarını da o kurumlar ödüyor.

Dolmabahçe, Huber Köşkü derken şimdi bir de Yıldız Sarayı çıktı. Devletin başı, aynı anda dört yerde birden yaşıyor.

Kızının, “mütevazi” düğünü bile başlı başına bir olaydı. 6 bin 500 çağrılıya hizmet vermek için Devlet seferber oldu. Sefahat içinde yüzenlerin, düğüne giderken geçecekleri yolda sefaleti görmemeleri için yollara perdeler germeleri ise bir harikaydı.

Neyse, dedikoduyu bırakıp konumuza dönelim: Saray yapmak için yerinden ettikleri Orman Genel Müdürlüğüne, görkemli bir hizmet binası kiraladılar. Ne ödediklerini sır gibi sakladıklarına bakılırsa Devlete epeyce pahalıya patlıyor.

Kiradan kurtarmak amacıyla, vaktiyle Atatürk Orman Çiftliği fidanlığı olarak kullanılan AKP Genel Merkezinin yakınlarındaki bir yere devasa bir hizmet binası yapıyorlar. Ormanları “turizme kazandırmak” görevi demek ki böyle büyük beton blokların içinde gerçekleştirilebiliyor.

Ankara - Eskişehir yolunun ilk 20-25 kilometresi sağlı sollu kamu kurumlarının devasa büyüklükteki hizmet binalarıyla dolup taşıyor. Ankara’nın o yöresi biraz da bu nedenle, giderek gökdelenleşiyor. Ankara Mimarlar Odası, 80 katlı yapılar için düğmeye basıldığını söylüyor.

Ankara’yı boğazlayacaklar. Kimin umurunda?

Biliyorsunuz, Gıda, Tarım ve Hayvancılık adında bir bakanlık var. Görkemli bir bina yaptılar, eskisini de yenilediler. Neyle uğraştığı pek anlaşılmıyor.

Meralar, turizmin hizmetine sunuluyor; sesi çıkmıyor. Çıkardıkları bir yasayla binlerce köy, bir günde büyük kentlerin mahallesi yapıldı ve betonun tanrılarına emanet edildi; yine sesi çıkmadı. Ülkede ne hayvancılık kaldı, ne de tarım. Bu Bakanlık, şimdi dev tekellere satılıp özelleştirilen elektrik dağıtım şirketlerinin köylüden alacağını tahsil etmekle görevlendirildi. Bu işi severek yapıyor: Elektrik borcu olan çiftçiye bir kuruş destek ödemiyor. Önce faturayı getir diyor.

Köylü geçimini tarımdan değil, varsa toprağını “rezidans”, “tower” gibi yeni yaşam alanları kuran parababalarına satarak sağlıyor. Sonrası Allah kerim! Kim öle kim kala.

Geçtiğimiz günlerde Ankara-Eskişehir yolunda, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) hizmet binası yükseldi. Bu kurum da beceriksizlikte ilk beşe girer. Bırakın İstanbul’da bir deprem olursa yapılacakların altyapısını hazırlamak, mülteci kampını bile yönetmekten aciz olduğu ortaya çıktı. Ama olsun, kocaman bir binası var.

Yargının ise hiçbir şeye mecali kalmadı. MHP Kongresinde gördüğümüz üzere gündelik politikada yürütülen meydan savaşlarında bile kullanılıyor. Yargıtay ve Danıştay’ın görev ve yetkileri ile üyelerinin gelecekleri ise belirsiz. Birkaç ay sonra hepsi kendini Anadolu’nun bir ilinde bulabilir. AKP’nin yasa çıkarma yeteneği çok gelişti. İki gün yetiyor.

Yargı, AKP’nin bir birimi olarak yeniden yapılandırılırken, Eskişehir yolunda Danıştay hizmet binası yükseliyordu.

Sayıştay’ı unutmayalım. Denetim yapabilme gücünü epeyce yitirdiği için görkemli bir yapıyı o da hak ediyor.

Sayıştay denetimi sığlaştı ve etkisizleştirildi. Çıkarılan yeni yasasıyla, iktidarın istemeyeceği denetim raporlarının yazılabilmesinin yolları; denetimin süreçlerine, ast-üst ilişkileri yerleştirilerek tıkandı. Sızıntıların sürmesi üzerine güvenlik önlemleri iyice artırıldı.

Bütün bu olumsuzluklara karşın henüz çalışma iradesini yitirmeyenler varsa da sayıları giderek azalıyor.

Son birkaç yıldır, onların yapabildikleri kadarıyla yetiniyorduk. Basına bir şeyler yansıyordu. AKP o kadarından bile ürktü. Artık Kamu İşletmeleri Denetim Raporları yayımlanmıyor. Denetimin kırıntısından bile yoksun bırakıldık.

Kamu küçülürken, Devlet kurumlarının binaları büyüyor demiştim. Bu söz bir tek Diyanet için geçerli değil. Onun da görkemli bir hizmet binası var ve üstelik hemen yanı başında kocaman bir de cami yükseliyor. Ama gücü ve yeteneğinin artması için bütçe seferber edildiği için verdiği hizmetin “niteliği” giderek artıyor.

Düzen, bir şeyler yapıp insanları uyutamazsa yaşayamaz.