Devlet dökülüyor (2)

Geçtiğimiz hafta Yasama ve Yargının perişanlığını anlatmıştım. Yürütme organı, yürütmenin uzantısı olan İdare ve İdareyi denetlemekle görevli Sayıştay bu haftaya kalmıştı. Kaldığımız yerden sürdürelim.

Yürütme ve İdare
Anayasada “Devletin başı” olarak tanımlanan Cumhurbaşkanının yürütmeye ilişkin görevleri bulunmaktadır. Bakanlar Kurulu ise yürütmenin öteki kanadını oluşturmaktadır. Anayasada Bakanlar Kurulunun çalışma kuralları düzenlenmediği için belirsizlik egemendir. Bakanlar Kurulu toplanarak karar almamakta, önceden boş kâğıtlara attıkları imzaların üzerlerini birileri doldurmakta ve Bakanlar Kurulu Kararları olarak yürürlüğe sokulmaktadır. Bakanların çoğunun bu kararlardan habersiz olduğu görülmektedir.Oysa Bakanlar Kurulu üyeleri siyasi konularda birlikte sorumludurlar.

1982 Anayasası başbakanı güçlü bir konuma getirmiştir: Bakanlar başbakana karşı sorumludur ve başbakan bakanların görevlerini Anayasa ve yasalara uygun olarak yerine getirmelerini gözetmek ve düzeltici önlemler almakla yetkilidir. Başbakan bu nedenle, bakanları emri altındaki bürokratlar gibi algılamakta ve sık sık “benim bakanım”, “bakanıma emir verdim” gibi sözler etmektedir. Oysa her bakanın yasalarla verilmiş yetki ve sorumluluk alanı vardır ve her biri Bakanlar Kurulu’nun eşit oya sahip birer üyesidir. Ancak bakanların, tek adam yönetimini çağrıştıran bu anlayışı içlerine sindirdikleri görülmektedir.

İdare, yürütmenin bir uzantısıdır. Devlet,insanın yaşamında, verdiği hizmetlerle kamu harcamalarıyla acele kamulaştırmalarıyla özelleştirmeleriyle kentsel dönüşümle TOKİ’siyle havucuyla ve sopasıyla İdare olarak somutlaşmakta, ete kemiğe bürünmektedir.

Sayıştay
Sayıştay Anayasaya göre, İdarenin gelir, gider ve mallarını TBMM adına denetlemek sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak yasalarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevli bir yüksek/dış denetim kurumudur. AKP, Sayıştay Yasasını yenileyip daha da güçlendirdiklerini ve denetim dışı kamu kurumu bırakmadıklarını öne sürüp övünmektedir. Oysa güçlendirmek bir yana, bugüne değin yaptıklarını sürdürebilecek kadar bile takat bırakılmamıştır. Üstelik Sayıştay’a üye, denetçi ve savcı atama yöntemlerinde değişiklik yapılarak İktidarların etki ve gücü artırılmış, bağımsızlığı önemli ölçüde zedelenmiştir.

Övündüklerinin hiç biri doğru değildir. Yasayı değiştirerek denetim dışı kamu kurumu bırakmadıkları bilgisi çarpıtılmış bir doğrudur. Kamu kurumları zaten denetlenmektedir. KİT’leri denetleyen Yüksek Denetleme Kurulu, yasa değiştirilerek Sayıştay ile birleştirilmiştir. Bu birleşme denetim dışı kurum bırakılmadı aldatmacasıyla sunulmaktadır.

Askeri harcamaların daha önce denetlenmediği bilgisi de yalandır. Askeri harcamaları Sayıştay her zaman denetlemiştir. Askeri malların denetlenmesinde belirli kısıtlar olmakla birlikte, 2003 yılında Yasa değiştirilmiş, TBMM isterse denetleyebileceği öngörülmüştür. Askeri mallar 2003 yılından bu yana denetlenmemişse eğer, Meclis istemediği içindir. Ayrıca hiçbir ülkenin silahları ile araç gerecinin sayısını ve nasıl kullanıldığını sivil bir otorite eliyle denetlenmesine sıcak bakmayacağı dikkatlerden kaçırılmamalıdır.

Çok kişi ayırımında değil ama Sayıştay’ın yargılama ve kesin hükme bağlama yetkisi yeni düzenlemelerle gizlice ortadan kaldırılmıştır. Belki de bu nedenle web sitesinde 2008 yılından sonraki kararlar yayımlanmamaktadır. Dahası, hesaplar yargı raporuna veri üretecek bir anlayışla incelenmemekte, ortaya çıkan yasaya aykırılıklar yan ürün olarak değerlendirilmeye çalışılmaktadır. Performans raporları için de benzer sözler geçerlidir. Sayıştay yıllarca başarılı bir biçimde performans denetimi yapmış ve raporları toplumda ses getirmiştir. 2008 yılından bu yana performans denetimi de yapılmamaktadır.

Denetim yalnızca mali tablolarla sınırlandırılmış gibidir. İdare, bir ticari işletmeymiş gibi denetlenmeye çalışılmaktadır. Denetim rehberlerine bakıldığında çağdaş bir anlayışla hazırlandığı algısı oluşmaktadır. Bununla birlikte kamu örgüt yapısıyla uyumlulaştırılamadığı için nitelikli bir denetim yapılmasına değil, yapılıyor algısı oluşturarak, insanların aldatılmasında işe yaramaktadır.

Devlet dökülüyor demiştim. Haksız mıyım?