Cumhuriyet ve havalimanı

29 Ekim’de açılmış gibi yapılan İstanbul’daki havalimanı ne Türkiye’nin gücünün, kararlılığının, başarısının ne de ülke ekonomisini hedef alan saldırılara karşı direnişin bir simgesidir. Üstelik henüz bitmemiştir ve bu haliyle dünyanın en büyük havalimanı da değildir. Dahası, devletin gerçekleştirdiği ve sahibi olduğu bir proje de değildir.

Dört etaptan oluşan projenin ilk etabı 2021’de, dördüncü etabı 2028 yılında bitirilecektir.

Arsasını devlet vermiştir. İşi Cengiz, Limak, Mapa, Kolin ve Kalyon adlı beş yandaş şirketin oluşturduğu ortak girişim grubu yapmaktadır. Grup, öz kaynaklarından 1.5 milyar avro katmış; üçü kamu, üçü özel bankalardan olmak üzere toplam 5.5 milyar avro kredi almıştır.

Hazine garantisi verilmemiştir ama müşteri garantisine sahiptir.

Aslında hazine garantisi verilmesine gerek yoktur. Çünkü Cumhurbaşkanlığı 2019 Yıllık Programı'nda 205 sayılı tedbir ve açıklamasında; istikrarın sağlanması için gerektiğinde şirketlerin borçlarının üstlenilmesini sağlayacak yasal değişikliklerin müjdesi verilmektedir:

“Reel sektörde faaliyet gösteren büyük grupların borçluluk düzeyine ilişkin düzenlemeler gerçekleştirilecektir… Finansal istikrarın korunması çerçevesinde, belirli büyüklüğe sahip şirketler ile büyük grupların borçlarını izlemeye ve gerekli önlemleri almaya yönelik mevzuat çalışması yapılacaktır.”

Bu durumda Şirketlere verilecek müşteri garantisi öne çıkmaktadır. Bütün yap/işlet projelerinde olduğu gibi havalimanı projesinde de müşteri garantisi verilmekte; eksik kalan tutarın bütçeden karşılanması öngörülmektedir. Basından öğrendiğimize göre 12 yıl boyunca, dış hat giden yolculardan 20 avro, dış hattan-dış hatta giden yolculardan 5 avro; iç hat giden yolculardan en az 3 avro servis geliri garanti edilmiştir. Garanti edilen tutar kabaca 12 yılda 6.5 milyar avrodur.

Ortak Girişim Grubu'na 25 yıl süresince konaklama, lokanta, kafeterya, alışveriş yerleri ile reklam panolarını işletme hakkı tanınmaktadır. Bunun karşılığında KDV’siyle birlikte toplam 26 milyar avro ödeyecektir. Her yıla 1 milyar 40 bin avro düşmektedir.

Projenin, Cumhurbaşkanlığı 2019 Yıllık Programı'nda belirlenen “İstanbul’un uluslararası bir finans merkezi haline getirilmesine yönelik çalışmaların…” bir parçası olmak dışında anlamı yoktur ve bu haliyle teslimiyetin belgesi olarak anılmayı hak etmektedir.

Böyle bir projeden başarı öyküleri çıkarmak özel bir yetenek ister. Ne yazık ki ülkeyi yönetenlerde bu yetenek fazlasıyla var.

Cumhuriyetin kurulmasına denk bir iş yapıldığı algısı uyandırsın diye açılışı 29 Ekim gününe rastlatıldı ve bolca propagandası yapıldı.

Yetiştirmek için seferberlik ilan edildi. Çalışma yasalarıyla öngörülen hiçbir kurala uyulmadı. İşçiler, insanlık dışı koşullarda, asgari ücretin çok altındaki ücretlerle, gece gündüz çalışmaya zorlandılar.

Güvenlik önlemlerinin yetersizliği yüzünden onlarca işçi öldü. Kesin sayısını kimse bilmiyor; tahminler 35’ten başlıyor, 500’e değin çıkıyor.

İşin teknik gereklerine uygun yürütülüp yürütülmediği, iş güvenliği ve çalışma yasalarına ne denli uyulduğu gibi konuların denetlendiğini gösteren hiçbir iz yok.

Kaç işçi çalıştığı konusunda çeşitli rivayetler dolaşıyor ortalıkta; 20 bin diyen de var, 36 bin diyen de… Oysa daha şartname aşamasında işçilik ücretleri ile güvenlik önlemlerinin gerektirdiği harcamalar hesaba katılır ve “uygun bedel” belirlenir. Gerçekçi bir projeksiyon yapılmışsa çalışacakların sayısı kabaca da olsa baştan bellidir. Tahminler arasında bu denli büyük fark olması ya projeksiyonun gerçekçi yapılmadığını ya da çok sayıda işçinin kayıt dışı çalıştırıldığını gösterir. Ve elbette denetimsizliği de…

Buna göz yumulmasa, cinayete kurban gidenlerin sayısı kolayca öğrenilebilirdi. Kayıt dışı çalıştırılanların adları resmi belgelerde yer almadığı için cinayete kurban gittikleri kolayca gizlenebiliyor. Cesetleri bile bulunamıyor.

Gericiliğe karşı aydınlanma mücadelesi, cumhuriyetin kurulması böyle bir projeyle karşılaştırılıyor ve daha kötüsü bu yapılanlarla övünmemiz isteniyor.

Cumhurbaşkanlığı Orta Vadeli Planlarında, yatırım projeleri belgelerinde ve 27 Ekim günü yayımlanan Cumhurbaşkanlığı 2019 Yılı Programı'nda kamu yatırımlarının daha da azaltılacağı ve KOİ projelerine ağırlık verileceği vurguları sürekli yineleniyor.

Daha çok övünelim diye!