Boğaziçi'ni korumak için Kapadokya modeli mi kuracaklar?

AKP kadrolarını nedense birdenbire Boğaziçi sevdası sardı; koruma telaşına düştüler. Var olan örgüt yapısı ve yasal yetkilerle kaçak yapılaşmanın önlenemeyeceğini öne sürüyorlar. Ne gibi bir yapı kurmayı düşündüklerini bilemiyoruz. Günlerdir maddelerin ayrıntıları tartışılıyor. Oysa ortada taslak bir metin bile yok. Belli ki çalıya taş atıyorlar; basına bir şeyler sızdırıp gelen tepkilere göre teklif metnini biçimlendirecekleri anlaşılıyor.

Kapitalist düzende iktidarların, yağmayı önlemek gibi dertleri olamaz. Koruma kültürü; koruma hukuku gibi kavramları, halkı aldatmak amacıyla kullanırlar. Yağma onların besin kaynağıdır.

“İstanbul’un taşı toprağı altın”. Bu yüzden de göçlerden en büyük payı alıyor. Yeni yerleşimlerle toprakları pahalanıyor ve rant avcılarına büyük olanaklar sunuyor. Bu alanda vahşi bir paylaşım savaşı yürütülüyor ve pay kapabilmenin olmazsa olmaz koşulu; sermayeyle iktidarın etkili biçimde işbirliği yapabilmesi.

AKP, büyük kentlerin belediye başkanlıklarını yitirmekle bu olanaktan yoksun kaldı. Rant avcılarının başka partilere kaymasından korkuyor.

Yağma AKP’ye özgü bir olgu değil. Ama geçmiş iktidarların deneyimlerinden feyz aldığı ve kurdukları yasal ortamdan yararlanmasını iyi becerdiği için gücünü sürdürebildi. Bundan sonra da sürdürebilmenin yolunu arıyor. 

Boğaziçi 1970’li yıllardan beri korunmaya çalışılıyor. 1973 yılında SİT olarak tescillendi. Koruma imar planı ancak 1975 yılında yapılabildi. Bu süre içinde kaçak yapılaşma sürdü; 1976 yılında imar affı yasası çıkarıldı. 1978’de plan ölçütleri değiştirilerek yapıların bir bölümü yasal duruma getirildi. 1983’te ruhsat işleri İstanbul Büyükşehir Belediyesine bırakıldı. Aynı yıl tarihi SİT ilan edildi. 22 Kasım 1983 tarihinde 2860 sayılı Boğaziçi Yasası çıkarıldı. 1984 yılında çıkarılan 2981 sayılı yasayla, kaçak yapılara yeni bir af getirildi. 1985 yılında yürürlüğe giren 3194 sayılı İmar Yasasıyla Boğaziçi Yasasının korumayı öngören düzenlemeleri önemli ölçüde tırpanlandı.

Boğaziçi’nin imar yetkisi kimde?

2960 sayılı Boğaziçi Yasasına göre hem belediyenin hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığının görev ve yetkileri var; bakanın, “İBB’nin yetkisi zaten yok” sözleri doğru değil.

Gelişmeleri kısaca açıklayalım:

2960 sayılı Yasanın 6’ncı maddesinin ilk biçiminde “Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu”; “Boğaziçi İmar İdare Heyeti” ve “Boğaziçi İmar Müdürlüğü” adlarında üç organ öngörülmüştü. Bunlar 3194 sayılı İmar Yasasının 46’ncı maddesiyle kaldırıldı.

Kaldırılan İmar Yüksek Koordinasyon Kurulunun yılda iki kez toplanması öngörülmüştü. Üyeleri Başbakan veya görevlendireceği Devlet Bakanı ile çeşitli bakanlık temsilcilerinden oluşuyordu. Görevleri şöyle sıralanıyordu: “a) İmar planlarının yapılmasını kararlaştırmak, imar planlarını ve diğer ilgili planları görüşmek ve kabul etmek… b) Boğaziçi imar uygulama programlarını onaylamak,... c) Boğaziçi imar uygulama programları gereği kamu yatırımlarını planlamak ve Bakanlar Kurulunun onayına sunmak…

6’ncı maddenin yeni biçiminde yetkileri kısıtlanmıştı. Şöyle yazıyordu; “Boğaziçi sahil şeridi ile öngörünüm bölümündeki uygulamalar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığınca; gerigörünüm ve etkilenme bölgelerindeki uygulamalar da ilgili ilçe Belediye Başkanlıklarınca yapılır.”

Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu kaldırılmıştı ama Yasanın 10’ncu maddesinde, ilgili Belediyelerce yapılan planların onay makamı olarak bir işlevi olan bir Kurul olarak yeniden kurulmuştu. Bu düzenleme, Anayasaya uyum amacıyla çıkarılan 703 sayılı KHK ile kaldırılıncaya değin yürürlükte kaldı.

703 sayılı KHK ile kaldırılmış olmasının önemli bir nedeni var: Cumhurbaşkanı yasalarda açıkça yer alan düzenlemeleri değiştiremiyor. Anayasanın yürürlüğe girmesinden önce çıkarıldı ve böylelikle Cumhurbaşkanı Kararnameleriyle İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu ya da başka ad ve yetkilerle yeni örgütlenmelerin önü açıldı.

Nitekim 5 Şubat 2019 günü yayımlanan 709 sayılı CBK ile bu Kurul yeniden oluşturuldu.

Kapadokya Alan Yönetimi benzeri bir örgüt yapısı kurabilirler mi?

1 Haziran 2019’da Kapadokya Alan yönetimi Yasası ile 38 sayılı CBK yayımlandı. Yasa ve CBK’da yatırımcıların önünün açılabilmesi amacıyla kamu kurumu/kuruluşu olduğu bile kuşkulu bir örgüt oluşturuldu. Alan Yönetimi örgütünün görev, yetki ve sorumluluklarının CBK’larla belirlenmesi, gelirlerinin ticari faaliyetlerinden karşılanması öngörüldü. Alanın sınırlarını genişletip daraltmak yetkileri bile Cumhurbaşkanına tanındı.

22 Ekim 2019 günü de Cumhurbaşkanlığı Kararıyla Göreme Vadisi Milli Park olmaktan çıkarıldı.

Aynısı olmasa da benzer bir yapı kurmalarının önünde yasal bir engel bırakmadılar. Çevre ve Şehircilik Bakanı birkaç gün önce, yetkilerin karmaşıklığından ve kaçak yapıları yıkamadıklarından yakınıyordu. Sadeleştirecekleri anlaşılıyor.

Kaçak yapıları yıkmalarının önünde ne tür engeller olduğunu söyleseydi keşke, biz de öğrenirdik.