Askeri yasak bölgeler ve kent yağması

Askeri yasak ve güvenlik bölgeleri küçültülüyor yerleşim alanları içinde kalmış kışla ve benzeri tesisler kent dışlarına çıkarılıyor büyük illerdeki askeri birliklerin küçük illere taşınması için çalışmalar yürütülüyor.

Yukarıda sıraladığım üç gelişmeyi, umarım birileri AKP’nin vesayet demokrasisine karşı verdiği mücadele ile açıklamaya kalkışmaz. Böyle bir çabaya girişecek olanlar olursa, aşağıdaki konuları dikkate almak zorunda olduklarını bilmeliler.

Askeri yasak ve güvenlik bölgelerinin gereksiz büyük belirlendiği tezi, uzun yıllardır dile getiriliyor ve küçültülmesi gerektiğine kamuoyu hazırlanıyordu. Çünkü bu alanlar yasak ya da kısıtlar nedeniyle yapılaşmaya açılamıyor, üstelik yabancılara satılamıyordu. Bu engel, Tapu Yasası’nın 2012 yılı Mayıs ayında değiştirilmesi sırasında giderildi.

Yasayla, yasak ve güvenlik bölgelerinin yeniden belirlenmesi öngörüldü. Gerekli çalışmaları yapmak üzere Milli Savunma ile İçişleri Bakanlıkları görevlendirilerek, çalışmalar için bir yıl süre verildi. Bu iki bakanlık süre sonunda harita ve koordinat bilgilerini Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün bağlı olduğu bakana vereceklerdi.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürü, sürenin dolmasına daha yedi ay olmasına karşın, 2012 yılı Ekim ayında, sürecin beklenen hızda yürütülemediğinden yakınıyordu. Ülke topraklarının Arap pazarına geç sunulması olasılığı Genel Müdürü telaşa düşürmüştü. Genel Müdüre göre, “geç kalındığı için çok sayıda Arap, Azeri ve Kazak vatandaşı, Türkiye yerine Dubai ve Fas’ta taşınmaz satın alıyordu”. Zaman içinde bu sorunlar önemli ölçüde giderildi.

Gelelim askeri tesislerin kent merkezleri dışına çıkarılmasına: Çevre ve Şehircilik Bakanı’na bakılırsa askeri tesislerin kent merkezleri dışına çıkarılması askerlerin isteğiyle gerçekleşiyor. Kendilerine tahsis edilmiş hazine topraklarının bir bölümünü, askeri tesislerin modernleştirilmesi karşılığında seve seve devrediyorlarmış.
2012 yılı Mayıs ayında yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Yasası ile, askeri yasak bölge ve güvenlik bölgelerinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ ya da belediyeler vb. idarelere bedelsiz olarak devredilmesine olanak tanındı. Çevre ve Şehircilik Bakanı her ne kadar, “Bu alanların imara açılacağı söylentilerine itibar etmeyin” ya da “TOKİ’ye devredilen alanlar üzerine illa konut yapılacak diye bir şey yok” gibi sözler ediyorsa da, son üç gün basında okuduğumuz haberler Bakanı yalanlıyor, birçoğu gerçekleştirilmiş bile. Yapılanları burada sıralamaya gerek yok. Basında çok yakıcı örneklerini okuyoruz. Yalnızca bir örnekle yetineyim: İstanbul Küçükçekmece’de dört yıl önce jandarma birliklerinin olduğu bölgedeki yeşil alanların üzerine 2 bin 300 konut yapılmış. İstanbul’da, 21 bin 410 hektar askeri alan ve askeri güvenlik bölgesi olduğu belirtiliyor. İstanbul’un başına neler geleceğini artık siz düşünün.

Askeri birliklerin küçük kentlere taşınması konusuna gelince: Askeri birliklerin gitmesiyle büyük kentlerde daha büyük alanlar vurguncuların iştahlarına sunulabilecek. Milli Savunma Bakanı bu gerçeği şu sözlerle gizlemeye çalışıyor: “Askeri birlikler bulundukları yerlere ticari canlılık getiriyor. Büyük kentler zaten gelişkin. Kalkınmayı dengelemek için küçük kentlere taşınmalı.” Bu sözler yalnızca AKP’nin kentleşme olgusuna yaklaşımını değil, ülke savunmasına nasıl bir pencereden baktığını da gösteriyor.