AOÇ bitti sıra ODTÜ’de

Ülkeyi 90 yıldır sağcı iktidarlar yönetiyor. Ancak şöyle bir gerçek var: Hiçbir iktidar sermayeye AKP’nin sunduğu kadar büyük hizmetler verememişti. Hiçbir iktidar bu denli özelleştirme yapamadı, hiçbir iktidar kamunun ticarileştirilmesinde bu denli büyük adımlar atamadı, hiçbir iktidar emeğin üzerine bu denli çullanamadı, insanların özel yaşamına bu denli karışamadı. Hiçbir Başbakan AVM açılışı yapmadı. Bütün bunlar doğru ama bir başka gerçek daha var: AKP bu güce önceki iktidarların açtığı yoldan yürüyerek erişti.

AKP, mali sermayenin köpükleri üzerinde duruyor. Alınan dış borçlarla sahte dünyalar yaratılıyor ve kalkınma masalları anlatılabiliyor. Henüz ülkenin satacak bir şeyleri var ve köpüğün patlaması şimdilik önlenebiliyor. Satışa KİT’lerle başlandı, ormanlarla, göllerle, derelerle, kamunun elindeki topraklarla satış sürdürülüyor. Satılmaya elverişli olmayan kamu kurumları şirketleştiriliyor ve para basma makinesine dönüştürülüyor. Yakında onlara da sıra gelecek.

ODTÜ Ormanı’na yapılan gece yarısı baskını yukarıya yazdığım düşünceleri çağrıştırdı.

ODTÜ’nün bugün başına gelenler, dün AOÇ’ un başına gelmişti. Aslında ülkenin her karış toprağında benzer operasyonlar yapılıyor.

Öylesine alıştırıldık ki, artık Çiftlik topraklarında neler olduğunu kimse umursamıyor bile. ODTÜ’den geçirilmek istenen yol, Çiftlik topraklarının içinden geçerek geliyor. Bu gerçek kaç kişinin dikkatini çekti? AOÇ geçmişteki iktidarlarca bugünlere hazırlanmıştı, ODTÜ toprakları ise AKP eliyle yarına hazırlanıyor.

AOÇ, 1939 yılında Türkiye Ziraat İşletmeleri adlı bir kurumun yönetimine bırakılmıştı. Yönetim Kurulu kararlarıyla satılan topraklarının ne büyüklükte olduğu bilgisine bile kimse ulaşamıyor. Çiftlik, 1950 yılında çıkarılan bir yasayla Parlamento’ya emanet edildi. Çok gerekli görülürse ve ancak yasa çıkarılarak, yani Parlamento’nun onayıyla, satılabileceği öngörülüyordu. İhanet ettiler. Yasanın çıkarılma amacını yok saydılar. Yol, toptancı hali, konut yapılması için sattılar.

İktidarlar da ihanet etti. Yasaya karşı hilelerle çoğu kez yasa çıkarma zorunluluğuna bile uyulmadı, kiralanmış gibi gösterildi. Anadolu Bulvarı, Çiftlik’ten kiralanan 605 dönüm üzerine yapıldı. Terminal binası (AŞTİ), AOÇ topraklarından kiralanan 653 dönüm üzerinde yükseliyor. Birkaç günlük otopark geliri yıllık kirasına yetiyor. Satılan ve kiralanan topraklarının yaklaşık 7 bin dönümü kentin altyapısında kullanılıyor.

Belediye yönetimleri de ihanet etti. Kent planları yapılırken AOÇ gerçeği yok sayıldı. Kentin batı eksenine doğru gelişmesine yol açıldı. Üstelik toprakları boş, bakımsız ve daha önemlisi korumasız bırakıldı. Vurgunculara terk edildi.

Yeni sorunlar kapıda. Başbakanlık Sarayı’nı bitirmek üzereler. ABD Büyükelçiliği, Başbakanlığın yanına geliyor. AOÇ çepeçevre kıskaca alındı. Karayollarının İstanbul yolu üzerinde AOÇ’nin karşısındaki 117 dönüm arsası Kasım 2012’de konut yapılmak üzere özelleştirme kapsamına alındı.

Bu gelişmeler yaşanıyorken kentin merkezi de yüksek binalarla donatılıyordu. Trafik sorunu giderek boyutlandı. Toplu ulaşımla değil, otoyollarla çözmeye kalktılar. Bugün banliyölerden kent merkezine kısa bir sürede ulaşabiliyorsunuz ama kent, her gün gelen yüzbinlerce aracı taşıyamıyor, bu kez de saatlerce kent içindeki trafikle boğuşuyorsunuz.

ODTÜ ise 1956 yılında kendisine emanet edilen topraklara ihanet etmedi. İhanetin utancını taşımak AKP’ye nasipmiş.

Eskişehir yolu üzerindeki kapısına gelip, ODTÜ yerleşkesine bakarsanız, ormanda olduğunuz duygusuna kapılırsınız. Tam karşısında ise AOÇ toprakları uzanır. Birçok devasa büyüklükte yapı, yollar, terk edilmiş geniş topraklar ve cılız birkaç ağaç görürsünüz.

1939 yılında yayımlanan “Milli Ekonominin Temeli Ziraattir” adlı bir kitapta Çiftlik’te 4 milyon ağaç olduğu belirtiliyor. Aynı yıllarda Dr. Ernst Egli’nin yazdığı Orman Çiftliği’ni konu alan rapordaki şu sözler insanın içini acıtıyor: “Çiftlikteki ağaçların sıkılığı yaz günlerinde gerek yolları ve gerekse binaları yeşillikleri ile kapatmaktadır. Uzaktan bakıldığında yalnız şurada burada kırmızı kiremitlikler görülmektedir.”

Durum tersine döndü. AOÇ’de artık binalar açık olarak görülebilecek ve yanlarında tek tük ağaçlar olacak. ODTÜ Ormanı’nın içinde ise AVM’ler, camiler, zenginlerin villalarını göreceğimiz günler yakın. Önümüzde iki seçenek var: Boyun eğmemek ya da alışmaya çalışmak.