AKP’yi ezdik sıra…

Ülke AKP’den kurtuldu. Daha da önemlisi bundan sonra Tayyip Erdoğan’ı pek görmeyeceğiz. Sanırım özleyeni pek olmayacaktır.

Başkan olamaması bir yana sarayına sığınmak zorunda kaldı. Korunaklı duvarları “seni yargılayacağız” taciz atışlarına karşı ne kadar koruyacak göreceğiz.

Sarayın ödeneği artık yeni iktidarın elinde. Çok masraf yapıyorsun derlerse, o görkemli sarayını aydınlatamaz bile. Bütçe Yasasını Meclise bir daha görüşülmek üzere geri gönderme yetkisi de yok. Verilecek kırıntı ödeneklerle yoksulluk içinde yaşamak zorunda kalır. Daha da ötesi oradan çık bile denebilir. İki imzaya bakar; tahsis değiştirildi mi iş biter. Seçilmiş bir Cumhurbaşkanına bu gibi şeyler yapılması doğru olur mu? Meşruiyetini yitirmişse neden olmasın. Hele bir de kılıçlar çekilmişse.

Yargılanması için vatana ihanetle suçlanması gerekmiyor. Cumhurbaşkanı olmazdan önceki eylemleri şöyle bir karıştırılırsa suçlandırılabilecek kim bilir ne eylemleri çıkar ortaya. Savaş suçları, imar yolsuzlukları, ihaleye fesatlar …... Mecliste ve komisyonlardaki gücünü yitirdiğine göre yargıya göndermek işten bile değil. Tek engel, dokunulmazlığının olup olmadığı konusundaki hukuksal belirsizlik. Bu sorunu aşmayı beceren bir iktidarın toplayacağı primi bir düşünün. Halkın gözünde yücelir. Aşılamasa bile dert değil. Görev süresinin bitmesini bekleyen dağ gibi birikmiş suç dosyaları Demoklesin kılıcı gibi sallanır durur üzerinde.

TRT, RTÜK, Anadolu Ajansı gibi iktidar borazanlığı yapan kuruluşlar da artık AKP’nin elinde olmayacak. Havuz medyası besin kaynağını yitirecek. Yandaşların gemiyi birer birer terk ettiklerini göreceğiz. Yeni ufuklara doğru yelken açacaklar. Diktatörün sesi kısılıyor.

Bütün bunların AKP’siz bir koalisyonda gerçekleştirilebileceğini özellikle vurgulamak gerekiyor.

Tayyip Erdoğan o kadar mı çaresiz kaldı denilebilir. Ya her gün Bakanlar Kurulunu toplantıya çağırırsa? Çağırsın! Toplanıp birer çay içerler, sonra herkes işine döner. Kimse onun emrinde değil. Ya yasaları olur olmaz gerekçelerle bir kez daha görüşülmek üzere Meclise gönderir; Kararnameleri imzalamaz uzun sürelerle bekletirse? Bu yetkileri var elbette ama dikkatli kullanamazsa bombaya dönüşüverir. Üstelik engellemelerin aşılması hiç zor değil.  Gönderdiği yasalar yeniden kabul edildiğinde imzalamak zorunda. Atama kararnamelerini imzalamazsa iktidar istediklerini vekâleten atar. Vekâlet için Cumhurbaşkanının onayı gerekmiyor. Ekonomi politikalarının biçimlendirilmesine ilişkin olanlarını imzalamamakta direnir ve bunda ölçüyü kaçırırsa “sıkıntı” yaratabilir ve derhal birileri uyarır. Avrupa Birliği ve ABD, yeni hükümetle çalışacağı günleri, işleri daha da aksamasın diye sabırsızlıkla bekliyor.

Seçim sonuçlarının piyasalar üzerinden tartışıldığına dikkat edelim. Borsanın düşmesine kimse izin vermez. Parababaları kendilerine zarar vermeye başlayan birine “beni sen yarattın” demez, sırtını dönüverir.

Bu sözleri, seçim sonuçlarına güzelleme yapmak amacıyla yazmadım. AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın gücünü yitirmesiyle işimiz bitmedi. Aslında yeni başlıyor.

Bizim sorularımız şunlar: kamuculuk, kamu hizmeti gibi kavramlara kavuşacak, yeniden vatandaş olabilecek miyiz? Özelleştirilen kamu işletmeleri Devletleştirilecek mi? Yoksa özelleştirmeler, “ama bu kez çalmadan” mı sürdürülecek? Eğitim, sağlık, parasızdır denilebilecek mi? Tarım toprakları, meralar çimento saldırısından kurtarılabilecek mi? Kentleri nefessiz bırakan betonlaşmaya dur denilecek mi? Çılgın projelere devam mı edilecek? Nükleer santraller, HES’ler, acele kamulaştırmalar sürecek mi? Esnek çalıştırma adı verilen köleleştirme yasaları kaldırılacak mı? İç güvenlik yasası ne olacak?

Sizce ufukta görünen hangi iktidar bunları gerçekleştirebilir. Olası seçeneklerin hangisinin emperyalizme direnecek gücü ve niyeti olabilir? Varsa araçları neler?

Soyut bir özgürlük, demokrasi sözünün peşine mi düştük. Yoksa gücümüzü, direncimizi, enerjimizi mi boşalttılar. Belki de rahatlama duygusunu bu yüzden yaşıyoruz. Oysa rahatı hak etmedik, daha işin başındayız.