Millet Sizden Sonuç Bekliyor

Tüm bu tutuklamaların, estirilen fırtınaların sonuçları ne oldu acaba? Topraktan fışkıran silahlar, denizden çıkartılan mermilerin akıbeti nedir? Bu sebepten yüzlerce insan hapsi boyladı. Hepsinin ortak özelliği AKP karşıtı olmalarıydı. Başka diğer özellikleri hiç mi hiç tutmuyordu. Bir bakıyorsunuz işkenceci bir polis memuru ile işkence tezgahından geçmiş sosyalistler aynı safta yer alırken, öte yandan bir bakıyorsunuz cemaatçi bir kişi ile kemalistler aynı hücreyi paylaşıyorlardı. Bu nasıl oluyordu? İsimsiz ihbarları nereden bulduysa bulup herkesten önce gazetesinde yayınlayarak büyük gazetecilik örneği gösteren Taraf gazetesi ve diğer liberal ümmetçi basın, biz okurların merak içinde kalmamıza neden oluyordu. Ne oluyordu? Taraf gazetesi ve ümmetçi basın tarafından deşifre edilen darbecilerin davaları bu kadar uzuyor ve incir çekirdeğini doldurmayacak düşük düzeylerde seyrediyordu? Takip ettiğimiz kadarıyla devlet kadroları, hakimler, savcılar ikiye bölünmüştü. Belki bu yüzden diye düşündük. Belki de bazıları bu davaların sonlandırmayı istemiyor, AKP'ye hasmane çevreler bu komployu hükumetimize ve devletimize karşı düzenliyordu. Tamam peki, bizde bekledik, Tarafgirler ve ümmetçilerle beraber uzun uzun bekleme odasında bekledik. Büyük üstat'ta yazısında bekleme odasında beklemekten şikayetçi oluyormuş, bizde onun kadar olmasa da, bir kenarda “acaba ne olacak?” diye bekledik. Ne oldu? Türkiye'de büyük değişimler ve dönüşümler oldu. HSYK faşistlerden temizlendi mi? Evet. Askerin kozmik odasına girildi mi? Evet. Askerin atamalarına karışıldı mı? Evet. Yani kısacası askeri vesayet kalktı mı? Evet. Anayasa mahkemesi üyeleri, Yargıtay üyeleri, savcılar, hakimler hem demokrat hem özgür oldular mı? Evet. Ceberut devletin son kaleleri de düştü mü? Evet. Örneğin YÖK özgür ve vicdan sahibi kişiler tarafından ele geçirildi mi? Evet. Var mı YÖK'te olay çıkarıp Başkan'a laf sokuşturan? Yok. O eski ulusalcı hocalar ayıklandı mı YÖK'ten? Evet. Anayasa değişti mi? Evet. Pardon yetmez ama evet. O zaman bizler, bu memleket artık bu muazzam değişimlerin sonuçlarını görmek istiyoruz. Bu özgürleşme yolunda demokrasi yolunda atılmış tarihi adımların ve bu müthiş transformasyonun meyvelerini tek tek ellerimizle toplamak istiyoruz. Örneğin Ergenekon'dan yargılananların terörist, darbeci falan olduğunu hepimiz liberal, liberal sol ve ümmetçi basından biliyoruz. Bazı Tarafgir gazetecileri ve ümmetçi, cemaatçi yazarlar o kadar kendilerinden emin bir şekilde iddia ediyorlar ki Balbay'ların Özkan'ların ne haltlar karıştırdıklarını, ee insan bir heyecanlanıyor artık bu işin sonucunu görmek istiyor. Sonuç ne ? Yani suçları sabit görülüp tutuklanıp cezaevine konulmasını bekliyor. Onlarda bunu bekliyor, zaten 2 yılı aşkın bir süredir kodeste tutuluyorlar ve liberallere göre de bu durumu hakkediyorlar. Biz biliyoruz bunların suçlu olduğunu ama onlar bilmiyor, her seferinde inkar ediyorlar. Bu işin bir yönü fakat bir diğer yönü var ki, bize göre daha ciddi konular. Örneğin Susurluk sürecinden beri iddia edilen bazı suçlamalar var. Güney Doğu Anadolu'da kürt kökenli vatandaşların köylerinin boşaltılması, yakılması, bu bölgelerde ki faili meçhul cinayetler gibi. Bunlarla suçlananlarda darbecilerle, kemalistlerle, sosyalistlerle, cemaatçi polis şefleriyle aynı davadan yargılanıyorlar. Ne hikmetse bu konulardan kimse bahsetmiyor. Tüm bu ümmetçi, demokrat, liberal yazarlar ve büyük üstatlar bu konuları görmemezlikten gelip konu değiştiriyorlar.

Aslında Türkiye'de AKP hükumeti meselelerin derinine inmeden sadece kendisinin çıkarı olan konularda yüzeysel bir hınç siyaseti izliyor. Ana muhalefet partisini yeri geliyor darbeci ilan ediyor örneğin. Yargı'da, özellikle son Adalet Bakanlığı güdümünde gerçekleştiği iddia edilen HSYK seçimleri ile beraber bu süreci seyredecek mi yoksa müdahale edecek mi? Bekleyip göreceğiz. Basında doğrudan cemaate, hükumete söz söylememiş ama zamanında köy yakmış, devlet adına cinayet işlemiş olan kişiler için kemalistler, sosyalistler kadar bir karalama kampanyası izlenilmiyor. Bunlardan bazılarının dava süreci devam ediyor doğru ama sessiz bir şekilde. Öte yandan cemaatle, Erdoğan ile Gül ile sorunları olanların, darbeci terörist suçlamasıyla yargılanmaları basında hem daha çok taraftar buluyor ve hem de bu tutuklu kişiler hakkında çok daha kin ve hınç söylemlerini barındıran yazılar yazılıyor, konuşmalar yapılıyor. O zaman hınç siyaseti liberal basında da aynen yerini buluyor.

Nerede kalmıştık? Evet YÖK. Bir zamanlar statükocu, darbeci hocalar vardı YÖK'te. Neyse ki gittiler. Şimdi artık üniversiteler özgürleşti, demokratlaştı hatta askerin “höt” dediği o eski zamanlarda “cart” çeken bazı mümtaz hocalarımız bile bugün uysallaşıp hükumetin emrine amade oldular. Neden? Çünkü hükumette AKP'de olsa şu da olsa bu da olsa devlet geleneği devam ediyor. YÖK şu anda üniversitelerde kamera kurup öğrencileri izleyecekmiş, zaten kurmuştu, eski ve bayat bir haber. Başka? YÖK kapıdan öğrencileri parmak izlerine bakıp öyle alacakmış. Bu yeni ve müthiş. Tebrik etmek gerekiyor çünkü üniversitelerin demokratikleşmesi önce güvenlikten geçer dolayısıyla bu demokrasidir, parmak demokrasisidir. Başka? Her öğrenci grubu kafasına göre üniversite içinde stant açamayacakmış. Bu da yeni. Ne güzel. Demokrasi stant mıdır sadece? Bir çok değişik siyasi görüşlü öğrenciye gerek var mıdır? Tek bir stant aç yetsin. Yerden tasarruf. Başka? Sivil polislere üniversiteler içinde barınabilecekleri odalar açacaklarmış. Bu da bayat aslında. Hepimiz biliyoruz ki üniversiteler sivil polis kaynıyor, tek yenilik bunların okulda serbestçe dolaşıp odalarında çay, kahve içip, öğrencilerle tavla maçı yapıp Fener - CimBom geyiği çevirebilecekleri. Hatta bazı öğrencileri de bu sayede gizlice teşkilata kazandırabilecekleri. Çoğu üniversitelerde eğitim sendikalarına, üniversite derneklerine oda yokken sivil polislere oda verilecek, daha iyi örgütlenmelerinin yolu açılacak. Ne güzel. Bu da demokrasi. Herkes örgütlenecekte, sivil polis örgütlenemeyecek mi? Tabii ki değil. Başka? Demokraside yaşıyoruz diye zannedip bir şeyi protesto eden öğrenci hakkında mesela “parasız üniversite” yürüyüşüne katılmış bir öğrenci hakkında yargı ve idare bir soruşturma başlatıyorsa, idare, yani üniversite, yargının kararını beklemeden öğrenciyi suçlu bulup okuldan ilişiğini kesebilecek. Bu da mükemmel. Tam demokratik otomatik yıkama. Başka? Türban tabii ki, türbansız demokrasi olur mu? Türban bu memleketin demokratik mücadelesinin mihenk taşıdır. Bilenler bilmeyenlere söylesin lütfen. Türban'a kapılar açılıyor. Bununla beraber çarşafa, takkeye, şalvara, entariye de açılıyor ve açılacaktır tabii ki. O zaman ileri demokrasi konusunda bir başka boyuta geçeceğimiz su götürmez bir gerçek olacaktır. Sonrasında üniversitelerde dua yerleri, küçük mescitler olacaktır kuşkusuz.

Fakat her şeye rağmen umut da var. Neden derseniz çünkü geçen hafta YÖK'ün üniversitelerde yapmak istediği faşizan ve gerici uygulamalara tepkili, kabullenmeyen ve protesto eden 1000'in üstünde akademisyen, Üniversite Konseyleri Derneğinin düzenlediği imza kampanyasına imzalarıyla destek verdi. Bize de onlara ve bu imza kampanyasını düzenleyen ÜKD'ye teşekkür etmek düşüyor. Sağ olsunlar, var olsunlar.