Her şey Ergenekon, her şey derin devlet, solcu aslında solcu değil, sağcı aslında sağcı değil…

Büyük bir boşluk içindeyim. Üstatlar bizim ezberlerimizi boza boza, bize ayar vere vere, bizleri ezber ve ayar manyağı yaptılar. Biraz önce yazdığım manyak sözcüğüne Word 2007 yazılım programım uyarı veriyor, “kaba ve argo” sözcük diye. Kelimenin altını yeşille çiziyor, “istersen değiştir canım” diye uyarıyor, sürekli olarak kafamı karıştırıyor, gözüme takılıyor. Manyak sözcüğü bip oluyor demek ki, bu arada gene yazılım programım tarafından bip sözcüğünün bilinmeyen bir sözcük olduğunun uyarısını alıyorum, onun yerine hiç alakası olmayan başka sözcükler öneriyor durmadan. Manyak sözcüğü neden argo olsun ki diye düşünürken, bip sözcüğünün bilgisayar tarafından bilinmemesi beni şaşırtmıyor. Çünkü biz de yeni öğrendik. Televizyonda her terbiyesiz söze bir biip var çünkü. Çocuklarımızı koruyor RTÜK kötü sözlerden, kem gözlerden. Oysa oğlum yeni gittiği yaz okulundan daha ilk haftada küfür bilgisini tüm sene öğrendikleriyle ikiyle çarpıverdi. A..’yı da , O..’yu da tamamlayıveriyor hemen. O kadar bip, zırt, pırt demek işe yaramamış çocuğun üzerinde. Tıpkı kem gözlerden korunan türbanlı kızımız gibi. O da saçlarını bir gösterse hele bu kızgın güneşin altında düşünebiliyor musunuz o anda etrafında birikecek tahrik olmuş erkek nüfusunu? Saç teli müthiş bir tahrik sebebi. Ulan bir saç teli görsem şimdi neler yapmazdım diyen bir sürü erkek tanıyorum çevremde. Hepsi etrafta saç teli arıyor, yerlerde düşmüş kıl, tüy bakıyor. Ayarcı üstatlarımız türban meselesini Türkiye’nin muhafazakârlaştığına yoruyorlar. Türkiye onlara göre hem demokratikleşiyor, hem de muhafazakârlaşıyor. Biraz bekleyin a dostlar güzel günler gelecek diyorlar. Sonra mı? Sonrası önce Anayasa’ya yetmez ama evet, sonrasında giden asker gelen polis. Asker devletiyken polis devleti olduk diyor Murat Belge usta. Bu işte bir yanlışlık oldu biz de anlayamadık diyor. Ee hocam sen bir zamanlar polislere methiye düzüyordun? diye sorsak şimdi ayıp kaçar herhalde. Oysa o kadar AKP’ye inanmıştık, hep beraber güzel günler göreceğimize bayağı kendimizi inandırmıştık. Ama artık Murat hoca o kadar bizlerden bezmiş olacak ki, “başıma bir şey geldiğinde bu adam da iyiydi diyecek bir tek türbanlı kızlarım var” deyiveriyor. Tek tesellisi onlar oluyor. Hani şarkıda olduğu gibi, “bu adam kim diye soran olursa eski bir tanıdık dersin sevgiliiiim”. Şimdi ne alaka var diyeceksiniz bu şarkı sözleriyle Murat hoca’nın söyledikleri arasında. Murat hoca’ya Allah geçinden versin bir şey olursa sadece türbanlı kızların ona üzülmesi arasında nasıl bir mantık varsa yukarıdaki şarkı sözlerinde de aynısından var… “Nikâhıma çağır sevgiliiim, istersen cariyen olurum senin…” Paspasın olayım hoca. Haksızlık bu bize yaptığın valla. Yani herkes namussuz, herkes sana karşı taş kalpli bir tek onlar, yani temiz yüzlü nur yüzlü türbanlı kızlarımız namuslu, cefakâr, seni seviyor hatta solcu, öyle mi? Aşk olsun valla. Tersten olsa bana bir şey olsa, diyeceksiniz sen kimsin, hadi bre oradan. Tamam, biliyorum ben kimim de, Murat hoca insan sevgisi dolu ya, hani her insana aynı üzülüyor ya, aynı mesafede, insanların ölümünden Metin Lokumcu gibi müthiş ıstırap duyuyor ya, onun için söyledim yani kendimden örnek verdim, insan olarak icabında… Lafıma devam etmem gerekirse, şimdi bana bir şey olsa kim ağlar arkamdan? Bir kedim gelir eşeler toprağı, dur unuttum benim bir kedim bile yok! Bilgelik fena halde ego yapıyor galiba. İnsanda bir bilge şişikliği yapıyor, pişikliği de yapabiliyor yaz aylarında. Bunların hepsi tamam da ya polis gazıyla öldürülen Ergenekoncu Metin Lokumcu’ya söyledikleri? Onu değil ama çevresinin Ergenekoncu olduğunu şıp diye bildi mesela. Nasıl bildi? Çünkü hoca’ya göre AKP’ye karşı olanlar hatta yumurta, terlik atanlar aslında kendileri bilmese de doğuştan Ergenekoncu oluyorlar. O zavallı, kendini bilmez insanların kalbine, içine giriveriyor Murat hoca. Kişilik tahlillerini şıp diye yapıyor, anlıyor ve sonucu açıklıyor… Evet bilinçsiz Ergenekoncudur onlar. Kendileri bilmese de Murat hoca bilir, anlar sağolsun. Türkiye Cumhuriyetinde askeri vesayet o kadar ağır baskılar sonucu insanlara sirayet etmiş ki hepsini maalesef Ergenekoncu yapıvermiş. Neyse ki türbanlı ve sakallı kardeşlerimizi, 12 Eylül’e cevaz vermiş milliyetçi, muhafazakar İslami siyasi kadrolarımızın içlerine işleyememiş. Onlar Ergenekoncu olmamışlar. Gene neden derseniz, onlar AKP’ye oy atıyor da onun için. AKP şimdi öyle bir parti ki, tüm toplumda acı çekenleri, Ergenekon’dan zulüm görenleri toplayan bir mıknatıs sanki. Aman AKP’ye oy verdin mi, bir rahatlama geliyor insana, “ohh diyorsun, valla kurtuldum Ergenekonculardan”. Sokaklarda it gibi hırlayıp duruyorlar valla. Yalnız başına ıssız köşelerde sıkıştırıp üzerimize saldırıyorlar. Neyse ki, AKP var, duyarlı, vicdanlı solcularımız var bizleri koruyorlar, üzerimize titriyorlar adeta. Onlara müteşekkiriz bir kere daha. Fakat hoca’ya soruyoruz şimdi Şık ile Şener de mi Metin Lokumcu'nun çevresi gibi? Susuyor tabii ki, nasıl öyle değil desin şimdi? Koca Ergenekon miti bir anda çökmez mi? Güvendiğimiz dağlara bir kez daha kar yağmaz mı? Hoca biliyor bu dava namus davası, bu davadan ölmek var dönmek yok. Onun için susuyor tabii ki. Yaşın yanında kuru da yanar mı demek istiyor acaba? Gene bir netlik alamıyoruz, televizyonun ayarlarıyla oynasak da görüntü oluyor ama ses olmuyor. Şimdi Ergenekon davasında herkes derin devletçi mi? diye bir kez daha sorsak. Değilse neden? Hani Türkiye’nin demokrasi davasıydı, süperdi, candı, sevgiydi? Haklıymışsınız diyebilirler mi? Demezler. Neden? Çünkü öyle derlerse biz kendini bilmez, kendini solcu sanan aslında sağcı olanlarla aynı fikirde olacaklar. Üstelik Türkiye’nin demokrasi davası bir anda sulanacak. Çok kötü tam bir casse-tete… Kafa şeyleyen, bipleyen manada. Peki ya pijamalı laubali Türklerle, önünü iliklemek zorunda olması gereken Kürtler? Ona ne demeli? Buradan yak demeli. Şimdi Türkler pijamalı laubali biliyorum da, Kürtler neden önünü iliklemek zorunda? Ama hoca bu konuyu açıklığa kavuşturacakmış. Bekliyoruz pijamalı.

Peki tamam anladık da sen ne öneriyorsun Türkiye’ye be adam diyecek olanlarınız vardır şimdi. Cevap vereyim, ben bir şey önermiyorum, önermem mi lazım? Türkiye’ye birkaç ay sonra bir şeyler önersem? Bir şey söylemem gerekiyor galiba, çatılan kaşlardan anladım. Söyleyeceğim söyleyeceğimi de bırakmıyorsunuz ki, birader. Her 15 günde bir tam yazı yazacağım bir bakıyorum bir sürü geyiğe çanak tutuyorsunuz. İtiraf edeyim kolayıma gidiyor, bu çanaklara girip yıkanmak. Şimdi otur bir şeyler kurgula, hele bu yaz sıcağında valla hem sizin için hem benim için bunaltıcı olur. Şimdi tiviterden siz bunlarla idare edin panpişlerim diyeceğim ama kıllı fotoğrafıma bakıp bundan vazgeçiyorum. Ama hoca güneye gitmiştir bile. Siz beni bırakın ona takılın. Onda ne panpiş masalı vardır. Kah! Kah! Kah!