Hayır!

Herhangi bir öneriye hayır demek için bir sürü sebep olabilir. 12 Eylül referandumu içinde işte o kadar çok sebep var ki “Hayır” demek için. Bu nedenlere değinmeye çalışalım.

İlk olarak bu kadar kapsamlı bir anayasa değişikliğinin arkasında oluşturulmak istenen bir politika olması gerekir. Örneğin 1961 Anayasası DP iktidarının anti-demokratik uygulamalarını önlemek için yapılmıştır. Ama amaç sadece DP'lileri siyaset sahnesindeki güçlerini azaltmak için değil aynı zamanda sanayileşmeye dayalı, planlamacı bir sosyal devletin inşası için gerekli yeni kurum ve kuruluşlar da, DPT gibi, 61 anayasası içinde yer alır. 1961 Anayasası onun için kendi zamanı içinde planlamayı sanayileşmeyi teşvik eden ve bu bağlamda burjuva demokrasisi içinde sol ve sosyalistlerin gelişmesine olanak vermiş olan, daha özgürlükçü ve geçmişe nazaran da ilerici bir anayasadır. 12 Eylül rejiminin 1982 Anayasası ise 1961 Anayasasından her açıdan geri, demokrasi ve emek mücadelelerini sıfırlayan, sosyal devletin altını oyan ve sermayeye kapı açan bir öncekine göre gerici bir anayasadır. Fakat ne olursa olsun o da kendi gerici yaklaşımını anayasaya yansıtmıştır. Bunlardan bazıları YÖK'tür, diğeri RTÜK'tür. Toplu iş sözleşmesi sırasında çıkan uyuşmazlık sonucunda ara bulucu olan Yüksek Hakem Kurulu da daima emek karşıtı ve sermaye yanlısı kararlarıyla uygulamada grevin etkisini büyük ölçüde azaltacaktır. Her halükarda 1982 anayasası sermaye yanlısı bir anayasadır. Fakat 12 Eylül'de oylanacak olan 2010 Anayasasına baktığımızda her ne kadar sermaye yanlılığı bakımından 1982 Anayasasını aratmasa da, bu süreci geliştirecek kurumlar bize sunmamıştır. Zaten özeleştirmenin önünü açıp kamunun iktisadi, toplumsal gücünü etkisiz hale getiren maddeler 1982 Anayasasına sonradan peyderpeyi monte edilmiştir. Onun için belki bu konuda bir değişiklik olmadığından yeni maddeler eklemeyi düşünmemişlerdir. Ama buna mukabil ne yapmışlardır? Hiç. Yani 2010 Anayasası diğer anayasalardan farklı olarak siyasete ekonomiye yeni bir yön verebilecek kurum ve kuruluşları kendi içinde yaratmamıştır. Ekonomik ve Sosyal Konsey denilen kurum zaten daha önce var olup da işlemeyen bir kurumu anayasaya taşımak olmuştur. O zaman bu yeni anayasanın eskisiyle bir farkı yoktur. Yani kısaca 12 Eylül faşizminin ürünü 1982 Anayasasının bir devamı niteliğindedir. Piyasayı sosyal devlete karşı koruyan, sermayenin palazlanmasının önünü açan, kamu düşmanı neo-liberal politikaların serpilip gelişmesini sağlayan bir anlayışın ürünüdür. Bunun için en başta koca bir Hayır'ı hak eder.

İkinci olarak bu anayasanın derdi nedir? Neden böyle bir anayasa yapılmıştır? İlk derdi bazılarının söylediği gibi Türkiye'deki vesayet rejiminin önünü kesmektir. Yani 12 Eylül darbesini askerler yaptığı için ve ondan sonra ki süreçte de askerler rejime müdahale ettikleri için, askeri vesayet vardır ve bu anayasa bunu önleyecektir. Bir kere bu yaklaşım doğru değildir. İlk olarak Türkiye'de bir askeri vesayet rejiminden bahsederken NATO askerinden bahsederiz. 12 Eylül faşist cuntasının ABD tarafından yönlendirildiğini bilmekteyiz. İkinci olarak ABD 1970'lerde Latin Amerika'da olsun, Türkiye, Yünanistan gibi diğer ülkelerde olsun ne kadar askeri diktatörlükleri destekliyorsa, günümüzde tek sesli, tek tip piyasa demokrasilerini askeri rejimlere tercih etmektedir. Onun için 1970'lerde Türkiye'de askeri vesayetten bahsedildiği vakit arkasında ABD emperyalizmi ile de mücadeleyi barındıracaktır ama günümüzde askeri vesayet denildiği vakit arkasından Gülen ve diğer tarikatlar çıkar. Ortada bir anti-emperyalist söylem olmadığı gibi ABD ile uzlaşan bir siyasal mantık da vardır. Askerin gücünün kısıtlanması bugün için ABD'nin de desteğini almıştır çünkü. ABD için Türkiye gibi küresel sermayenin içinde yer alan bir ülkede darbe yapmak doğru bir fikir değildir. Ama 1980'de doğru fikirdir. O zamanda her ne kadar 1980 darbesini yarım ağızla eleştirseler de bir sürü 70'li yıllarının sol aydını, ekonomide serbest piyasa söylemini bir devrim olarak selamlayıp Özal ile birlikte ABD'den neredeyse daha fazla sahip çıkmıştır. Günümüzde de aynı tür aydın bu gelişmelerden demokrasi dersi çıkartıp sevinmektedir.

Gelelim demokrasiden ne anladığımıza. Günümüz tek tip piyasa demokrasileri, solun gelişmesine olanak vermeyen, her türlü toplumsal referansını uzlaşı ve piyasa aktörlerinin görüşleri doğrultusunda yönlendiren kimilerinin söylediği gibi bir post-demokrasidir. Kısacası toplum tanımı mal ve hizmet tüketimine indirgenilmiş, emekçi sınıflar taşeronlaştırarak, sosyal haklarını kırparak onların gittikçe daha fazla sermayenin güdümüne girmesini sağlayıp sosyal mücadelelerden kopartılmış ve yozlaştırılmıştır. Bu rejim içinde ne emekçi vardır, ne emek mücadelesi vardır ne de sosyal haklar vardır sadece sermayenin sözcülüğünü yapan bir plütokrasi vardır. AKP hükumeti de demokrasiyi islami plütokrasi olarak algılamaktadır. Yani islami zenginlerin yönetimde söz sahibi olduğu bir rejim. Yeni anayasa'da insan haklarına, demokrasiye çokça vurgu vardır. Ama bunlar hepsi lafta kalacak olan çünkü bir yaptırımı olmayan vurgulardır. Anayasa'da yazılanları uygulamak için yaptırımı olan değişimleri de beraberinde getirmeniz gerekir. Örneğin öğretim üyelerinin en basitinden demokratik rektörlük seçimlerini hiçe sayan bir YÖK anayasa da aynen muhafaza edilmiştir. Tekel işçileri grevinde görüldüğü üzere, kamu emekçilerinin taşeronlaşmasının önleyici hiçbir hüküm yoktur. Ergenekon davası olsun, diğer siyasal davalarda olsun sanıkların tutuklanıp aylarca yıllarca cezaevlerinde kalmalarını önleyen, buna mukabil tutuksuz yargılanmalarının önünü açacak hiçbir çalışma yoktur.

O zaman bu anayasa sadece AKP'nin işine gelen maddelerde kalem oynattığı, demokrasi, insan hakları söylemleriyle demokrat, liberal solcularında gözünü boyadığı ama aslında 12 Eylül Anayasasından hiçbir farkı olmayan hatta zaman içinde anayasa da yapılan değişiklikleri de aynen koruyarak daha da gerici bir anayasaya dönüşmüş bir metindir. Kısacası bir kaos anayasasıdır. Bunun temel sebebi ise bugün bu iktidara yarayacak düzenlemeleri içeren maddeler daha sonra başka iktidarların da AKP'lilere karşı kullanabileceği maddeler olacaktır. Bu AKP aleyhtarlarından bir hınç alma anayasasıdır. İleride de AKP lehtarlarından bir hınç alma anayasası olması kuvvetle muhtemeldir.