Hangi demokrasi? Hangi özgürlükler? (VI): Tocqueville'in Cezayir raporları

Geçen hafta bahsetmiştik liberal Tocqueville'in Cezayir düşmanlığından. İşçi dostu Tocqueville birden bire nasıl oluyor da Cezyirli köylü düşmanı oluyor diye insan bir düşünüyor. Yazarın işçileri köylülerden daha fazla tuttuğunu biliyoruz. Ama Temmuz 1848 kendi terimi ile Paris isyanını bastırma da öncü kuvvet rolü oynayan köylülere büyük sempati duyduğunu da biliyoruz. Demokrat ve liberal yazarların aslında kültürel, ırk, dil, din bağlamında kendisi gibi olmayanlar için sarf ettikleri faşizan söz ve düşüncelerin yeniden hatırlama da fayda vardır. Tocqueville İngiliz işçisinin 19'ncu yüzyıldaki sefaletine üzülürken, Cezayir için yazdıklarına bir bakalım. Tocqeville Cezayir'e iki defa gider. İlki 1841'de ikincisi de 1846'da. Tocqueville'in sosyolog kimliği yanında milletvekili kimliliği de vardır ve aynı zamanda 1841'de Fransız akademisine de (Academie Française) seçilmiştir. Yazarın “Travail sur l'Alger” (1841) adlı raporu askeri stratejik bir rapor şeklindedir. Fransız işgalindeki Cezayirli halk onun için düşman bir millettir ve mümkün olduğu kadar Fransızlara daha fazla boyun eğmeleri gerekmektedir. Ama bu nasıl olmalıdır? Konuyu tartışmaya açmaktadır. Gelecek için aslında bayağı umutludur. “Burada Cezayir'i bir an için bıraktığımızı düşünelim” der, “başka bir Hristiyan devletin eline veya Müslüman bir gücün eline düşecektir ama o da Hristiyan devletlerin güdümünde olacağından Kuzey Afrika bundan sonra medeni ülkelerin kontrolüne geçmiştir diyebiliriz”. O Müslüman devlet Osmanlı devletidir kuşkusuz ve Tocqueville aslında Osmanlı devletinin yabancı güçlere ne kadar da bağımlı ve aciz olduğunu açıklamaktadadır.

Tocqueville sömürgecilikle baskı kurarak yönetmeyi birbirinden ayırmamak gerektiğini söylemektedir. Söylemek istediği Cezayir'i Fransızlaştırmanın önünü açmaktır. Yani sadece sömürgeleştirme yetmez aynı zamanda Cezayir'in verimli topraklarına Fransız nüfusun yerleştirilmesi gerekir. Bu süreçte Cezayir'in Fransız işgal kuvvetleri, Cezayir vatandaşı Fransızlara tıpkı Cezayirlere çıkardığı gibi zorluklar çıkarmaması lazım gelir. Bu konuda şikayetçidir, çünkü Cezayir'deki Fransız işgal kuvvetleri Cezayir'deki Fransızlara güvenmemektedir. Bu durum Cezayir'in Fransızlaşmasında, Fransız nüfusun artmasında önemli bir engeldir.

Bir başka önemli engel bağımsızlık savaşçısı Abdelkader ve ordusudur. Onların bir taraftan askeri yöntemlerle imha edilmesi gerekirken öte taraftan Araplar arasında nifak tohumları ekerek birbirlerine düşmelerini sağlamak lazım gelir. Tocqueville'e göre barbar Arapları Fransızların yanına çekebilmek için ya onların gönlünü okşamak gerekir ya da para vermek gerekir. Fakat bu yeterli değildir, onun için güç kullanmak elzemdir. Bunun için Tocqueville köylülerin hasadının yakılmasını, ambarların boşaltılmasını, kadın, erkek ve çocukların ayrı ayrı tutuklanıp götürülmesini meşru bir hareket olarak görür. Liberal, özgürlükçü, demokrat Tocquevile Cezayir'de askerin, savunma konusunda daha çok ağırlığını koymasını ister. Demokrasi medeni ülkeler için gerekli ve toplumsal yaşamı yeniden tanımlayan bir siyasal sistemdir. Cezayir gibi barbar bir ülke için ise demokrasi lazım değildir, tersine Fransız çıkarlarını koruyabilmek için askeri gücün buralarda daha da arttırılması gerekir.
Sömürgeciliğin yetmediğini, Cezayirlilerin güdülüp her türlü baskıya maruz bırakılması gerektiğini tekrarlar. Bunları uygulamak için ilk olarak Araplar arası ticaretin yasaklanması gerektiğini savunur. Böylece iyice ekonomik açıdan güçsüzleşeceklerdir ve Fransızların şartsız şurtsuz himayesine daha rahat gireceklerdir. Üstelik ticaret yapamadıkları için ellerindeki verimli toprakları ele geçirmek daha kolay olacaktır. Böylece Fransızlar Cezayirlilerin yerine geçip ticaret yapabileceklerdir. Bir diğeri yağma etmektir. Yani savaşı bahane ederek bir çok köylünün hasadına el koymak yakmak, ve onları üretim yapamaz hale getirmek gerekir.

Tocqueville o kadar liberalizmle, demokrasiyle özdeştir ki, onu Marx ile kıyaslayan bir çok çalışma vardır. Örneğin bunlardan bir tanesi Actuel Marx no46'da yayınlanan Captevila'nın Marx veya Tocqueville: kapitalizm veya demokrasi adlı çalışmadır. Yazının ana teması, Marx'ın kapitalist üretim ilişkilerinden yola çıkıp emek sömürüsü üzerinden kapitalizm eleştirisi getirmesi, Tocqueville'in de demokrasi ve eşitlik prensiplerinden hareket etmesidir. Kısacası Tocqueville'in demokrat ve eşitlikten yana kişiliği bir sol dergide bile kabul görür. Yazı daha da ileri gider ve şöyle der: “Marx'ın söylediklerinde her ne kadar doğruluk payı varsa da öngörüleri doğru çıkmamıştır, oysa Tocqueville'in her ne kadar söyledikleri Marx'a göre eksikte olsa, söyledikleri uygulama alanı bulmuştur. Oysa bu yazıda ve diğer yazılarda asıl tartışılması gereken liberallerin liberal olup olmadığıdır. Ya da kendi ve kendileri gibi ülkeler için düşündükleri demokratik toplum modellerini neden başkaları için gerekli görmedikleridir. Tabii ki bu soruların cevabı vardır, Avrupa'nın Doğu'ya bakışıdır, “öteki”dir, şudur, budur... Fakat asıl sorulması gereken ve açıkça adını koymamız gerekirse emperyalizm liberal demokrasilerin bir sapması mıdır yoksa kuramın adı konulmamış bir parçası mıdır? Bence ikincisidir. Halklara, milletlere yapılan baskı salt emperyalizmle de açıklanamaz. Mesela Paris vatandaşı Tocqueville pabuç bağlıyken 1948'i över. Ama Paris'in dışından gelen köylülerin de yardımıyla kendi deyimiyle isyanın bastırılmasını da sevinçle karşılar. Kendi halkına yapılan katliamları onaylamasının nedeni sınıfsaldır. Evet kendi halkıdır ama hem avam takımıdır, hem de asidir. Cezayir'deki hem kendi halkı değildir hem de köylüdür, barbardır, pistir, karadır ve üstelik sömürgeci Fransızları sevmemektedir. Proleter Fransız– burjuva Fransız veya köylü Cezayirli – sömürgeci Fransız sosyal çatışmalarında o hep ulusal sermayenin çıkarını savunmaktadır.

Son olarak merkez sağ siyasetinin yeni önderlerinden Herve Morin, kurmakta olduğu adını Yeni Merkez” koyduğu siyasi hareketini tanımlarken şöyle diyor: Yeni siyasal ailemiz bizim düşünce mirasımızın bir parçası olan Hristiyan bireyiyle, Hristiyan hümanizmasıyla ve tüm Fransızların tanıdığı bir isim olan Tocqueville'in liberalizmiyle uyumlu olacaktır. Hangi Tocqueville'in liberalizmiyle uyumlu olacaktır? Demokrat, özgürlükçü Tocqueville'le mi, yoksa emperyalist, işgalci, militer Tocqueville' le mi? Ya da ikisi de aynı kapıya mı çıkıyor?