Çapulcular sınıfı

Başbakan'ın Gezi olaylarında gösterdiği tavırlar en çok Sosyalist'lere yaradı. Bu açıdan yaptıkları çok önemli. Çünkü ilk defa tam olarak ne olduğunu bilmeyen emekçilere, ne olduklarını söyledi: çapulcu.

Bu ayrımcı, ülkeyi bölen, sert söylemi kendi seçmenlerine yönelik olduğunu düşündü. Mümkün mertebe kendi oydaşlarını kendi etrafında sıkı sıkıya bağlamanın yolu karşı tarafı kötülemekle olabilirdi. O da bunu yaptı. AKP yandaşlarında Gezi olaylarına karşı müthiş bir kin ve intikam duygusu yaratmayı başardı. Fakat bunun yanında toplumun geri kalan kısmına ise "artık sizden adam olmaz, sizler çünkü çapulcusunuz" deyiverdi. Sosyalistler, Komünistler ne olduğunu hemen anladı ve benim gibi hepsi bu sıfatı kabullendiler. Ama siyasetten uzak olup da AKP'ye muhalif emekçiler için ise, bu Başbakan'ın kendilerine sunduğu bir kimlikti. Aradıkları ve bulamadıkları sıfatı Erdoğan onlara söyleyiverdi.

Çalışan sınıf kapitalizmin en yaşamsal sınıfıdır. Emek sömürüsüz kapitalizmi düşünmek mümkün değildir. Fakat hem insanları sömürüye dayalı üretim süreçlerinde çalıştıran, hem de onları mümkün mertebe bu haksızlıkları sorgulamayacak hale getirecek olanlar, emekçilere aşılanan umutlar olacaktır. Smith olsun, Tocqueville olsun hepsi işçinin bir gün gelip işveren olabileceğini söylemektedir. Walras ve diğerlerinde Arz ve Talep eğrileri toplumsal sınıfların yerini alabilmektedir. Çünkü arz eden talep edecektir, talep edenlerde bir gün gelecek, talep ettikleri malları arz edebilecektir. Bunun için ise çok çalışması gerekir. Sermayedar ile işçi arasında geçişler sözde serbesttir. Tocqueville'in özgür işçisi feodal dönemde ki köylüler gibi ilelebet patronuna kulluk yapmayacaktır. Zaman gelecek kendisi de sermayedar olacaktır. Feodalizm'den farklı olarak kapitalizm'de bu serbestliği engelleyen hiç bir aristokratik norm yoktur. Herkes vatandaş ve seçmendir. Ama aslında bu söylem işçilere yönelik boş bir umut aşılamaktan başka bir şey değildir. Sermaye birikimi olabilmesi için birilerinin bu birikim için fedakarlık etmesi, emeğinin sömürülmesi gerekmektedir. Çalışanların emeklerini sömürmek, onlara umut aşılamakla mümkündür. Böylece hep bir umutla yaşarlar. Daha fazla çalışırlarsa daha fazla yükseleceklerini düşünürler. Patronun bir dediğini iki etmemek isterler. Onlardan istenenleri eksiksiz yerine getirmeye çalışırlar. Sonra birden Başbakan Erdoğan onlara der ki "siz çapulcusunuz". Sınıf siyaseti yapanların çalışanlara sınıf bilincini aşılamasının yüzyıllar aldığını hatırlarsak, Erdoğan bunu iki gün içerisinde becerebilmiştir. Böylece "tamam işte biz aslında çapulcuyuz beyler işte Tayyip'de söylüyor" der olmuşlardır. Artık sınıf siyasetinin önü açılmıştır. Sosyalizmi kitlelere pratik yoldan anlatabilmenin en güzel yolu çapulcu örneğidir. Sosyalizm çapulcuların iktidara gelmesidir çünkü.

Ama görüyoruz ki, dini bütünler ve çapulcular diyerek toplumu ikiye bölenler bununla da yetinmek istemiyorlar. Şimdi insanların neden İstiklal'de dolaştıklarını, içki içtiklerini sorguluyorlar. Toma'larla su, Akrep'lerle plastik mermi atıyorlar. Sosyal Medya'da sanatçıları, gazetecileri hedef gösteriyorlar. Bu provokasyon ve ajitasyonlar işin çivisini iyiden iyiye çıkarıyor.

Bizim de bu durumda şunu söylememiz gerekiyor. "Biz buyuz, Ramazan'da içki içeriz, Tanrı'ya inanmayız, Allah' a inananlarımız da senin gibi aynı şekilde inanmazlar. Kadın erkek dolaşırız. Açık alanda, parklarda gizlenmeden öpüşürüz. Kadınlarımızı kapatmayız. Onlarla eşitiz. Aile reisimiz yoktur. Çocuklarımıza çevre duyarlılığı aşılarız aynı zamanda sınıf bilinci vermeye çalışırız. Bizler kim miyiz? Bizler çapulcuyuz."

Bütün bunları tüm çapulcular artık daha rahat düşünecek ve uygulayacak. İşte bu Başbakanın Türkiye toplumuna hediyesi. Sağolsun. Bu yetmiyor tabii ama çok önemli bir başlangıç.