2023

Türkiye’de genel seçimler yaklaşıyor, Başbakan kendi partisinin seçim bildirgesini 2023 projesi adı altında basına tanıtıyor. Bugünden 2023’e daha tam 12 yıl var. Bir siyasal partinin 2–3 seçim sonrasını düşünmesi ne anlama geliyor acaba? Bugünkü yazıda bunu incelemeye çalışacağız. En sonda söyleyeceğimizi hemen ilk başta söylememiz gerekirse, Türkiye’deki iktidarın demokratik vizyonunun uzun yıllar iktidarda kalmak istemesiyle eşdeğer olduğunu gösteriyor. Tabii bunu şimdiye kadar aldığı ve önümüzdeki seçimlerde alacağı umulan oy oranlarının yüksek olmasıyla ilişkilendirmek lazım gelir. Takip ettiğimiz kadarıyla %45 civarlarında, bazıları %50 diyor, bir oy oranı bekliyor AKP bu seçimlerde. Gerçekleşir mi bilinmez ama şimdilik toplumda böyle bir beklenti, böyle bir kanaat oluşturmayı başarmış durumdalar. Bu gelişmede medyadaki AKP yanlısı tarikatçı ve liberal yazarların da büyük payları var hiç kuşkusuz. Daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz üzere AKP’nin Türkiye’yi yeniden yapılandırma sürecinde medyada kendine yakın tarikatçı ve liberal isimlere yöneldiğini, onları kendi içine kattığını biliyoruz. Böylece Türkiye’de yapılandırılmaya çalışılan birçok anti-demokratik dönüşüm medyada fazla ses bulmadan meşrulaştı ve ülkenin rejiminin temel taşları haline geliverdi. Hükümet tüm bunları yaparken, gruplar ve kişiler arasındaki eski kavgalardan çok güzel yararlandı. Bu çatışmaların iki odağı vardır: ilki anti-devletçi, serbest piyasadan yana, ABD’nin çıkarları doğrultusunda ona benzer bir demokratik yapıyı ülke içinde kurmak isteyenlerle, kamucu, planlamacı ve bağımsız Türkiye’den yana olanlardır. Bu iki yapının içinde AKP ilk gruptakilerle beraber hareket etti. Karşılıklı sözel çatışmalarda ilk grubun sesi tabii ki daha gür çıkmaktadır. Bunun iki nedeni vardır. İlki ikinci grupta yer alanların siyasal görüşleri Ergenekon denilen dava süreci içinde yasaklı duruma düşmüştür. Aynı davadan yargılanan akademisyen, gazeteci ve siyasi liderlerin ortaklaştığı siyasal düşünce anti-emperyalist ve kamucu olmalarıdır. O zaman bu tür siyasete meyleden diğer partilerin Haziran seçimlerinde sizce ne kadar başarı şansı olabilir? CHP’nin bile halen Ergenekon’dan yargılananları milletvekili adayı seçmesini medyada nasıl eleştirildiğini görmekteyiz. Aslında eleştirenler bir açıdan haklılar, çünkü asıl mesele eğer Haziran seçimlerinde seçmenden oy toplamak ise yasaklı fikirlere ve yasaklı kişilere yönelmemek lazım gelebilir. Dolayısıyla kamucu, anti-emperyalist, laik cumhuriyetçi siyasi fikirlerin seçim öncesi baştan elendiğini söylemek yanlış olmasa gerek. O zaman meydan tabii ki, %45 hatta %50’lere kalacaktır. O zaman AKP sadece 2023’e kadar iktidara talip olmakla yetinmeyip Türkiye’nin ilelebet siyasi tapusunu da isteyebileceklerdir. Buna güçleri olacaktır, çünkü solu da sağı da anti-kamucu, piyasacı bir yaklaşımla yeniden yapılandırmışlardır. Bu yapılandırmada başarı sağlamalarının ikinci nedeni daha önce bahsettiğimiz medyadaki AKP yanlısı liberal tayfasının hükümeti şartsız koşulsuz destekleridir. Bu çevreler Ergenekon davasını Türkiye’nin demokrasisini geliştirdiğine inananlardır. Bu grubun sesi bağlı bulundukları medya grupları sayesinde gür çıkmaktadır. Oyunun parçasıdırlar ve son Şık olayında kendileri de oyuna geldiklerini daha iyi görebilseler de bu durumdan bazıları hariç hiç şikâyetleri yoktur. Daha önce ki Hanefi Avcı olayında olduğu gibi bazı şeylerin ters gittiğini anlasalar da eleştirilerini daha ileri boyuta taşıyamamışlardır. Hükümeti, Feto’yu fazla şikâyet etmenin ne demek olduğunu gayet iyi bilmektedirler çünkü. Daha önce bazı gazeteci, akademisyenlerin başına gelen nahoş olaylar kendi başlarına da gelebilir. Yani maazallah bağlı bulundukları medya kuruluşlarında işlerini kaybedebilirler. Bu tür karşılıklı ilişkiler her devirde olmuştur. Onun için bu durum salt AKP iktidarına özgüdür dememiz doğru olmaz. Her devirde her hükümetin şartsız koşulsuz destekçileri vardır. Bunlar ara sıra iktidarı eleştirir gibi görünüp görüntüyü kurtarmak istese de, çoğu kişiye yediremezler. Neyse konumuza döndüğümüzde bu tür siyasi ağlar her devirde olabilir. Ama AKP döneminde bir fark vardır, o da AKP topyekûn Türkiye’nin Cumhuriyet öncesi ve sonrası siyasal yaşamında çok önemli bir siyasal kolu olmuş olan düşünceye adeta savaş açmıştır. Sorun buradan kaynaklanmaktadır ve sorun geçmişte bu siyasal fikirlere sahip siyasi partilere kişisel gıcığı olan liberal aydın ve tarikatçıların da bu anti-demokratik süreci beraberce desteklemeleridir.

Başbakan tüm bu hayırlı gelişmeleri de arkasına alarak Türkiye’nin 2023’ünü planlamaya aday olmaktadır. AKP sadece önümüzdeki seçimleri değil Türkiye’nin 12 yılına talip olmaktadır. Bu durum bile kendi başına bir siyasi skandal olmuş olsa da basın tabii ki fazla ses çıkarmayacaktır, çünkü onlar Kılıçdaroğlu ile uğraşmaktadır. Adamcağız sola dönse kabahat olmaktadır, şimdi ki gibi sağa dönse yine kabahat olmaktadır. Kılıçdaroğlu gelecek yıldan itibaren Milli Eğitim’in okullarında da kutlanacak olan kutlu doğum haftasına bile katılmıştır, daha ne yapsın? Laik bir ülkede yaşayan Tanrıya inanmayan bir vatandaş olarak çocuğunuzu da dinsiz eğitmek istiyorsanız “hadi evladım sen Hz Muhammed’in doğum haftasına katılmayacaksın” diyerek okuldaki diğer arkadaşlarından kopartabilir misiniz? Laik okullarda kutlu doğum haftalarında ilahiler okunurken, minarelerin hoparlörlerinden avaz avaz uzatarak ilahi gibi söylenen ezanları duyarken kendinizi dinsiz olarak güvence de hissedebilir misiniz? Demek ki 2023 projelerinden biri daha yoluna girmiş. O da geleceğin gençliğinin yeniden dini esaslara göre şekillenmesi projesi. Hıristiyanlığın papalığı varsa, Müslümanlarında Şeyhülislam’ı olmalıdır mantığına çok yaklaşılmıştır. Zaten geleceğin Şeyhülislamımız Pensilvanya’da o kutlu günün gelmesini sabırsızlıkla beklemektedir. CHP bugün itibarıyla hiçbir anlamı kalmamış olan piyasacı sosyal demokrasiye yaklaşırsa o kadar seçilme şansı olmayacaktır ve böylece o da diğer siyasi partiler ve liberal aydınlarla beraber kutlu ve mutlu günleri beklemeye razı olacaktır. O bekleme sürecinde de kendine biçilen vazifeleri de yerine getirmeye çalışacaktır. Üstelik sol istediği kadar piyasacı olsun, istediği kadar AKP’ci olsun, kanımca seçmenden oy alamayacaktır. Nedeni de yine kanımca basittir. Gerçeği varken, seçmen neden kopyasına yönelsin? Artık bundan sonra sosyalist sola marjinal diyenlerin kendilerine de aynada bir bakmaları gerekecektir. Şimdiye kadar bu kavgalardan yaralanan sosyalist solcular, yararlananlarda AKP’li tarikatçı liberaller olmuştur. Hadi geçmiş olsun ya da devaaammm aslanlarııım kim tutar siziiii… 2023’e kadar bayağı bir süre var. Yeni avantalara çoluk, çocuk, torun, torba hepsi sığar, merak etmeyin.