Geçtiğimiz hafta 300 dolayında mülteciye mezar olan Akdeniz’de yaşanan trajedi, İtalya’daki göçmen yasasını gündeme oturturken, Avrupa Birliği’nin mültecileri “suçlu” gören ve göçmenlerin sınır dışı edilmesini kolaylaştıran politikası yeniden tartışılmaya başlandı.

Lampedusa açıklarında 8 Ekim’de yanarak batan göçmen teknesi ve 300’ü aşkın kişinin yaşamını yitirmesiyle sarsılan İtalya, önceki gün Sicilya kanalında Malta ile Lampedusa arasında bir başka kazaya tanıklık etti. Sicilya’nın güney kıyısına 65 mil uzaklıktaki kazada batan teknede bu kez çoğu çocuk, en az 50 kişi yaşamını yitirdi.

Malta ve İtalya’nın Akdeniz’deki deniz birlikleri, Akdeniz’de seyreden teknede 250 kişinin seyahat ettiği bilgisini verdi. Tekneden yapılan yardım çağrısına, kaza sırasında bölgede bulunan Malta ve İtalya’ya ait iki askeri gemi yanıt verse de kazazedelere ulaştırılan can simitleri çoğu çocuk ve kadınlardan oluşan göçmenlerin canlarını kurtarmasına yetmedi.

Lampedusa’yı bir tür deniz mezarlığına dönüştüren kazalar, gitgide ağırlaşan kayıp bilançolarıyla haber konusu olmaya devam ediyor. Önceki tekne kazasında yaşamını yitirenlerin sayısı 359’a tırmanırken, Lampedusa’daki yerel yönetim ve yetkililer, İtalyan siyasetçiler ve Avrupa Birliği’ne seslenerek acil yardım ve çözüm önerileri talep ediyor.

Lampedusa’nın savaş, açlık, yoksulluk ve işsizlikten kaçan yüzlerce göçmene mezar olması, Avrupa Birliği’nin çatısı altında soruna acil çözüm getirecek akılcı politikalar üretilmesini zorunlu kılıyor. Lampedusa Belediye Başkanı Giusi Nicolini, ölümler karşısında çaresizliğini dile getirerek “göçmen yasası”nın yeniden düzenlenmesi çağrısında bulunuyor. AB’nin Akdeniz’de göçmenlere karşı bir baraj inşa edilemeyeceğini kavraması gerektiğine vurgu yapan Nicolini, Lampedusa’ya doğru yola çıkanların ölüme terk edilemeyeceğini söylüyor.

Akdeniz’in sularında göçmenlerin sırtından para kazanmayı hedefleyen ölüm tacirlerinin önünü kesmek için etkin yasalar üretilmediği sürece Lampedusa, göçmenlere mezar olmaya devam edecek görünüyor.