Eldorado’nun peşinde

1996 yazında bir grup kaşif ve maceracı, Brezilyalı bir finansörün desteğiyle Mato Grosso’ya geldi. Yıllar önce 1925’de Amazonların yabani coğrafyasında ortadan kaybolan İngiliz subay Percy Harrison Fawcett’in rotasını izliyordu grup. Royal Geographical Society’nin altın madalyayla ödüllendirdiği Fawcett’in bu bölgede kayıplara karışmasının ardındaki sır perdesi aydınlatılamamıştı, Sir Arthur Conan Doyle’un “The lost world” başlığıyla yayımlanan romanı Mato Grosso’yu mekan alıyordu. Bu coğrafyada vejetaryen dev dinozorların yaşadığı anlatılıyordu.


Fawcett’in kaybolmasının ardındaki sır perdesini aralamak amacıyla 1925’i izleyen 70 yıl boyunca bölgeye çoğu amatör onlarca maceracı akın etti ama hiç kimse bir sonuç elde edemedi. Bu keşif gezilerinden biri 1930’lu yılların en çok okunan gezi kitabı, “Brazilian Adventure”dı.

Bu kitabın yazarı 007’nin yaratıcısı İan Fleming’in kardeşsi Peter Fleming’di. Bir başka yazar Evelyn Waugh da maceracı Fawcett’in yaşamından esinlenerek “A handfull of dust” adlı bir kitap kaleme aldı. Waugh da Brezilya’ya gitti, ancak Mato Grosso’daki kabilelerden biri Waugh’u tutsak aldı. İngiliz yazarın esirlik günlerinde Brezilyalı kabilenin yöneticisine her gün Charles Dickens’dan bir bölüm okuduğu anlatıldı.

Mato Grosso’ya 1996’da düzenlenen keşif gezisine 40’lı yaşlardaki finansör James Lynch rehberlik ediyordu. Geçmişte 72 saat uykusuz kalarak bir yürüyüşe katılmak, bir uçurumun üzerinde konumlanan kanyonu aşmak gibi sıra dışı maceraların kahramanıydı Lynch. James Lynch, Fawcett’in kaybolmasının ardındaki gizi keşfetmeyi planlıyordu. Lynch’a göre Harrison Fawcett, Brezilya’ya bölgedeki yerlileri incelemek amacıyla değil yer altı zenginlikleriyle tanınan Eldorado için gitmişti.

Önümüzdeki günlerde yönetmen James Gray, Amazonlarda Harrison Fawcett’in Mato Grosso’da sessizce noktalanan yaşamını ve çıktığı keşif gezisini beyaz perdeye taşıyacak. Gray’in çekeceği filmde İngiliz subay Fawcett’i Robert Pattinson canlandıracak. Pattinson vampirleri konu alan Twilight serisinde üstlendiği vampir rolüyle genç izleyicilerin beğenisini kazandı.

James Lynch’dan önce başka birçok maceracının yolu Amazonlara düştü. Ama bu yabanıl coğrafyada araştırma yapmak bir kabus gibiydi. Piranalar, yabani domuzlar, dev karıncalar, birçok parazit ve kene, zehirli kırkayaklar, körlüğe neden olan kurtlar, deri altına larvalarını bırakan sinekler, gözle görülmeyen böcek türleri, örümcekler batılı kaşiflerin yaşamını tehdit ediyordu. Bütün bu tehlikeleri önlemek adına Lynch alüminyumdan özel donanımlı tekneler inşa ettirdi. Teknolojik donanımlı bu teknelere karşın Lynch da, çıktığı keşif gezisinde bir sonuca gidemedi.

Fawcet’in yaşam öyküsünü okuyan New York’lu yazar David Grann, birkaç yıl önce ardında dramatik bir öykünün saklı olduğu İngiliz subayı konu alan bir kitap yazmayı tasarladı. Ancak kitabı kaleme almadan önce Amazonlarda son yıllarda yeni bilimsel araştırmaların ve güncellemelerin yapılıp yapılmadığını araştırdı. Grann, Florida üniversitesinde görevli, tanınan bir arkeolog olan Michael Heckenberger’in bölgede “kuikuros”lar konusunda önemli araştırmalar yaptığını öğrendi. Mato Grosso’daki araştırmaların ilk kez bir antropolog yerine bir arkeolog tarafından yürütüldüğüne tanıklık etti.

Heckenberger Mato Grosso’da antik bir kentin kalıntılarını ortaya çıkarmıştı. Grann hemen Amerikalı arkeologla iletişim kurdu. Ardından da bölgeye, İquitos’a uçtu. Arkeologun rehberliğinde şehir kalıntılarını gezen Grann yerleşimdeki evlerin tesadüfen değil astronomik ve matematik bir düzen dikkate alınarak inşa edildiğini öğrendi. Yörede 2 bin ila 5 bin kişinin yaşadığından ve organik kalıntıların varlığından haberdar oldu.

Heckenberger’in Mato Grosso’da gün ışığına çıkardığı kalıntılar, İllinois üniversitesinde arkeolog olan meslektaşı Anna Roosevelt’in vurguladığı gibi Suriye’deki höyükler ve yerleşimlerle ortak nitelikler taşıyordu. Her iki arkeolog da Mato Grosso’da Maya ve Azteklerin mimarı olduğu kültürlere eşdeğer bir uygarlığın saklı olduğunu düşünüyor. Ancak Amazonların bu noktasında çetin iklim koşulları ve batılı sömürgecilerin sürekli istilası nedeniyle Mato Grosso’da yöresel kültürün dramatik bir şok yaşadığı vurgulanıyor. Indios’lar batılılarla mücadele edemedi. Kızamık, kızıl ya da İspanyol gribi gibi hastalıkları Amazonlara taşıyan batılılar, Mato Grosso’daki yerli kabilelerin kitlesel ölümüne neden oldu. Mato Grosso yerlilerinin kültürüne ve uygarlığına bir tek bölgeye gelen İspanyol sömürgeciler tanıklık edebildi. Göz açıp kapayana kadar geçen kısa bir zaman diliminde.

[email protected]