Can pazarı

Charlie Hebdo saldırısının ardından Kuzey Birliği’nin lideri Matteo Salvini, “Binlerce Müslüman genç, İtalya’da da vurmaya hazır!” diye korku ve kaygı yayan bir yorumda bulundu. Paris’teki saldırının ardından dünya Fransa’ya odaklanırken, Suriye’de geçtiğimiz temmuz ayından bu yana rehin  tutulan Bergamolu iki gönüllü genç kız, Vanessa ve Greta sessiz sedasız serbest bırakıldı. Vanessa ve Greta’nın canları karşılığında yapılan pazarlık sonucu, İtalyan hükümetinin 12 milyon avro ödediği yazıldı. Rehineleri kurtarmak adına hükümetin yaptığı ödemeleri de eleştiren Salvini, tüm olan biten kabul edilemez görüşünde.

Charlie Hebdo’yu hedef alan saldırının yankıları İtalyan medyasında “İslam’ın kendi içindeki kriz”, “Avrupa’nın ve İslam’ın kimlik arayışı”, “Çok kültürlülüğün iflası” gibi başlıklar altında tartışılırken Hufftington Post İtalya’nın blog yazarı, feminist ekonomist Elisabetta    

Attis , “Paris kurbanları ile Boko Haram’ın kurbanları eşit değil!” başlıklı tedirgin edici bir yazı kaleme aldı.

Aynı zamanda “Se non ora quando/Şimdi değilse ne zaman” hareketinin kurucusu olan ve Sassari üniversitesinde ekonomi ve siyaset dersleri veren Attis,  “Boko Haram’ın Nijerya’da öldürdüğü 2 bin kişinin, Paris’te  yaşamını yitiren 12 kişi kadar değeri yok diyenleri anlamıyorum. Matematiksel bir hesapla haklılar elbette, ama gerçek göründüğü gibi değil” diye başlıyor yazına.

Ardından ekliyor, “Boko Haram’ın 2 bin kişiyi öldürmesi korkunç ve adaletsiz bir olay ama iki yüz yıl önce aydınlanma hareketiyle özgürlük adına nice yorumlar yapılan bir ülkede benzer bir olayın yaşanması farklı bir olgu. Paris’te 12 kişinin öldürülmesinin daha ağır ve korkunç bir anlamı var. Nijerya’da öldürülen 2 bin kişi ile Paris’te canı alınan 12 kişinin karşılaştırılmasını doğru değil, çünkü içinde yaşadığımız barbarlıktan çıkamamak konusundaki umutları, Nijerya’da öldürülen 2 bin kişiden çok Paris’teki 12 kurban siliyor. ”       

Paris ve Nijerya saldırılarını bir Batılının gözüyle yorumlayan feminist Elisabetta Attis’in yorumunda Nijerya’nın gözden ırak köylerinde öldürülenlerin Paris’in merkezinde canı alınan Charlie Hebdo personeli ile karşılaştırıldığında hiçbir değeri yok. Sözün kısası Attis, “Paris’te ve Nijerya’da öldürülenler eşit değil!” diyor okurlarına.

Elisabetta Attis’in bu kaygı veren yorumu konusunda bağımsız haber portalı Contropiano’da yayımlanan bir haberde Nazi dönemi Almanyası’nda insan gerçeğini matematiksel bir çerçevede tanımlayan bir rapor anımsatıldı. Buna göre “Alman hükümeti, bir akıl hastasının bakımı için 4 mark, özürlüler için 5.5 mark, kriminaller için 3.50 mark ödüyor . Aynı dönemde hükümet, devlet memurlarına günde 4 mark, kamu kesimi çalışanlarına 3.5 mark, zanaatkarlara  2 mark ödeme yapıyor. Almanya’daki Nazi organizasyonunun insanı eksen alan bütün ayrıntıları, “bilimsel bir yönetim” mantığıyla sınıflamaya çalıştığına işaret ediyor bu rapor.    

Nazi Almanyası’dan 2015 yılına geri dönersek Nijerya’da Boko Haram’ın öldürdüğü kadınlar ve erkekler, o dönemin Alman okullarındaki matematik problemlerindeki gibi, yaşama hakkı olmayan  “gereksizler” kategorisinde anılabilirdi. Elisabetta Addis’in  “Paris’te ve Nijerya’da öldürülenler eşit değil yaklaşımı”, üzeri örtülü bir ayrımcılığın işaretlerini gizliyor.

[email protected]