‘Akdeniz’de boğulanlar, sömürgeci Batı’nın ürünü’

Akdeniz’de yaşanan göçmen trajedisinde İtalya’nın tutumu ortada. Başbakan Matteo Renzi, binlerce kişinin Batı’nın Yakındoğu ve Afrika’da neden olduğu savaşlar nedeniyle Avrupa’ya kaçtığını görmezden gelerek, sorunun kriminal bir çerçevede  göçmen tacirleriyle mücadele edilerek çözüleceği masalını anlatıyor İtalyanlara. Öte yandan Libya’ya “insani amaçlı” askeri bir operasyon yapılması gerektiğini savunuyor.  

Oysa Yeşiller Grubu Avrupa parlamenteri Norveçli siyasetçi Eva Joly, Akdeniz’i Ölü Deniz’e dönüştüren trajedinin, Batı’nın ve ABD’nin  Yakındoğu ve bazı Afrika ülkelerinde neden olduğu savaşlar ve modern sömürgeci düzenin bir sonucu olduğunu anlatmaktan kaçınmıyor. İtalyan haber portalı Lettera 43’de yayımlanan söyleşisinde Joly, Sicilya kanalında yaşanan ve 700 kişinin ölümüyle sonuçlanan dramın sömürgeci batının bir ürünü olduğuna vurgu yaparak, Avrupa Birliği ülkelerini sessiz ve kayıtsız kalmakla eleştirdi.   

Eva Joly

 -Afrika vatandaşlarını, Avrupa ruhunu yitiriyor diyebilir miyiz?

Avrupa, Hıristiyan değerlerine dayanan bir kültüre sahip. AB ülkelerinin ortak noktası halen bu Ancak bugün binlerce kişinin ölümü karşısında tepkisiz kalıyorsak bütünüyle yanlış bir siyaset güdüyoruz demek.  

-Neden?

Çünkü tıpkı ortaçağdaki gibi kimsenin giremeyeceği bir tür kale üzerine temellendi Avrupa. Bizlerin neden olduğu ya da katkıda bulunduğu savaşlardan kaçanların Avrupa’ya gelmelerine engel oluyorsak temelde birçok şey yolunda gitmiyor demek.

-Avrupalı siyasetçiler sorumluluk duymuyor… 

Trajediler, dikatörlükler ve bombalardan kaçıyor insanlar. Ülkelerinde bir gelecek görmedikleri için kaçıyorlar. Bu nedenle onları katletmeye son vermeliyiz. Bütün olan bitenler bir anıyı çağrıştırıyor bana. 

-Hangi anı?
Kürtajın uygulanması hukuken yasakken birçok kadın yaşamını tehlikeye atarak yasa dışı yöntemlerle kürtaj yaptırıyor ve dramatik bir biçimde can veriyordu. Bugün hareket etmelerini engellediğimiz için denizde boğularak ölen göçmenlerin uluslar arası bir çerçevede güvence altına alınmaları gerektiği düşüncesindeyim. 

-Ama Avrupa Birliği üç maymunu oynuyor: AB üyesi ülkelerin birçoğu Triton projesinin yenilenmesine  bile karşı…

Oysa “siyasi sığınmacı” kavramı 1951 yılında Cenevre Anlaşması’nın imzalanmasıyla girdi AB anayasasına ve bu yasa maddesine AB üyesi bütün ülkeler imza attı. 

- Oysa Avrupa bugün kaçak göçmen dalgasına neden olacağı kaygısıyla gözlerini kapıyor olan bitene.   

1880-1920 yılları arasında milyonlarca Avrupalı, bir çoğu İtalya ve İrlanda’dan olmak üzere. ABD’ye göç etti. Bizler de göçmen bir toplumuz. New York’taki Özgürlük Anıtı’nda Yeni Dünya’ya göç edenlere kucak açmak için düşülmüş bir not var.

- İtalya, Yunanistan ve Malta’nın önerisiyle göçmen sorununa Avrupa genelinde ortak bir çözüm getirilmesi konusuna bütün ülkeler sessiz kaldı…

Oysa Avrupa ülkelerinin dayanışma ve insani yardım konusunda geçmişe uzanan bir deneyimi var. Neden Akdeniz’de dayanışma gösterilmiyor? Sorun bütünüyle  ekonomik değil. İtalyan  hükümetinin Mare Nostrum projesi, aylık 9 milyon avroluk bir bütçeye sahipti. AB için önemli bir rakam değil bu.

- Neden o dönemde Avrupa düzeyinde bir proje geliştirilmedi?

Problem, bütçe sorunu değil, egoizm. Her şey parayla ilişkili değil. Bugün AB ülkeleri Malta’da bazı vatandaşların kendi çabalarıyla yaptığı gibi Akdeniz’de seyreden göçmenleri kurtarmak için proje üretmeli. 

- AB soruna acil bir çözüm getirmek için neden bu kadar uzun bekledi?

Birçok ülkede savaşlardan kaçanları düşman gören popülist mantığın peşi sıra gitti. Genç kuşak göçmenleri, kriminal gören mantık.

-Oysa kriminallerin kurbanı oldu göçmenler?

Evet bizler ittik onları çetelerin kucağına. Kaçak göçmenliği teşvik ederek mafyaya ve göçmen tacirlerine davetiye çıkardık.

-Rotayı değiştirmek için ne yapmalı AB?

Çözüm getiremeyen çaresiz tanıklar rolünden sıyrılmamız gerekli. Modern sömürgeciliğe bir nokta koymalıyız. Sömürgeci sözcüğünü ilk kez yirmi yıl önce uluslar arası şirketlerin  Afrika ülkelerinde yatırım yaptıkları ama vergilerini vergi cennetleri diye tanınan İsviçre ve Lüksemburg’da ödedikleri dönemde kullandım. Bu nedenle Afrika ülkeleri, ekonomik yönden kalkınamadı ve Afrikalılar gitgide yoksullaştı. Şimdi bu adaletsizce politikalarla yüzleşme zamanı geldi.

[email protected]