'Emekçi cesetleri üzerinde oynanan yağmaya dayalı bir oyun bu. Sermayeye ve kara paraya buladılar işçinin topunu. Ayaktopu ayaktakımının oyunu olarak doğmuştu halbuki.'

Şeyin şeyhi topumuzu neden çaldı?

Rüşveti mukabili Katar’a verilen son Dünya Kupası için yapılan inşaatlar sırasında 6 bin 500 işçi hayatını kaybetti. Tabii, o işçiler Katar şeyhinin hâkimi olan ailenin mensupları değillerdi. Aslında Katarlı da değillerdi. Hindistan, Pakistan, Nepal, Bangladeş, Mısır ve Sri Lanka kökenliydi hepsi. 10 yıl önce, kupa organizasyonun Katar’a verildiğini duyunca çalışmak için koşup gelmişlerdi. Şeyhin şeyinde hep birlikte, ayrımsız öldürüldüler. İşçi sınıfının vatanı yoktur!

Dünya futbolunu yöneten ve haliyle son organizasyonu rüşveti mukabili Katar’a veren FİFA'nın bir sözcüsüne sebebini sordular. Sözcü, işçilerin FİFA projelerindeki haklarını korumaya tamamen kararlı olduğunu söyledi. “Şantiyedeki çok sıkı sağlık ve güvenlik önlemleriyle, FİFA Dünya Kupası şantiyelerindeki kaza sıklığı, dünyadaki diğer büyük inşaat projelerine kıyasla düşüktür” diye ekledi. 6 bin 500 düşük rakamdı yani. Bunun birkaç katı da ihtimal dahilindeydi. İşçi öldürülmek içindir!

Hem bu ayaktopu organizasyonu için harcanan paranın yanında üç-beş bin işçinin sözü mü olur? Katar şeyinde yarın başlayacak kupa organizasyonunun gerçekte ne kadara mâl olduğu belirsiz. Hacının yağı bol, dilediği yere esirgemeden sürüyor. Bazı hesaplamalara göre maliyeti önceki 21 turnuvanın toplamından bile yüksek. ABD merkezli spor finansmanı danışmanlığı şirketi Front Office Sports, maliyeti 220 milyar dolar olarak öngördü. Katar şeyinin yetkilileri de doğruladı rakamı, 200 milyardan fazla dedi, yuvarladı. Bir iki milyarın lafı mı olur? Ancak tabii bu paranın milyarda birini iş güvenliği için harcamaktan kaçındılar. İşçiye yatırım yapılmaz!

***

“Hacı” falan deyip küçümsedik biraz ama Katar şeyhi uzun bir zamandır ülkemizin de efendisi. Hacının bol keseden dağıttığı o paralarda bizim de alın terimiz, gönülsüz katkımız var. Ayaktopuna harcananların hepsi petro-dolar değil yani, keriz parası bir kısmı. AKP son 12 yılda ülkede ne kaldıysa onlara sattı. Onlar da kazandıklarını Katar’a taşıdı. Satılanlar arasında hastane, banka, otel, yalı, fabrika, AVM, TV kanalı-platformu, futbol yayın hakları, Borsa İstanbul, ne ararsan var. Ülkenin en pahalı yalısını, Erbilgin Yalısı'nı, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani'nin kayınpederine sattılar birkaç yıl önce. Ederi 100 milyon avrocuk bir şeydir, şeyin şeyhi için çerez parası bile değildir. Ayrıca 795 bin metrekarelik vatan toprağı da şeyin şeyhinin ailesinin mülkiyetine geçti. İşçiyi öldürenler vatanı da böldü, gözümüzün içine baka baka ham yaptı. 

Ancak bu renkli “ticaret hacmi”ne rağmen iki “ülke” arasındaki para akışı zaman zaman açıklanamaz düzeylere çıkıyor. Bir iddiaya göre, Türkiye’de devlet tarafından verilen tüm ihalelerden yüzde 25 komisyon alan etkili ve yetkili “birileri” bu yolla biriktirdikleri paraları Katar’da tutuyor. Öyle böyle değil, bu paranın 400 milyar dolar civarında olduğu söyleniyor ki, nereden baksan iki Katar usulü olimpiyat karşılığıdır.  

Kara para, sermaye, din, futbol, emperyalizm, hırsızlık ve yağmanın iç içe geçtiği karanlık bir dünyadır burası. Ve futbol sadece popüler bir gösteri değil, aynı zamanda etkili bir kara para aklama aracıdır. Hacı yağı bolca sürer, bolca sürerken bir kısmını çalar. Türkiye’de yatırım yapar, yatırım için taşıdıkları paraların bir kısmı el altından Hacıya döner. Böyle serseri mayın gibi dolaşırken izleri kaybolur, yıkanır, tertemiz olur.  

***

Katar’a “şey” dememiz, bir ülke olmaktan çok şeyhin oyuncağı olmasındandır. Gelin görün ki şeyhin şeyi, 85 milyonluk koca ülkeyi esir almış gibi görünmektedir. Katar şeyinden söz ediyoruz ama malum dünya globalleşmiştir. Haliyle hırsızlık da kozmopolit bir niteliğe bürünmüştür. Katar şeyhi tek başına çalmaz, Ortadoğu’dan, Afrika’dan, Latin Amerika’dan, tabii Avrupa demokrasisinin beşiğinden ortaklar bulur, organize olur. Kimisi kâr ortağıdır, kimisi rüşvetini alır oturur. O rüşvetler seçim yarışında öne çıkmak için kullanılır. Demokrasi tıkır tıkır işler. 

Eğer arada bir dava ile karşılaşmışsanız orada demokrasi bir sorunla karşılaşmış demektir. Şöyle özetleyeyim, 10-15 yıl önce futbol endüstrisi kara para-şike-rüşvet sarmalında yuvarlanıp palazlanırken yoldan sapma emareleri de göstermeye başlamıştı. Ayaktopunun arsadan borsaya kayması iyiydi ama borsada da başı boş bırakılmamalıydı. Uluslararası küresel sermaye işareti verdi, neoliberal sistem hemen önlemleri aldı. Futbol kara para, rüşvet ve şikeden arındırılacaktı. Güney Kore’de, İtalya’da, Türkiye’de, Arjantin’de, Yunanistan’da devlet derhal işin içine daldı. Polis operasyonları, şike düzenlemeleri havada uçuşuyordu. İtalya’da Juventus ve Milan, Arjantin’de River Plate, Türkiye’de Fenerbahçe o arada itilip kakıldı. Futbol yoluyla yapılan yolsuzluk ve hırsızlıklar düzenin çerçevesine uygun hale getirildi. Futbolda dönen kara para bu yolla sistem içine kanalize edilmişti.

Ama öyle bir çürüme ki bu bir iki operasyonla düzelmesi imkânsız. Her adımında pis kokular sarıyor ortalığı. Katar şeyindeki organizasyon da en pis kokanıdır. 

2015’te, FIFA Kongresi için İsviçre’de bulunan FIFA yetkililerinden altısı ABD’nin talebiyle yolsuzluk yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alındı. Yetkililere yöneltilen suçlama 2018 Dünya Kupası’nın Rusya’da ve 2022 Dünya Kupası’nın da Katar’da düzenlenmesi kararını verirken rüşvet aldıkları ve para akladıklarıydı. Dünya Kupası’yla ilgili yayın hakları ve pazarlama konusunda da yaklaşık 100 milyon dolarlık yolsuzluk yapıldığı öne sürülüyordu. Bunları yaparken şantaj ve dolandırıcılık yoluna da tevessül etmişlerdi elemanlar. Dava mava derken hepsi aklandı, tertemiz oldu, şerefli adamlar olarak aramıza karıştı. Sonuçtan FİFA yetkilileri de memnundu. Diego Maradona’ya sordular nedenini, şöyle dedi: “FIFA sözcüsü soruşturmayı kendilerinin istediklerini söylüyor. Bu büyük bir yalan. Skandala tamamen hazırlıksız yakalandılar. FIFA’nın futboldan nefret ettiğine inanıyorum. Şeffaflıktan nefret ettiklerini biliyorum. Artık bu yalanlara bir son verin. Blatter’i (FIFA Başkanı Sepp Blatter) yeniden başkan seçmek için süslü yemekler organize etmekten vazgeçin. Elinizdeki parayı rüşvet için kullanacağınıza Afrika’da futbol oynamak isteyen yoksul çocuklar için harcayın…” 

Fransa’da da dava açtılar aynı konuda. Eski UEFA Başkanı Michel Platini, 2022 Dünya Kupası'nın Katar'a verilmesiyle ilgili “kamu görevlisi olmadan aktif ve pasif rüşvette karışmakla” suçlandı. Polis, Platini’yi alıp sorguladı. Eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin danışmanı Sophie Dion ve dönemim İçişleri Bakanı Glaude Gueant aynı soruşturma kapsamında polise ifade verdi. İddiaya göre Platini, oylamadan 9 gün önce, para akışını sağlayan FIFA eski Başkan Yardımcısı Muhammed Bin Hammam ile görüşmüştü. Bu görüşmenin ardından Platini Elysee Sarayı’nda dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Katar Emiri’nin oğlu Temim bin Hamed Al Sani (şimdiki emir) ve Katar Başbakanı’nı buluşturmuş, Dünya Kupası 2022’yi konuşmuşlardı. Bu buluşmanın ardından petro-dolarlar havada uçuşmuştu. Rus oligarkları ile Katarlı inşaatçılar FIFA üyelerine hatırı sayılır ödemeler yapmıştı. Rusya futbolunu ve hatta sporunu Ukrayna gerekçesiyle yalıttılar, Dünya organizasyonlarının dışına attılar. Katar’da katar yürüyor. Allah’ın ve petro-dolarların inayetiyledir!

***

Emekçi cesetleri üzerinde oynanan yağmaya dayalı bir oyun bu. Sermayeye ve kara paraya buladılar işçinin topunu. Ayaktopu ayaktakımının oyunu olarak doğmuştu halbuki. Sümerlileri ve Çinlileri bir yana bırakıyoruz, FIFA'ya göre futbol, modern anlamda 1848 yılında İngiltere’de doğmuş. İlk milli takım da adada kurulmuş. Demek ki sanayi devriminin kokusu var üzerinde. Kaba bir oyundur, işçiler boş zamanlarında kendi aralarında böyle sosyalleşirlermiş, işçi sınıfı eğlencesidir. Demiryolları bu sporun “lokomotifi” olmuştur. Sheffield bıçak üreticilerinin, West Ham United demircilerin, Manchester United dokumacıların, Arsenal silah ve cephane fabrikasının takımıdır. Yayıldığı yerlerde, İtalya ve Almanya'da da işçi sınıfının sporudur. 

İngiltere’de bir işçi oyunu olarak doğmuştu ama zamanla içine sermaye kaçtı, kâr hırsıyla yapılmaya başlandı. Oyundur ancak spor sayamayız. Artık işçi öğütme ve oyalama oyunudur. Bir avuç asalak dünyayı ağmalarken soyulanlara ve sömürülenlere gösterilen bir yalancı kuştur. Topumuzu çalan şeyin şeyhi değil, kapitalist düzendir.

***

İşçileri biner biner öldürdüler, çölün ortasında süper lüks statlar yaptılar. Ama şeyde şeriat hükmünü sürdürüyor hâlâ. Sevgilinizle yatmanız yasak mesela. Aynı odada erkek erkeğe kalmanız sümme haşa, Hasan Karaya sendromudur. Esnedi şeyh fakat, statta bira servisi yapılabilecek turnuva boyunca. Gerisini getirip sarhoş olmak isteyen yallah lüks otellere, dışarıda külliyen yasak. Yani şeyde şeyh usulü şeriat sokakta, evde geçerli ama statta ve lüks otellerde geçerli değil. Demek ki top gibi şeriat da yuvarlaktır!

Haliyle şeriata şaşı bakan gavurlar pek rağbet etmedi şeye gelip ayaktopu seyretmeye. Şeyhte para bol, işçi gani, göçmen emekçileri topladılar, üzerlerine katılımcı ülkelerin takımlarının formalarını geçirip ellerine de birer bayrak tutuşturdular. İşçiler, ölen işçilerin yaptığı statların koltuklarına ilişip eğlenmeye gelen varsıl seyirci rolü yapacaklar nasip olursa. Arada bira içebilecekler mi belirsiz. Oyun sürecek nihayetinde, önemli olan bu. Şeriat İslamcının topudur, istediği gibi oynar ve sonunda hep işçi sınıfının kalesinde son bulur serüveni. 

Yarın başlıyor gösteri. Lüks statların parlak ışıklarından gözünüz kamaşacak yine. Yuvarlanan topa bakarken yeşil sahaların altında yatan işçi ölülerini hatırlamayacaksınız. Kazanan sevinecek, kaybeden üzülecek, yağma o sayede biraz daha sürecek.