Yerli hayalet uçak: Efsane mi gerçek mi?

Gelecek hafta başlayacak olan savunma sanayii fuarında gündemi kaplayacak gibi görülüyor. TF-X projesini hafife almak da dışa bağımlılık faktörünü görmezden gelmek de yanlış.

Ogün Eratalay

IDEF Türkiye’de gerçekleştirilen uluslararası bir savunma sanayii fuarı. Yıllardır düzenlenen bu fuarda özellikle Türkiye’deki savunma sanayi firmaları vitrine çıkıyor ve hem Türk Silahlı Kuvvetlerine hem de yabancı ülke ordularına ürün satma yarışına giriyor. 

Son dönemde Türkiye burjuvazisinin geçirdiği dönüşüm ve değişimle beraber gelişme kaydeden bu alan oldukça kârlı hale geldiği için daha büyük projelere soyunmak için türlü hamleler yapılıyor. 

17-20 Ağustos 2021 tarihleri arasında yapılacak olan fuarda bilen bilmeyen bilimum kalem erbabı tarafından ısıtılacağı anlaşılan bir konu konu TAI tarafından yürütülen TF-X (Turkish Fighter Experimental) projesi.

TAI TF-X projesi

TAI TF-X, hakkında kamuoyuyla paylaşılan bilgilere göre 5. nesil çift motorlu savaş uçağı olacak. Farklı görevler için tasarlanabilecek yapıda çok amaçlı süpersonik bir platform. Savunma Sanayi İcra Komitesi eliyle TAI tarafından yürütülen proje Türk Hava Kuvvetlerinin (THK) önümüzdeki dönem uzun vadedeki savaş uçağı ihtiyacını karşılamayı hedefliyor. Bilindiği gibi hava kuvvetleri bünyesinde F-4 ve F-16 savaş uçakları modernize edilmelerine rağmen artık yavaş yavaş görev sürelerinin sonuna yaklaşmakta olan silahlar. Türkiye’nin ABD liderliğindeki F-35 programından çıkmasıyla beraber gündeme yeniden gelen TF-X projesinin önümüzdeki dönemde hızlanması bekleniyor.

Savaş uçağı projeleri genellikle uzun vadeli ve kullanıcı ülkenin özel ihtiyaçları gözönüne alınarak tasarlanan, prototip süreleri uzun bir döneme yayılan silahlar. Savaş uçağını oluşturan bileşenlerin geliştirilmesi ve koordineli şekilde çalışmasının sağlanması üst düzey bir teknoloji ve bilgi birikimi gerektiriyor. Astronomik rakamlara mal olan bu devasa silahların tasarımında oluşabilecek hata bile olmayan verimsizlikler veya en iyi olmayan uygulamalar ileride tüm projeyi etkileyebilecek maliyetler çıkartabiliyor.

F-35 ve 5. Nesil Savaş uçakları

Bugün yavaş yavaş ABD ve bazı müttefik ülkelerin kullanmaya başladığı F-35 savaş uçağı da böylesi bir ihtiyaçtan dolayı ortaya çıkmıştı. Gelişkin hava savunma sistemlerine karşı olabildiğince düşük radar izi özelliğine sahip tasarım, uçak pisti olmayan çıkartma gemilerinden dikey kalkış ve inişi sağlayabilecek özel tasarım gibi ayrıntılar yeni nesil savaş uçaklarıyla beraber gündeme gelmişti. Son dönemde F-35 ile benzer özelliklerde tasarlanan ve üretilme aşamasına yaklaşan belli başlı projeler arasında şunlar yer alıyor:

  • Suhoi Su-57 (2020 yılında Rus Hava ve Uzay Kuvvetleri envanterine girdi)
  • Chengdu J-20 (2017 yılında Çin Hava kuvvetleri envanterine girdi)
  • Hindistan AMCA (Tasarım aşamasında)
  • Güney Kore KAI KF-21 Boramae (Tasarım aşamasında ancak 5. Nesil değil)
  • Türkiye TAI TF-X (Tasarım aşamasında)

Modern savaş uçaklarında olması istenen ve 5. Nesil özellikleri olarak adlandırılan özellikler ise şöyle sıralanabilir:

  • Stealth (radarda az görülme) özelliği
  • LIPR radar özelliği (pasif radarlar tarafından algılanmayı azaltan tipte radar)
  • Çok yüksek hızlara uygun gövde yapısı
  • İleri teknoloji avyonik sistemleri
  • Üst düzey komuta kontrol, iletişim-muhabere ve diğer siilahlarla beraber çalışabilecek network özelliği 
  • Silah sistemlerinin gövde içinde olması

Yukarıda sıralanan özelliklerin 5. Nesil özellikleri olduğu konusunda bir konsensus bulunmasa da yaygın görüş bu özelliklerin tamamının bulunduğu bir platformun bu şekilde adlandırılabileceği yönündedir. 

Klasik bir zaman çizelgesi

Bu derece kapsamlı ve uzun vadeli bir projede takvim büyük değişiklikler gösterse de genel anlamıyla izleyeceği aşamalar ve bu aşamaların yaklaşık alacağı süreler aşağıdaki şekilde özetlenebilir. Buradaki proje adımlarının her birisinin dış etkenlerin etkisine açık olduğu ve  süreci darbağaza sokabileceği de hatırdan çıkartılmamalıdır. Büyük ölçüde tamamlanmış güncel bir program olduğu için F-35 projesinin yaklaşık süreci esas alınmıştır:

  • Genel Tasarım Aşaması (Concept Demonstration Phase), 1997. Bu aşamada Boeing ve Lockheed Martin seçilmiştir.
  • X-35A prototipi tasarlanmış ve 2000 yılında uçuş gerçekleştirilmiştir.
  • 1 yıl süren 28 farklı test uçuşunun ardından sistem geliştirme aşamasına geçilmiştir.
  • Sistem Geliştirme ve Sunum (System Development and Demonstration SDD) aşamasında tüm savaş uçağı sistemi tasarlanır ve üretilir.
    • İtiş sistemleri- Uçuş sistemleri-Gövde entegrasyonu tamamlanır
    • Son montaj ve Kontroller (Final Assemby and Checkout, FACO)
    • Prototipin hangardan çıkması (2006)
  • Prototipin ilk test uçuşu (2006)
  • Yazılım güncellemeleri ve 17 bin saat uçuşun ardından SDD aşaması tamamlanır (2018)
  • Silahlı Kuvvetler bünyesinde 2011 yılından sonra çok çeşitli konfigürasyonlarda denenmiştir. Bu denemeler sırasında çok sayıda arıza, verimsizlik ve hatalı tasarım ortaya çıkmış ve çözümlenmiştir
  • Seri üretim 
  • İlgili ülke hava kuvvetleri envanterine giriş (2018)
  • Yeni görev ve uygulamalar için modifikasyon (Sürmekte)

TF-X projesinin kritik noktaları

Daha önceki benzer projelere bakarak TF-X projesinin darboğazları aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Avyonik uçuş sistemleri
  • İtiş sistemleri
  • Silah sistemleri
  • Stealth özellikleri
  • Kaska entegre kontrol sistemleri
  • Fırlatma koltuğu tasarım ve üretimi
  • Genel olarak projenin ve proje verilerinin siber saldırılara karşı korunması
  • Bakım, lojistik ve tedarik zinciri konuları

Öne çıkan teknolojik üretimlerin ötesinde projenin uzun süre devam edeceği düşünüldüğünde bu türlü karmaşık imalat için üst düzey karmaşık bir tedarikçi sistemi kurulması elzemdir. Türkiye’deki ilgili teknolojik gelişme hatırı sayılır bir seviyede olmasına rağmen örneğin itiş sistemlerinin geliştirilmesi gibi konularda yabancı şirketlerle işbirliği kaçınılmaz gözükmektedir. Bu örnekten devam edersek İngiliz Rolls Royce uçak motorlarının üreticisi olan BAE Systems’in adı projeyle beraber telaffuz edilmekle  beraber kamuoyuna açıklanan resmî bir bilgi bulunmamaktadır.

Sonuç çok değişmiyor: Bağımlılık ve tutarsızlık

Son dönemlerde Türkiye savunma sanayii ileri hamleler yapıyor olsa da genel anlamda Türkiye sanayiinin gelişmişlik seviyesine bağlı konumdadır. Bu anlamda emperyalist merkezlere hammadde ve son teknoloji üretim araçları anlamında bağlılık dikkat çekicidir. TF-X projesinin nasıl ilerleyeceği bilinmemekle birlikte teknoloji transferine bağımlı bir ülke konumunda olan Türkiye’deki üretim araçları geliştirecek teknolojik atılım eksikliği burada belirleyici olacaktır. Havacılık sanayiiden bir örnekle ne demek istediğimizi anlatmaya çalışalım: Dünyada öne çıkan bir helikopter üreticisi, ara mamullerinin üretilmesi için ülkemizdeki kalburüstü bir firmayla ortaklık yapabilmekte ancak bu işbirliğinin ön şartı olarak belirli teknolojiye sahip ve aynı emperyalist merkezlerde en son teknolojiyle üretilmiş tezgâhların kullanılmasını şart koşabilmektedir. Bu anlamda teknolojik bir arka planı süreçle beraber örülmeyen bir proje topal kalmaya mahkumdur. 

Projenin bir de teknik olmasının ötesinde siyasi bir yanı vardır. Türkiye’nin askerî anlamda attığı stratejik adımlar takip edildiğinde S-400 savunma sistemlerinin Rusya Federasyonundan alındığı sıralarda yapılan değerlendirmelerin de güncellenmesi gerekecektir. 

Görece sınırlı bir harekât bölgesine sahip SİHA’lar ve savunma amaçlı S-400 füze sistemlerinin işaret ettiği bir doğrultu var.

Bu doğrultuyla tüm savaş uçağı filosunu çok yakın bir dönemde olmasa da yaklaşık 20 yıllık bir süreçte büyük ölçüde kendi kabiliyetleriyle üreteceği uçaklarla yenilemeye girişmek arasında bir açı olduğu açıktır.