Yeni Türkiye Yüzyılı ve karşı devrimin boğamadığı kadınlar

AKP’nin, gericiliğin kadınlara biçmek istediği kaftanı biliyoruz. Bundan sonrasını ise, meclis kürsüleri değil, kadınların sokakta, mahallede, işyerinde verdiği mücadeleler belirleyecek.

YAREN YILMAZ

1917, Rusya…

Devrimin henüz daha 4. gününde, kadınlar ve erkekler yasa önünde eşit ilan ediliyor. Bir sene içinde tanınan Medeni Kanun ile kadınlar evlilik, siyasete katılım, eğitim, kürtaj gibi başlıklardaki temel haklarını kazanmış oluyor.

1924, Türkiye…

Devrim Kanunları olarak da bilinen, laik cumhuriyetin temelini atan 3 kanun kabul ediliyor. 10 yıl sonra ise kadınların seçme ve seçilme hakkı tanınıyor.

Avrupa ülkelerinde ise ilk etapta yalnızca mülk sahibi erkeklere tanınan seçme ve seçilme hakkı için kadınlar ve işçiler tarafından 19. yüzyıl (bazı ülkelerde 20. Yüzyılın ortalarına kadar) boyunca süren mücadeleler sonucu kazanılıyor.

Genel oy hakkı, ağır koşullarda sömürülen işçilerin, yok sayılan kadınların birer yurttaş olabilmesidir. Ülkenin geleceğine dair söz söyleyebilme, kendi çıkarlarının ülke yönetiminde temsil edilebilmesini sağlayabilmektir.

Bugün seçim sonuçları ile ortaya çıkan karanlık tablo ise boyun eğmeyen kadınların iradesini temsil edebilmekten fersah fersah uzaktadır.

Cehenneme giden yolun taşları…

İyi niyetten midir bilemiyoruz, zaten siyasette niyetten çok sonuçlar önemlidir. Ancak bugün karşımıza çıkan meclis tablosunun seçim günü oluşmadığını, öncesinde iktidar ve düzen muhalefetinin el ele yürüttüğü bir operasyonla oluştuğunu görmemiz gerekiyor.

Siyasetin halksızlaştırılması, CHP’nin kurucu değerlerinden bir tanesi olan ve toplumda AKP’ye olan öfkenin önemli bir enerji kaynağı olan laiklikten vazgeçmesi, AKP-MHP artıklarına, Sivas katliamcılarına onlarca vekille birlikte meşru bir alan hediye etmesi daha önce de soL portal’da defalarca yazıldı. Biz biraz da kadınlar için özellikle elzem olan bir örneği hatırlatıp geçelim.

Kirli ittifaklar ve pazarlıklarla dolu seçim sürecinde en çok konuşulan pazarlıklardan biri de Yeniden Refah Partisi’nin AKP ile ittifak yapma koşulu olarak 6284 numaralı kanunun kaldırılmasını öne sürmesi oldu. Kadınlar yaşam haklarının pazarlık masasına getirilmesine şiddetle tepki gösterirken bir tepki de AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin’den geldi. Zengin, partisine yaptığı ilk çıkıştan sonra “Ben tartışılamaz demedim. Keşke daha insani, seviyeli, İslami bir ortamda tartışabilsek… Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili tartışmayı Saadet Partisi açmıştı…” sözleriyle bir geri adım attı ve çuvaldızı Millet İttifakı’na da batırmayı ihmal etmedi. Millet İttifakı’nın açıkladığı Mutabakat Metni’nde de laiklik ve İstanbul Sözleşmesi’nin geçmemesi de bu konuda ortaklaşılan tavra dair önemli bir veri sunuyor.

Sonuç olarak partiler, ittifaklar arası ideolojik ve siyasi sınırların silikleştiği bir düzlemde, kadınların mücadeleyle kazandığı ve AKP’ye karşı sokakta mücadeleyle savunmaya devam ettiği hakları yalnızca masalarda pazarlık konusu edilen birer gündem olabildi.   

Kadınları önümüzdeki dönemde ne bekliyor?

Türkiye tarihinin en sağcı, en gerici meclisi kadınların kazanımlarının ve Türkiye’nin ilerici birikiminin karşısına dikilmiş durumda. Zaten devlet eliyle beslenip palazlandırılan şeriatçı yapılanmaların şimdi de meclisin yasal statüsüne de erişmesi gericiliğin cüretini arttıracak. Bir yandan da AKP, yeni bir anayasa tasarısı için kolları sıvamış durumda. Düzen muhalefetini de kendi gerici saikleriyle şekillendirmiş olan AKP, mecliste yarattığı mutabakatla kendi istediği toplumsal düzeni kurmada bir eşik atlamış olacak. Yeni Türkiye Vizyonu, AKP’nin hegemonyasına teslim olmuş düzen siyasetinin, yıllardır AKP Türkiyesi’ne boyun eğmeyen topluma dayatacağı yeni normalleşmedir. Bu çerçeveden bakıldığında, yıllardır “dindar ve kindar” nesiller yetiştirmeye çalışıp başaramayan AKP’nin seçim sonrası ilk icraatlarından birinin okullara imamlarını yığmak olması tesadüf değildir.

Normalleşme demişken, emekçiler her gün yoksullaşmaya devam ederken, AKP’nin yeni maliye bakanından normalleşme bekleyenler, ya kısa bir süre içinde hayal kırıklığına uğrayacaktır, ya da AKP ile hiçbir zaman gerçek bir derdi olmayanlardır. Biz ise bakanı krizin faturasını emekçi halka kesen kemer sıkma politikalarından, “Kriz dönemlerinde kadınlar da iş aradığı için işsizlik artıyor” cümlelerinden hatırlıyoruz. Demek ki AKP’nin pek “rasyonel” bakanı da, köşeye sıkıştığı ilk anda kriz ve işsizliğin sorumlusu olarak kadınları göstermekten utanmıyormuş!

“Normal” zamanda dahi ucuz işgücü olarak çalışan kadınlar, kriz döneminde ilk olarak gözden çıkarılacak, güvencesizliğe ve daha ağır sömürü koşullarına mahkûm edilecek toplumsal kesimlerden biri olacak. Ekonomik güvencesizlik ve kadınların hukuki haklarına yapılan saldırılar birleşerek, birçok emekçi kadın ve çocuğun yoksulluk-şiddet-tarikat sarmalına mahkûm edilmesinin önünü açacaktır.

Hiç umut yok mu?

Umut yok mu? Veya düzen siyasetinin bizlere öğütlediği gibi, yıllarca mücadeleyle kazandığımız haklarımız şaibeli bir seçim sonucuyla çöpe mi gidecek?

AKP’nin, ve aslında bu düzenin normali olan sömürünün, gericiliğin kadınlara biçmek istediği kaftanı biliyoruz. Bundan sonrasını ise, meclis kürsüleri değil, kadınların sokakta, mahallede, işyerinde verdiği mücadeleler belirleyecek.

Yazının başına dönecek olursak, bütün hayatın altüst olduğu devrimci dönemlerde, yeni bir yaşam kurulurken kadınların eşitlik ve özgürlük talepleri bu zeminde filizlenmiştir. 20. yüzyılın başında bu coğrafyanın şahit olduğu iki büyük devrimde de kadınların elde ettiği haklar “devrim içinde devrim” niteliğinde olmuştur. Karşıdevrim de toplumun tamamını teslim alabilmek için önce kadınlara saldırmakta, boyun eğdirmeye çalışmaktadır. Tam da bu yüzden kadın mücadelesi önce aydınlanma, laiklikten mücadelesinden geçmelidir. Kadınların her türlü ekonomik bağımlılıktan kurtulabilmesi için sadaka ve fonculuk kültürü yerine dayanışma ve bağımsızlık konmalıdır. Emekçi kadınlar dostlarını ve düşmanlarını ayırabilmeli, faşist hareketin kadın liderlerinden kızkardeş, kadın patronlardan mücadele arkadaşı çıkmayacağını iyi bilmelidir.

En önemlisi, umut etmek isteyen, AKP’nin 21 yıllardır bütün uğraşlarına rağmen boyun eğdiremediği mücadeleci kadınlara bakmalıdır.