TKP Merkez Komite Üyesi Savaş Sarı, partinin gelecek dönem çalışmalarını TKP'nin Sesi dergisine değerlendirdi.
Sarı, seçimler ve hayat pahalılığı arasına sıkıştırılmış yurttaşlara da çağrı yaparak “Toplumdaki eşitsizliğin bu kadar arttığı bir Türkiye’de halk sesini çıkarmalı. Yoksa bugün dış düşmanın oyunları yarın da enkaz devraldık şimdi kemer sıkma zamanı diyerek halka bu yoksulluk kanıksatılmaya çalışılacak” ifadelerini kullandı.
Sarı'nın TKP'nin Sesi dergisine yaptığı değerlendirme şöyle:
TKP’nin Sesi’nin 7’nci sayısının başlığı “Yalnız Kalma!” Burada kime sesleniyorsunuz?
İnsanlar mutsuzluk ve yaşamın zorluğuna dair hemen hemen her yerde konuşuyorlar. Salgın koşulları, geçinebilmenin artan yükü, işsizlik derken insanların hayatla bağı fazlası ile örselenmiş durumda. Bugün her birimizin tek tek çaresizliğini besleyen en önemli neden ise yalnızlık. Bunca sorun ve yükün karşısında insanlar yapayalnızlar. Öncelikle bu yalnızlığı yaşayan ve ayakta kalmaya çalışanlara sesleniyoruz. Emeği karşılığı ücretle geçinmek zorunda olanlar, onca belirsizlik içerisinde el yordamıyla hayatta yol almaya çalışan gençler, memleketi için kaygılanan yurttaşlar. Belki de nüfusun büyük bir çoğunluğu bu çağrının muhatabı. Sayıya döktüğünüzde milyonlarla tarif edilebilirler. Yaşamlarını sürdürebilmek için her gün yapmak zorunda oldukları, eyledikleriyle ise toplumsal yaşamın yeniden ve yeniden devamını sağlayan asıl gücü temsil ediyorlar. Ama içinde yaşadıkları dünya ve toplumsal düzen karşısında kendilerini etkisiz, belki çaresiz yani yalnız hissediyorlar.
TKP’nin çağrısı çaresiz olmadığımıza, bir araya geldiğimizde büyük bür gücü temsil edeceğimize dair bir iddia aynı zamanda.
Örgütlenmek, örgütlü olmak güzel ama zor değil mi? İnsanların üzerinde çok fazla sorumluluk var bir de örgütlü olmanın sorumluluğunu taşıyabilir mi?
Aynı sorunları yaşayan, benzer gerekçelerle umutsuzluk ve çaresizlik içerisine itilmiş olan insanların bir de hayata ve yarına dair ortak beklentileri varsa bir araya gelmesinden, birlikte hareket etmesinden daha doğal ne olabilir?
Patronlar, bu düzeni temsil eden siyasetçileri tam da bunu yapıyorlar. Siyasetçisi, mafyası, tarikatı, patronu onca hır güre, itiş kakışa, her tür abartılı öfke ve tehditlere rağmen çıkarlarının da kaderlerinin de bir olduğunun bilinci ile hareket ediyorlar. Ve biliyorlar ki bu düzenin devam etmesi bahsettiğimiz o büyük çoğunluğun yalnızlığı sayesinde mümkün.
Biz ise emekçilerin ve gençlerin bir araya gelmesi, birlikte insana yaraşır bir hayat için mücadele etmesinden söz ediyoruz. Kendi hayatımızı, sevdiklerimizin, ailemizin hayatını sürdürebilmek, daha iyi koşullarda yaşayabilmenin olanaklarını yaratabilmek, ayakta kalmaya çalışmak; tüm bunlar için mücadele etmek büyük bir yük ve sorumluluk gerçekten. TKP’nin bir araya gelme, örgütlenme çağrısı bu yükü artıran, buna yeni sorumluluklar ekleyen bir adımdan daha çok tek başına üstesinden gelemediğimiz, bu düzenin üzerimize yıktığı yükün hep birlikte üstesinden gelmeye dönük bir dayanışma çağrısı.
Hayat pahalılığına karşı da bir süredir kamuoyuna ayağa kalk diye sesleniyorsunuz, bu seslenmenin bir karşılığı oluyor mu?
İnsanlar hayat pahalılığı karşısında zaten fazlası ile öfkeliler. Bu öfkenin bir söylenme ve hayıflanmadan öteye taşınması; halkın sesinin, tabir uygunsa isyanının, duyulması, her yerde hissedilmesi gerekiyor. Toplumdaki eşitsizliğin bu kadar arttığı bir Türkiye’de halk sesini çıkarmalı. Yoksa bugün dış düşmanın oyunları yarın da enkaz devraldık şimdi kemer sıkma zamanı diyerek halka bu yoksulluk kanıksatılmaya çalışılacak.
Bu çağrıyı yeni örgütlemeye başladık. Mahallelerde, iş yerlerinde insanlar çağrımıza olumlu tepkiler veriyor. Pazar yerlerinde hayat pahalılığına karşı biz bir söz söylediğimizde insanlar on söz söylüyor. Ama bu seslenmemizin asıl karşılığını biraz önce konuştuğumuz “yalnız kalma” çağrımızla birlikte alabiliriz. Bu emekçilere ve gençlere örgütlenme çağrısıdır aynı zamanda.
İnsan boyun eğmez diyorsunuz, buradan devam edelim. İnsanlar direniyorlar ancak bir yandan da kurtuluşu AKP eskisi ya da sömürü düzenini devam ettirecek farklı siyasi partilerde görüyorlar. Bu çelişki normal mi?
İnsanların yalnız olduğundan, yaşam karşısındaki çaresizliğinden söz ettik. Bu durumdayken insanlar, hele bir çıkış yolu da göremiyorlarsa yılana sarılmak da doğal bir seçenek hâline geliyor. Gidişattan şikayetçi olan insanlarla konuştuğunuzda sıklıkla iki şey söylüyorlar. “AKP’den kurtulmak zorundayız, mahvettiler ülkeyi” diyorlar öncelikle. Devamında ise “Ama bu tablo kolay kolay düzelmez”i de ekliyorlar. Aslında çoğu emekçi için bu düzen artık bir gelecek vadetmiyor. İnsanların ortadaki tutarsızlığı ve sahteliği görmemesi mümkün mü? Halka seni kurtaracağız diyor birileri, bakıyorsunuz diyenlerin içinde halkın başına AKP belasını musallat etmişlerden, AKP’nin daha düne kadar en has adamlarından ve yıllardır AKP zora düştü mü can simidi uzatanlardan bol bol var.
Önemli olan insanlar bir araya geldiklerinde ortaya çıkacak güç. İnsanlar bu gücün neler yapabileceğine dair bir fikre sahip değiller.
Hem ekonomik hem de siyasi olarak oldukça zor ve tarihi bir dönemden geçiyoruz. Bu dönemlerde umudu üretmek de zordur. Herkesin bu siyaset biçimine karşı olduğu bir dünyada siz gücünüzü nereden alıyorsunuz?
İnsanlara yalnız kalmayın çağrısı yaptığımızdan söz ediyoruz. Bunun gerekçelerini konuşuyoruz. Halkın, emekçilerin örgütsüzlüğünün geldiği boyutu şu şekilde de tarif etmemiz gerek: Sermaye düzeni bugün, sadece Türkiye’de de değil, neredeyse tüm dünyada insanlığın en temel hakkı olan siyaset yapma hakkını elinden almaya çalışıyor. Bunu sadece baskı ve yasaklamalar yoluyla değil, büyük bir düşünsel saldırı ve toplumların çözülmesi pahasına ağır bir çürüme ile birlikte hayata geçiriyor. Bir kere insanlığın bu saldırıya direnmesi gerek. TKP ve dünyada komünistler bu direnişin merkez odağıdır. Bu direnişin tanımı ise örgütlü mücadele ve siyasettir. Ne dünyada ne de Türkiye’de yalnız olmadığımızı görüyoruz.
Çağrımızın bugün için yetersiz de olsa karşılık bulduğunu görüyoruz. Bu umudun çoğalması açısından çok değerli. Gücümüzü tarihten, bugünden, yaşam tarafından doğrulanan görüşlerimizden ve en önemlisi ise insana yaraşır bir yaşam savunusunun meşruiyetinden alıyoruz. Eşitlik ve özgürlüğün fazlasıyla acil ve yakıcı bir ihtiyaç hâline geldiği günlerden geçiyoruz. Bu bizim sadece sorumluluğumuzu değil aynı zamanda umudumuzu ve gücümüzü besleyen en önemli kaynak.
TKP önümüzdeki dönem ne yapacak diyerek bitirelim isterseniz…
Yapacak, yapılması gereken o kadar çok görev var ki önümüzde. Biraz önce bahsettik. Yoksullaşma karşısında halkın sesini yükseltmesi için mahalle mahalle, iş yeri işyeri, okul okul bir çalışma yürüteceğiz. Ve elbette bu sesin örgütlü bir gücün sesi hâline dönüşmesi için çabalayacağız. Aynı zamanda emekçilerin birbirine sahip çıktığı, düzenin insanları ittirdiği bu sefil yaşam karşısında insana yaraşır bir dayanışmanın örüldüğü örnekleri çoğaltmak için seferber olacağız.
Muhakkak emekçilerin çok daha örgütlü, siyaset alanında çok daha fazla görünür ve kendi sözünü söyler hâle gelmesini sağlayacağız.