TÜSİAD, AKP'ye “yönetemiyorsunuz, kendinize çeki düzen verin” mesajı verdi. AKP ise bugünlere patronların desteğiyle geldiğini unuttu, "vesayet dönemi kapanmıştır" yanıtını verdi. soLTV, AKP ve TÜSİAD'ı ortaklaştıran yakın tarihe "Medusa'nın Salı"yla mercek tutuyor.
Haber Merkezi
Patronlar kulübü TÜSİAD’ın “Sistem çöktü, endişe ve güvenlik ortamı hakim” açıklaması 24 saat geçmeden soruşturma konusu oldu.
Büyük sermayenin iktidarı ve muhalefeti istediği çizgide tutmak için verdiği mesajlara yanıt arayışı başladı. Bu süreçte önce Adalet Bakanı, ardından iktidar medyası TÜSİAD’ı hedefe koydu.
Öne çıkan suçlama “vesayetçilik”, verilen tek örnekse 28 Şubat’tı.
Oysa TÜSİAD ve diğer sermaye örgütlerinin parçası olduğu 28 Şubat, AKP'yi iktidara götüren yolun taşlarını döşemişti.
28 Şubat'tan kim 'mağdur', kim galip çıktı?
Bugün olduğu gibi 28 Şubat sürecinde de “sermaye aklı” devredeydi. Amaç 1990’lı yılların “istikrarsız” atmosferine gerekli müdahaleyi yapmaktı.
Milli Güvenlik Kurulu ve Refahyol hükümeti arasındaki gerilim sürerken TÜSİAD’ın düzenlediği toplantılar ve sipariş ettiği raporlar kritik rol oynadı.
Sermayenin birkaç yıl sonra unutacağı “laik Cumhuriyet” hassasiyeti hükümet krizini tetikledi.
Ancak anlatılageldiği gibi daha sonra AKP’yi kuracak olan ekip bu süreçten mağdur değil, galip olarak çıktı.
28 Şubat sürecinin ana aktörü olan Refah Partisi kendi içerisinde de krize savruldu. Ekiplerden "yenilikçi" olarak adlandırılanların başında Erdoğan, Gül ve Arınç bulunuyordu.
Bu ekibin 2001'de kurulan partisi, 28 Şubat'la doruğuna çıkan düzenin yaşadığı bocalamayı aşacak hamleyi yapacak, 28 Şubat'ın açtığı yolda "yenilikçi" gömlekle, tüm tarikat ve cemaatlerin, dönemin ana akım medyasının, patronların ve ABD'nin desteğiyle iktidara yürüyecekti.
Yani AKP, yıllardır mağduru olduğunu söylediği sürecin mağdurundan çok o sürecin sonrasında ortaya çıkan tabloya doğan parti olarak iktidara yürüyecekti. TÜSİAD, Erdoğan'ın "yeni Türkiye'si"nin ilk alıcılarından biriydi. Erdoğan, Ekim 1999’da TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Bülent Eczacıbaşı’nın Yeniköy’deki evinde büyük patronlarla bir araya gelmiş, destek istemişti. TÜSİAD daha sonra Genelkurmay'a sunduğu gizli raporla, AKP'nin iktidar yolunda askeri kanadı ikna etmeye çalışmıştı.
Bazı önemli siyasi kavşaklarda “sermaye aklı”nın nasıl belirleyici rol oynadığını gösteren süreç soL TV'nin hazırladığı "Medusa'nın Salı" belgesel serisinin birinci bölümünde gözler önüne seriliyor. AKP'nin iktidar yolculuğunu anlatan belgesel, Türkiye'nin içindeki siyasi, ekonomik ve toplumsal sorunların yanı sıra; büyük sermayenin desteği, ABD'nin Ortadoğu stratejisi, Avrupa Birliği süreci ve diğer dış faktörlerin AKP'nin iktidara gelmesinde nasıl etkili olduğunu detaylı bir şekilde ortaya koyuyor.
'Yeni Türkiye' kimlerin eseri?
“Medusa’nın Salı” bu hafta sonu yayınlanacak ikinci bölümünde AKP'nin iktidar yolculuğunun 2002-2004 yılları arasındaki kritik dönemeçlerine odaklanacak. Özelleştirmeler, IMF programı, Avrupa Birliği uyum süreci, 1 Mart Tezkeresi ve Irak'ın işgalinin yanı sıra patronların AKP'ye olan desteği, askerin tepkileri ve muhalefetle mücadelesi de ayrıntılı olarak anlatılacak. TESEV krizi ve Kıbrıs Referandumu gibi olaylar üzerinden sermaye sınıfındaki farklı eğilimlerle AKP'nin stratejik manevraları incelenecek.
Türkiye’de siyasi ve ekonomik güç dengelerindeki değişim iş dünyasının AKP'ye ekonomik istikrar ve büyüme beklentileriyle verdiği destek, medya ve liberal çevrelerin yeşil ışık yakması gibi başlıklar üzerinden ele alınırken bu bölümde "Yeni Türkiye" söyleminin inşa süreci ve eski rejimin tasfiyesi üzerinde durulacak.
Patronlar bir işaret mi aldı? TÜSİAD’dan ‘ülke yönetilemiyor’ mesajı | ![]() |