Patronlardan hükümete “Hukuk skandalları bardağı taşırdı, ülke yönetilemiyor” mesajı verildi. Adalet Bakanı Tunç ise “hukuk çerçevesinde” karşılık vereceklerini söyledi.
Haber Merkezi
Patronlar kulübü TÜSİAD’ın bugünkü genel kurulunda AKP-MHP hükümetinin son dönemdeki hukuk skandallarının artık bardağı taşırdığı, ülkenin yönetilemez hale geldiği mesajı verildi.
TÜSİAD’ın bugün yapılan Genel Kurulu ve ardından gerçekleştirilen panelin gerek konuşmalarının içeriği ve gerek kurgusu açısından bu mesajın net bir biçimde verilmesi amacıyla bir eşgüdümle hazırlandığı anlaşılıyor.
Önceki Genel Kurulların aksine konuşmalarda nüanslar öne çıkmadı. Ana konuşma da bu kez farklı olarak TÜSİAD Başkanı tarafından değil TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ömer Aras tarafından yapıldı. Aras konuşmasında “Güven bunalımı yaşıyoruz, bunun nedeni çöken sistem” dedi. Aras’ın "Şimdi soruyoruz... Hukukun üstünlüğüne ve adil yargıya kim sahip çıkacak?” diye seslenmesi dikkat çekti.
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan daha kısa tuttuğu konuşmasında “yaşanan sorunların ardında hukuka güvenin sarsılması var” dedi. “Hukuka güven kalmazsa sistemik risk oluşur” ifadesini kullanan Turan’ın "Suç örgütü kurmak galiba artık şirket kurmaktan daha kolay oldu” sözleri dikkat çekti.
Turan ayrıca Mehmet Şimşek’in politikalarını desteklediklerini ancak ekonomide her şeyin de yolunda gitmediğini söyledi.
TÜSİAD ve büyük sermayenin bu net açıklamalarını, halihazırda olgunlaşmakta olan bir eğilimi okumuş olmaları ya da emperyalist merkezlerden bir işaret almış olmalarıyla açıklamak olası.
Bu işaret, Mehmet Şimşek’in ekonomi yönetimine gelmesinin ardından iyice belirginleşen bir şekilde ABD-Atlantik çizgisine yaklaşmakta olan AKP iktidarını ABD’nin yeni yönetiminin daha çok zorlayacağı bir döneme girilmesi olabilir.
TÜSİAD ne dedi?
Genel Kurulun ana konuşmasını yapan TÜSİAD YİK Başkanı Ömer Aras “Ülke olarak moralimiz bozuk. Güven bunalımı yaşıyoruz” diye başladığı konuşmasında Kartalkaya’daki otel yangınında 78 kişinin yaşamını yitirdiğini hatırlattı ve “Yangın çıkabilir ama 78 kişi ölmez. Ölüyorsa nedeni usulüne uygun yapılmayan binalar ve denetimsizliktir. Çöken bir sistemdir” dedi.
İliç’te, Soma’da, Maraş depremlerindeki ölümlere değinen Aras “Kurallarımız vardır ama uymayan çoktur, yeterli denetim yoktur. Bu ölümlerin ana nedeni sistem bozukluğudur” ifadesini kullandı.
'Politik hayatta olağanüstü olaylar'
Sorumluların görevden alınıp hesap vermesi ve yerlerine “yetkin kişiler” gelmesi çağrısı yapan Aras son haftalarda politik hayatta da “olağanüstü olaylar” yaşandığını söyledi.
![]() |
Belediyelere kayyım atanmasına, menajer Ayşe Barım’ın tutuklanmasına, İmamoğlu hakkında başlatılan soruşturmalara, gazetecilerin gözaltına alınmasına ve yeni mezun teğmenlerin ordudan ihracına değinen Aras “Bu olaylarda suç vardır yoktur diyemeyiz. Ancak çok kısa sürede arka arkaya gelen bu olayların toplumda endişe yarattığını ve güveni sarstığını söyleyebiliriz” diye konuştu.
Aras “Ayrıca tutukluluğun istisna değil kural haline gelmesi gibi kangrenleşmiş bir sorunun kanunlar değişse de çözülmediğini görüyoruz” dedi.
“Bugünkü endişe ve güvensizlik ortamına rağmen” umutlarını yitirmediklerini söyleyen Aras görevlerinin “mevcut uygulamaları eleştirmekle kalmayıp yeni politikalar önermek” olduğunu söyledi.
Bunun için TÜSİAD’ın “Perspektif: 2025 Dönüşüm ve Gelecek için Yol Haritası & Öneriler" adlı kitapçık hazırladığı kaydeden Aras kitapçığın “11 temel maddeyle dönüşümlere hazır ve küresel rekabette öne çıkan bir ülke yaratmak” için yol gösterdiğini kaydetti.
2024 yılında jeopolitik dengelerdeki değişimin hız kazandığını söyleyen Aras, Avrupa başta olmak üzere tüm coğrafyalarda "verimlilik arttırarak rekabetçi olmak" hedefinin global norm haline geldiğini söyledi.
Türkiye’nin AB entegrasyon sürecinin yeniden canlandırılmasının önemli olduğunu söyleyen Aras, 2024 yılında ekonomi yönetiminin uyguladığı programın olumlu sonuçlar verdiğini savundu.
'Kamu da kemer sıkmalı'
Ancak doğrudan yabancı sermaye girişlerinin sınırlı olduğunu belirten Aras “Yatırımcılar için güven ortamını henüz oluşturamadık. Enflasyonla mücadele kararlılığı 2025 yılında da devam etmeli. İhracatçılarımızın pazarlarını kaybetmemelerine de azami özen göstermeliyiz. Kamunun da özel sektör şirketleri ve vatandaşlarımız gibi eşit düzeyde kemer sıkması şart” ifadelerini kullandı.
Enflasyonu kalıcı olarak indirmek için yüksek teknolojiyle verimliliği arttırmak, mal ve hizmet ihracatına dayalı ekonomik büyüme modeline geçmek gerektiğini öne süren Aras “Yapısal reformları gerçekleştirmeden bu değişimleri yapamayız” dedi.
'Şimdi soruyoruz, hukukun üstünlüğüne km sahip çıkacak?'
İki ana yapısal reformu “eğitim ve liyakat” ile “hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargı” diye niteleyen Aras “Şimdi soruyoruz… Hukukun üstünlüğüne ve adil yargıya kim sahip çıkacak? Sanayide ve hizmet sektöründe ülkemizin rekabetçi gücünü kim ön plana çıkaracak? Gelişen teknolojiye, yapay zeka çağına, kim ayak uyduracak? Sanatta, kültürde ve sporda dünya çapında başarılara kim imza atacak? Eşitliği, etik değerleri, dayanışmayı ve paylaşımcılığı kim savunacak? Gelir dağılımını kim düzeltecek? Bağımsız kurumlarla devletin kurumsal yapısını kim güçlendirecek? Kuvvetler ayrılığı, denetim ve denge mekanizmalarını kim etkinleştirecek? Demokratik, laik ve sosyal hukuk devletine kim sahip çıkacak?” ifadelerini kullandı.
Aras “Bu soruların cevabını ‘Liyakatla atanan iyi yetişmiş insanımız’ diyerek cevaplayabilirim” dedi.
'Eğitim tarikatların etki alanı dışına çıkmalı'
Aras’ın konuşmasında öne çıkanlardan biri de “laik eğitim” ve eğitimin tarikatların etki alanı olmaktan çıkarılmasına ilişkin açıklaması oldu.
Aras “Eğitim sistemini, siyasetin, siyasi partilerle ilişkilendirilen yapıların ve tarikatların etki alanının dışına taşımalıyız. Bunun taşıdığı hayati önemi 15 Temmuz darbe girişimi hepimize öğretmiş olmalı” diye konuştu.
Türkiye de kadınların iş gücüne katılımının yüzde 37 olduğunu, bu oranın Batıda yüzde 52 olduğunu kaydeden Aras “Bir an için bizde de yüzde 52 olsa 5 milyon ek işgücü demektir. Verimlilik demektir” dedi.
Ekonomik politikalarda “sosyal devlet ilkesi”nin gözetilmesi gerektiğinden söz eden Aras “eşitliğin iş dünyasına da gerektiğini” kaydederek “Serbest piyasa koşulları işlemeli, kamu ihaleleri, denetimler, kayıt dışı ile mücadele, krediye erişim gibi konularda adil yaklaşım sergilenmelidir” ifadesini kullandı.
2025 yılında dünya ve Türkiyenin “önemli bir kavşakta” olduğunu savunan Aras “Yurt dışında ve yurt içinde ekonomik ve siyasi gelişmeler hem büyük fırsatlar hem de büyük riskler yaratıyor. Bu süreci mutlaka çok iyi yönetmeliyiz” dedi.
TÜSİAD Başkanı Turan: Hukuka güven kalmazsa sistemik risk oluşur
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ise "Tutuklamalara sürekli yenileri ekleniyor ancak infial yaratan olaylarda suçlular kolayca serbest kalıyor. Suç örgütü kurmak galiba artık şirket kurmaktan daha kolay oldu” dedi.
![]() |
“Yaşadığımız sorunların arkasında hukuka olan güvenin sarsılması var” diyen Turan modern devletin temelinde hukukun üstünlüğü olduğunu kaydederek şunları söyledi:
“(Modern devlette) Her kademede yönetim keyfi değil, hukukun üstünlüğüne göre yapılır. Burada sorun varsa her yerde sorun çıkar. Hukuka güven kalmazsa güvensizlik, istikrarsızlık ve belirsizlik her yere sirayet eder. Sistemik risk oluşur. Günü kurtarmak mümkün olsa da yarınlar tehlike altına girer” ifadesini kullandı.
‘Mehmet Şimşek’e destek versek de her şey yolunda değil’
TÜSİAD üyeleri olarak insani değerleri ekonomik değerlerin önüne koyduklarını iddia eden Turan “Hukukun üstünlüğü tesis edilmeden ne iç ne de dış sorunları çözebiliriz. Terör sorununun ortadan kalkması en büyük dileğimizdir” dedi.
Turan şunları kaydetti:
“Mehmet Şimşek'in politikalarına destek versek de her şeyin yolunda olduğunu söyleyemeyiz. Sanayici kan ağlıyor, ithalatın cazibesi artıyor. Bu ortamda işimizi nasıl devam ettireceğiz? Hem sanayici hem işveren hem de çalışan mutsuz. Her şeyi zamana bıraktık ama artık zamanımız var mı? Artık enflasyonla mücadelede kalıcı başarıyı sağlayalım, sanayici nefes alsın. Sussak gönlümüz razı değil.”
Açılışın ardından toplantı “Ekonomi, Dış Politika ve Hukuk Perspektifinden Değerlendirmeler” başlıklı panelle devam etti. Gazeteci Elif Ergu’nun moderatörlüğünü üstlendiği panel oturumunun konuşmacıları Emekli Büyükelçi Şafak Göktürk, Prof. Dr. Hakan Kara ve Prof. Dr. Adem Sözüer oldu.
Bakan Tunç’tan TÜSİAD’a: ‘Türkiye eski Türkiye değil'
TÜSİAD Genel Kurulu’ndaki eleştirilerin ardından Adalet Bakanı Yılmaz Tunç sosyal medyadan bir açıklama yaparak "Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hiçbir kurum, kuruluş veya çıkar grubu, milli iradenin üzerinde değildir" dedi.
![]() |
Tunç mesajında şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hiçbir kurum, kuruluş veya çıkar grubu, milli iradenin üzerinde değildir.
Demokratik sistemimizin temel taşlarından biri, kuvvetler ayrılığı ve yargının bağımsızlığıdır. Yargı süreçleri üzerinde hiçbir baskıyı kabul etmediğimiz gibi yargıyı etkilemeye yönelik her türlü girişime karşı olduğumuzu herkesin çok iyi bilmesi gerekir.
Sivil toplum kuruluşlarının görüş açıklaması elbette demokratik bir hak olmakla birlikte, yargıyı ve siyaseti yönlendirme çabaları, demokrasinin ruhuna ve hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır. Demokrasi sadece belli çevrelerin değil, topyekûn milletin ve devletin ortak emanetidir.
Türkiye eski Türkiye değildir. Ayrıcalıklı kesimlerin yön verdiği Türkiye’nin artık geride kaldığını anlamayanlar şunu bilmelidir ki; Hiç kimse veya hiçbir kuruluş, kendisini milletin iradesinin ve hukukun üstünde göremez. Hukuk düzenine yönelik her türlü müdahale girişimine karşı, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hukuk çerçevesinde en güçlü şekilde karşılık vereceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın.”
TÜSİAD toplantısından notlar: Büyük sermaye bir işaret mi aldı?
TÜSİAD'ın Genel Kurulu’nda Divan Başkanı seçilen Bülent Eczacıbaşı dahil olmak üzere verilen tüm mesajlarda bir eşgüdüm olması, konuşma içeriklerinde önceki TÜSİAD genel kurullarından farklı olarak nüans olmaması dikkat çekti.
![]() |
Açılış konuşmalarının ardından düzenlenen panelde sunucunun TÜSİAD’ın kurumsal söylemi olagelen “Gezi Parkı protestoları” ifadesi yerine Gezi Direnişi’nden “Gezi” diye söz etmesi de dikkat çekiciydi.
Panelin konuşmacılardan emekli büyükelçi Şafak Göktürk’ün "Türkiye'nin yeri Doğu-Batı arasındadır ama bir ayağı mutlaka Batı'ya basmalı" sözlerini birkaç kez vurgulaması da panelin dikkat çeken yanlarından biriydi. Göktürk ayrıca bu topraklarda Roma, Bizans ve Osmanlı imparatorlukları ile Türkiye arasında bir süreklilik olduğunu ve imparatorlukların da asıl olarak ayağını Batı’ya bastığını ifade etti.
Göktürk aynı zamanda TÜSİAD Küresel Siyaset Forumu Danışma Kurulu üyesi... Panelde konuşmacı olarak forumun koordinatörü Prof. Dr. Evren Balta'nın yerine emekli büyükelçi olan Şafak Göktürk'ün tercih edilmesi de toplantıda verilen mesajın devlet ve dış politika bürokrasisine daha net iletilmesinin amaçlanmış olabileceğini akla getiriyor.
TÜSİAD’ın bugünkü genel kurulundaki bu ayrıntılar bir bütün olarak değerlendirildiğinde büyük sermayenin ya bir işaret aldığı ya da olgunlaşan bir eğilimi okuyarak net bir mesaj vermek istediği yorumunu yapmak mümkün.
İşaretinse tel tel dökülmekte olan Avrupa’dan ziyade yeni ABD yönetiminden gelmiş olma olasılığı daha fazla.
Mehmet Şimşek programını ilan ettiği günden beri NATO ve Atlantik ittifakına daha fazla angaje olan AKP iktidarına yönelik Trump yönetiminin daha fazla bir zorlamaya girişeceği işareti alınmış olabilir.
TÜSİAD’ın, bir süredir zaten devlet ve AKP iktidarı içindeki sürtünmeleri gözlemlediği ve hatta bunlara dahil olduğu hesaba katıldığında, Batı’dan aldığı güçle gerilim içindeki bazı unsurların gücünü artırmaya çalıştığı da söylenebilir.
Öte yandan Adalet Bakanı Tunç’un TÜSİAD’a verdiği yanıttaki “hukuki çerçevede karşılık” sözleriyle imada bulunduğu şeyin, Devlet Denetleme Kurulu’nun yetkilerinin düzenleyen yasa kapsamında TÜSİAD'a yönelik bir denetim olabileceği de akla geliyor.