'Türkiye dış politikası baştan aşağı suç üzerine kurulu'

Kemal Okuyan, Cumhuriyet TV'ye yaptığı değerlendirmede Peker videoları ve AKP iktidarını sıkıştıran gelişmelerden AKP-ABD arasında bir nikah tazelemeyle çıkılmasının da mümkün olduğunu söyledi.

Haber Merkezi

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, ülkücü mafya lideri Sedat Peker'in gündeme oturan videolarını ve videolardaki söylemlerini Cumhuriyet TV'ye değerlendirdi. 

Peker'in videolarıyla ortaya saçılan rant kavgasında halkın sözünü söylemesi gerektiğini dile getiren Okuyan bunun yolunun örgütlü davranıştan geçtiğini vurguladı. Biden yönetimi ile AKP arasındaki "nikah tazeleme"de ileri bir aşamaya gelindiği değerlendirmesini yapan Okuyan, önümüzdeki günlerde Erdoğan iktidarının ömrünü uzatacak gelişmeler yaşanması ihtimaline de dikkat çekerek, halkın örgütlülüğünün bu açıdan da önemli olduğunu dile getirdi. Peker'in son videosunda değindiği SADAT'ın El Nusra'ya silah gönderdiği iddiasıyla ilgili ise Okuyan bunun önemli olduğunu ancak artık geride kalan bir olguyu gösterdiğini söyledi. Okuyan Türkiye'nin şu anda başka bir ülkeyi parça parça eden bir operasyonda rol üstlenmiş durumda olduğunu ve Suriye'nin yağmalandığını vurguladı. Arap ülkelerinin İsrail ile ticaretinin bir bölümünün Türkiye üzerinden yürüdüğüne de dikkat çeken Okuyan "Dış politikası Türkiye’nin baştan aşağı suç üzerine kurulu. Yazık. Bunu biz yurtseverler söylüyoruz. Söylemek zorundayız. Kendi ülkemiz kaynaklı suçları söylemeyecek miyiz?" dedi.

Okuyan'ın programda yaptığı açıklamalardan bir bölüm şöyle:

'Mevcut sistem çürüyor, çürütüyor'

"Devlet içinde bir çürümeden söz edilebilir mi?" sorusu üzerine Lenin’in “Emperyalizm çürümedir” dediğini hatırlatan Okuyan hayatın her alanında bir çürümeyle karşı karşıya gelindiğini söyledi. “Dünyanın her yerinde bugünkü mevcut sistem çürüyor ve çürütüyor” dedi.

Peker’in videolarıyla bu çürümenin sadece küçük bir bölümünü gündeme aldığını belirten Okuyan, bir ekonomik rant paylaşımı olduğunu belirterek “Biz soruyu bu rant paylaşımı hukuki olarak adil bir şekilde yapılabilir mi diye sorarsak yanlış yaparız. Soruyu şöyle sormamız gerekiyor: Niye rant paylaşılıyor? Niye bu toplumun eşit olarak yararlanması gereken ekonomik zenginliklere neden birileri tarafından el konuluyor? Biz bunu sorgulamazsak o el koyanlar arasındaki rekabeti de meşrulaştırırız” dedi.

'Mafya lideri ya da temiz patron, fark etmiyor'

Bu kavgada kimin yasadışı kimin yasal olduğu sorusuna yanıt bulmanın kolay olmadığını belirten Okuyan “Bu çürümenin kaynağı da Türkiye’nin zenginliklerine bir avuç kişinin el koymasının meşrulaştırılmasıdır. Mafya lideri ya da temiz patron bizim gözümüzde fark etmiyor” dedi.

'Edilgen olan kaybeder'

Halkın bu süreç karşısında nasıl hareket etmesi gerektiği sorusuna ise Okuyan “Bu süreçte edilgen olan kaybeder” diye yanıt verdi.

Okuyan şu anki tabloyu tersine çevirmenin tek yolunun halkın sözünü söylemesi olduğunu, bunun için sandığı işaret edenlerinse esasında halkın sözünü söylememesi gerektiğini savunduğunu belirtti.

Okuyan “Tabii seçimler kuşkusuz önemli ama halkın kendi ağırlığını koymasının bir yolu var, çok olmasının avantajını kullanmak. Toplumda bu rant kavgası verenler, sömürenler, ezenler azınlıktalar. Çoğunluk yoksul, sessiz, ezilmiş, dışlanmış durumda. Bizim en büyük avantajımız bu kesim çok. Çoğunluk olan ve haklı olan, sesini çıkarmak zorunda. Bu iktidarın en büyük meziyeti sokağı gayrimeşru ilan etmek. Niye gayrimeşru olsun, sokak bir tepkidir. Kimse gayrimeşru ilan edemez. İkincisi örgütlü davranış. Bu toplum inanılmaz derecede örgütsüz. Örgütsüz olduğu için Peker’in videoları bu kadar izleyici buluyor. 'Bu adam suç örgütüdür ama galiba bunların hakkından bu gelecek' türünden bir yaklaşımla bakıyorlar. Buradaki mesele şu: Halk ağırlığını koymadığı takdirde döner dolaşır halk zarar görür. Halkın kesinlikle kendisini devreye sokması lazım, bunun da bir tane yolu var: örgütlü davranmak. Örgütlü davranış her durumda yarar, halkın kendi örgütlü gücünü yansıtması gerekir" dedi.

Peker’in halka “sen patronsun” diye seslenmesiyle ilgili ise Okuyan şu değerlendirmeyi yaptı:

"Türkiye’de Peker’in bu videolara kadar 'ülkücü taban' dediği bir kesimde bir ağırlığı vardı. Ama Türkiye’de söylediklerinizin inandırıcı olabilmesi için bu kesimin dışına çıkmanız gerekiyor. Solun Türkiye’de seçim ağırlığı yok ama solun bir önemi var, sol meşruiyet kaynağıdır. O yüzden hem halka hem de sola dönük öncesinden farklı mesajlar veriyor: 'İyi solcular vardır' diyor mesela, 'çakmalar vardır, bir de iyiler vardır'... Alevilere, Kürtlere dönük kendi açısından yeni şeyler söylüyor. Bunu yapma nedeni şu: İnandırıcılığının artması gerekiyor. Peker’in inandırıcı olabilmesi için kendisine dönük algıyı değiştirmesi gerekiyordu. Bunu başardı. Biz kendimizi katmıyoruz bunun içine ama genel olarak Peker kendisine ilişkin algıları değiştirdi."

'Ben artık kontrollü gideceğim' mesajı

"Bu düellonun sonucu nasıl olacak?" sorusuna ise Okuyan şöyle yanıt verdi:

"Buna pazarlık da diyebilirsiniz, sonuç bekleme de diyebilirsiniz. Bugün çok ilginç bir şey de araya sıkıştırdı, ‘aklımı tatile çıkarmıştım, geri çağırdım şimdi’ dedi. Bu şu anlama geliyor: 'Ben artık daha kontrollü gideceğim'. Pazarlık seslenmesidir. 'Gelecek hafta Erdoğan’la sohbet edeceğiz, onun için asla kötü bir şey söylemeyeceğim' diyor. Bunlar belli ki birtakım mesajlar. Erdoğan’ın ve AKP cephesinin geçen haftaki tavrı… Herkes 'bitti bu iş, daha çok saldıracaklar' diye düşündü. Ben öyle düşünmüyorum. Erdoğan o şekilde konuşmak zorundaydı. Çünkü bir siyasi iktidar kolay insan gözden çıkardığında sürdüremez iktidarını. Dolayısıyla zamana yayarak belki bir ayıklanma içerisine girecektir. Ama benim görüşüm Erdoğan’ın bu şekilde devam edemeyeceği... Bazı müdahaleler yapacaktır bu alana dönük. Fazlasıyla kirlenmiş, daha doğrusu yük taşıyamayacak unsurlardan kurtulmaya çalışacaktır. Geçmişte de yaptı bunu.

Mesele şu: Ortadaki suç mekanizması çok yayılmış durumda. Yani bu bayağı incelikli bir ameliyat gerektiriyor. Herkesin bir ötekine karşı elinde kozu var. İktidarın koalisyonunda hiç kimse bundan azade değil, birileri daha fazla kazanmış ama herkes birbirine karşı elinde koz biriktirmiş. Zorluklar var ve bu zorluklar biraz da Sedat Peker’in video sistematiğiyle ortaya çıktı. Mesela ilk başta Pelikan grubuna yöneldi sonra bir anda Soylu girdi, cepheyi çok genişletti. Bugün onu da söyledi, 'biz biraz fazla düşman yarattık' diye arada bir şey söyledi. Demek ki artık bir sadeleşmeye gitmeye çalışıyor.

'Belki de Erdoğan iktidarını uzatacak gelişmeler yaşayacağız'

"Ben yakın gelecek AKP iktidarının iç dengelerinde önemli değişiklikler olacağı kanaatindeyim. Bunun dış politika bağlantıları da var. Hiçbir şey rastlantı değildir. Biz 2 aydır Biden yönetimiyle AKP arasında nikah tazelenmekte olduğunu söylüyorduk. Burada çok ileri noktalara gelindi. Türkiye bu Peker videoları nedeniyle görmüyor meseleyi. Çok büyük olasılıkla Türkiye ile ABD ilişkilerinde pürüzlü bazı noktalar halledilmek üzere. Bunun iç politikaya yansıması olacaktır, belki de Erdoğan iktidarının ömrünü uzatacak gelişmeler yaşayacağız. Bu nedenle de halkın örgütlülüğü son derece kritik. 

Bakın videolar, uluslararası baskılar filan bunlar bu dünyanın içindeki tartışmalar. Bu dünyayı karşımıza alarak örgütlü bir mücadele örgütlemediğimiz takdirde bu mücadelenin iç dengelerine mahkum kalıyoruz. Herkes 'ABD Erdoğan’dan hesap soracak' diye bir fantastik düşünce içerisindeydi. ABD emperyalizmi kendi çıkarlarının peşinde koşar. Bu gayet açık, bildiğimiz bir şey. Erdoğan’daysa çıkarları Erdoğan’ı desteklerler. Bir de Erdoğan’ı çok kötü köşeye sıkıştırdılar. Yani Erdoğan ömrünü uzatmak için daha fazla bedel ödemek zorunda uluslararası güçlere. Oraya da gidiyor Türkiye."

SADAT'ın El Nusra'ya silah göndermesi: Geride kalan bir olgu

Peker’in SADAT’ın kendisi üzerinden El Nusra’ya silah teslim ettiği iddialarının nasıl bir sonuç doğuracağına ilişkin soru üzerine Okuyan şunları söyledi:

"Biliyorsunuz bu iddia ilk kez ortaya atılmadı. SADAT’ın Suriye ve Libya’daki faaliyetlerine ilişkin çok önemli iddialar konuşuldu. Önemsiz mi? Önemli çünkü kendi tanıklığı. Diyor ki 'benim TIR’larımın arasına karıştılar ve Türkmenlere gideceği söylenen TIR’ların bir bölümü El Nusra vb. örgütlere gitti ve orada da silahlar vardı'... Bunlar zamanında çok önemli bilgilerdi. Mesela TIR’lar meselesi. O zaman Suriye’de bu gayrimeşru işler uluslararası alanda çok büyük gürültü çıkartabilecek noktadaydı. Hatta Rusya bir ara Suriye devleti ile işbirliği halinde bunu uluslararası gündeme taşımak üzereydi ki Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkiler iyileşmeye başladı. Rus yönetimi vazgeçti bunu gündeme almaktan. Şimdi El Nusra kağıt üzerinde artık yok. Türkiye ondan sonra bundan daha büyük bir iş yaptı aslında, geçmişte Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)destekleniyordu, şimdi Türkiye ÖSO’yu dönüştürerek bir başka ülkenin içerisine kendisine bağlı bir orduyu soktu Suriye Milli Ordusu adı altında. Daha önce Suriye’deki iç savaşta taraflara örtülü bir şekilde silah yardımı yapıyorsunuz ve bu bir suç. Ama şimdi BM’de hâlâ tanınan Suriye’nin meşru iktidarına karşı o iktidarı devirmeye çalışan bir ordu kurarak onunla birlikte hareket ediyorsunuz ve Suriye’nin bazı bölgelerine girmiş durumdasınız. Burada yeni bir safha var. 

Türkiye’de, Suriye’deki karışıklıklar başladığında ve iç savaşa dönüştüğünde bugün AKP’ye karşı olan birçok kişi sözümona Suriye’deki ‘diktatörlüğü’ devirmek için Suriye halkına yardım edilmesi gerektiğine dair tezler ileri sürüyordu. Hatta Suriye’nin demokratikleşmesinin Suriye’de özerk bölgelerin ortaya çıkmasından geçtiğini söyleyenler vardı. E şimdi Türkiye’de AKP iktidarı bu fırsatı değerlendirmeyecek miydi? Değerlendirdiler. Bugün Peker de söylüyor ‘Suriye’de olmalıyız’ diye. Buradan birileri para kazanıyor. Silah satışı olan bir yerde birilerinin para kazanmaması mümkün mü? Ayrıca şunu unutmayalım: SADAT niye kuruldu? Birileri para kazansın, bir yandan da Türkiye’de iktidar resmen sorumluluk altına girmesin diye kuruldu. Bunu dünyada yapan başka ülkeler de var. Şimdi inkar ediyorlar ama herkes biliyor. Ayrıca reklamını kendileri yapıyorlar. Yani biz Suriye’de hiçbir iş yapmıyoruz filan diye bir açıklamanın bir anlamı yok."

'Türkiye dış politikası baştan aşağı suç üzerine kurulu'

"Sedat Peker’in açıklamaları bence biraz geride kalan bir olguyu gösteriyor. Bugün Türkiye açıkça -bakın üniversite kuruyor- yerleşmiş durumda Suriye’nin bir kısmına. Ve buralarda artık Türkiye’nin kendi silahlı güçleriyle Suriye Milli Ordusu arasında bir ayrım yapmak güçleşiyor. El Nusra’ya silah gitmesi artık bana göre geride kalmış bir olgudur. Vehameti bitmiyor tabii ki. Ne işimiz var bizim orada. Başka bir ülkenin içerisinde silahlı bir oyunun parçası oluyorsunuz, sonra da diyorsunuz ki benim güvenliğim sözkonusu. Eğer Suriye’de bu karışıklıklara destek olunmasaydı Türkiye’yi tehdit eden hiçbir şey olmayacaktı - eğer öyle bir tehdit varsa...

Şu anda meşru, başka bir ülkeyi parça parça eden bir operasyonda rol üstlenmiş durumda Türkiye ve geldiğimiz nokta TIR’larla kime silah gittiği falan… Ama bunları çok aştık. Bakın petrol ticaretinden söz ediliyor, bildiğimiz başka şeyler var, fabrikalar söküldü buralara geldi, tarihi eser kaçakçılığı… Her açıdan Suriye yağmalanıyor. Bu insanlık adına muazzam bir suçtur. Mesele yalnızca silah değil. Korkunç bir tabloyla karşı karşıyayız. Ondan sonra atıp tutuyorlar, İsrail, One Minute, ABD Türkiye’yi bölmeye çalışıyor falan diye… Geçiniz! Ben size bir şey söyleyeyim, Arap ülkelerinin İsrail ile ticaretinin bir bölümü Türkiye üzerinden yürüyor. On yıllardır Türkiye üzerinden İsrail ile ticaret yapıyorlar. Türkiye gönüllü olarak bunu yapıyor kendisi İsrail’le yaptığı işin dışında. Türk firmaları Arap ülkeleriyle İsrail arasındaki trafikte aracı oluyorlar. Ondan sonra geçmişler yok Filistin davası filan diye. Dış politikası Türkiye’nin baştan aşağı suç üzerine kurulu. Yazık. Bunu biz yurtseverler söylüyoruz. Söylemek zorundayız. Kendi ülkemiz kaynaklı suçları söylemeyecek miyiz?"