Suriye'de AKP'nin işgal bilançosu: Fakülte buzdağının görülen yüzü

Suriye'nin İdlib kenti ve Halep çevresinde cihatçıların konuşlandırıldığı topraklarda AKP'nin yaptığı kalıcı adımlar en son cumhurbaşkanlığı kararından ibaret değil.

Kaya Emre Uzmay

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye'ye fakülte kurma kararı Boğaziçi Üniversitesi'ne iki bölüm açılmasıyla birlikte ülke gündemine oturdu. Ancak Cumhurbaşkanlığı kararıyla yapılan atamalarda Bulu'nun atamasının ilk olmaması gibi, Suriye toprakları üzerinde yapılan yönetimsel kararlar arasında da üniversite kampüsü açılması kararı da ilk değil. Bölgede sözde bir "Suriye muhalefetinin kurduğu hükümet" var olsa ve uluslararası alanda bu yapı fiilen işliyormuş gibi gösterilmeye çalışılsa da bölge idari olarak Türkiye'deki yerel yönetimlere bağlı. Bölgede var olduğu iddia edilen hükümetin idari olarak fiili bir yetkisi bulunmuyor, lakin hükümet gibi davranmaktansa diğer cihatçı kuvvetler arasında 'asayişi sağlamak'tan öte bir faaliyeti olmayan bir kolluk kuvveti olarak faliyet gösteriyor.

SBÜ fakülteleri ilk değil

Sağlık Bilimleri Üniversitesi'nin Suriye'deki fakültesi açılacak ilk fakülte değil, daha öncesinde bölgede Gaziantep Üniversitesi eliyle Afrin, el-Bab, Cerablus ve Azez bölgelerinde İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF), İslami İlimler Fakültesi ve Eğitim Fakültesi açılmıştı. Söz konusu fakülteler ve içerlerinde yer alan bölümler Gaziantep Üniversitesi'nin kendi içerisindeki bölümlerden ayrı bölümler, yani El-Bab İİBF'yle Gaziantep sınırlarında bulunan İİBF farklı fakülteler ve "farklı dekanlıklara" sahip. Ancak Suriye topraklarında kurulan fakültelerin fiili olarak ayrı yönetimleri ya da akademik personelleri bulunmuyor. Derslereyse Antep'teki muadil fakültelerin öğretim üyeleri giriyor.

Suriye'de kurulan bölümlereyse girmek için bu bölgelerde yaşayan öğrencilerin YÖK'ün düzenlediği YÖS'e girmek zorunda. Yani orada zaman zaman var olduğu iddia edilen yönetimin topraklardaki yüksek öğretim faaliyetleri üzerinde herhangi bir etkinliği bulunmuyor.

Meşru Suriye Hükümeti'ne "alternatif hükümet" olarak resmedilen İstanbul merkezli göstermelik yapı Suriye Ulusal Koalisyonu'nun "eğitim bakanlığı"a göre Suriye'de cihatçıların bulunduğu bölgelerde "yer alan üniversiteler" arasında Şanlıurfa'daki devlet üniversitesi Harran Üniversitesi, Antep merkezli özel "üniversite" Ez-Zehra Vakıf Üniversitesi, İstanbul merkezli Başakşehir İslam Akademisi, İdlib Üniversitesi, Hür Halep Üniversitesi gibi kurumlar yer alıyor. Bunlardan Başakşehir İslam Akademisi, Ez-Zehra Vakıf Üniversitesi, İdlib Üniversitesi ve Hür Halep Üniversitesi'nden herhangi bir hakemli dergide yayınlanan çalışma çıkmadığı gibi bunların hiç biri uluslararası alanda gerçek bir akademik kurum olarak tanınmış değil. Cihatçıların yerleşik olduğu alandaki diğer sözde üniversitelerin hemen hemen hepsi Türkiye'de "akademi" tabelası altında faaliyet yürüten şirketlerden ibaret.

Yerel yönetim idaresi tamamen AKP'de

Suriye'de AKP'nin ele geçirdiği topraklardaki yerel yönetim faaliyetleriyse Gaziantep Valiliği tarafından yürütülüyor gibi görünüyor. Bölgede cihatçıların kendi aralarında kurduğu bir "hukuk" var olsa da en üst düzey idare Gaziantep Valiliği. Cihatçıların kurduğu "kolluk kuvvetleri" ancak kendi aralarındaki anlaşmazlıklar konusunda faaliyet gösteriyor. Bölgede cihatçılar homojen bir görüntü vermekten aciz durumda, her ne kadar AKP eliyle bir "Suriye Milli Ordusu" kurulmuş gibi gösterilse de cihatçılar arasında süikastler, (birbirlerini hedef alacak şekilde genellikle) "tutuklamalar" adı altında insan kaçırmalar ve infazlar olağan hale gelmiş durumda. Gaziantep Valiliği çetelerin birbiri hakkındaki hukuku konusunda bir adım atmak konusunda çok istekli davranmasa da bu eylemler Türkiye'nin oradaki yatırımları hedef aldığı zaman aynı kayıtsızlığı sergilemiyor. Mesela Cerablus'ta Türkiye'nin Sağlık Bakanlığı'nın hastanesinde (Suriye'deki cihatçı çetelerin fiili bir kamu sağlığı otoritesi bulunmuyor) yönelik bir canlı bomba saldırısının Gaziantep Valiliği tarafından engellenmesi Türkiye medyasında da kendisine yer bulmuştu.

Cihatçılar arasındaki hesaplaşmalar arasında uluslararası kamuoyunda en çok gündeme gelen olaysa bir dönem CNN muhabirliği yapmış olan Bilal Abdul Kerim'in Heyet Tahrir el-Şam (ki 31 Ağustos 2018 tarihinde Türkiye tarafından terör örgütü ilan edilmiş bir kurum) tarafından "tutuklanması" oldu. El Kaide destekçisi ABD vatandaşı Bilal Abdül Kerim, ki kendisi daha öncesinde HTŞ tarafından bir kaç defa kaçırıldığını ve işkenceye uğradığını iddia etmişti, bu sefer HTŞ'nin ölen militanlarının eşlerine "nude" atmakla suçlanıyordu. Kerim'in ölü cihatçıların partnerlerine attığı çıplak fotoğrafları HTŞ destekçisi sosyal medya hesapları tarafından da ifşa edilmişti. Türkiye'de Akit ve cihatçılara yakın kanallar Kerim'in tutuklanmasını eleştirel bir dille servis etmişti.

Suriye'de geçmişte cihatçıların "asayişi" sağlamakta ilgili bir vakası da iki Türk subayın tutuklanması iddiasıyla gündeme gelmişti. ÖSO'ya bağlı "Sultan Murad" grubunun "askeri inzibat" ekipleri Afrin'de "Genelev işlettikleri" iddiasıyla 3 TSK subayını ve iki kadını "tutukladıklarını" açıklamıştı. Haber Suriyeli cihatçılara yakın medyada geniş yer bulurken 2018'deki iddiaların ardından olaya dair bir gelişme duyurulmadı. Sonrasındaysa bir daha ÖSO'nun 'inzibat' ekiplerinin TSK personelini herhangi bir şekilde hedef aldığına dair bir vaka daha gerçekleşmedi.

Diyanet ve TRT de orada

TRT Arabi Suriye'nin cihatçı kontrolü altındaki bölgede varlığını yerel muhabirler de işe alarak sürdürüyor. Geçtiğimiz günlerde TRT muhabiri Hüseyin Hattap, kimliği açıklanmayan kişilerce öldürülmüştü. Olay Suriye medyasında "cihatçılar arası hesaplaşma" olarak değerlendirilmişti.

Diyanet'se Suriye'ye yönelik faaliyetlerini 2012'de "Suriye Halkını Destekleyen İslam Ümmetinin Konferansı"yla başlamıştı. O zamandan beri Türkiye basınında Diyanet'in bölgedeki faaliyetlerine çok yer verilmezken geçtiğimiz günlerde TRT Arabi'de yayınlanan görüntülerse tepki çekmişti.

Çocukları hedef alan "hafızlık eğitimi" görüntüler Türkiye'de geniş tepki bulmuştu. Diyanet tarafından Azez 105 çocuk için hafızlık icazet töreni düzenlenmiş ve Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü Yaygın Din Eğitimi Daire Başkanı Sedide Akbulut, Kilis İl Müftüsü Abdurrahman Şahin, Gaziantep İl Müftüsü Hüseyin Hazırlar ve Diyanet İşleri Başkanlığı Suriye Koordinatörü Abdulkadir Bekiroğlu da törende hazır bulunmuştu.

Törende Suriye'de bin Kuran kursu hocasıyla 2021 yılında 900 hafıza icazet töreni planladığı duyurulmuştu.

Suriye'den toprakları üzerindeki yabancı faaliyetlere tepki

Cumhurbaşkanlığı kararıyla Halep'in kuzeyindeki El Rai'de (Çobanbey) SBÜ'nün fakültesinin açılmasıysa Suriye tarafından kınandı. Suriye Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada fakülte ve yüksekokul açma kararı "tehlikeli bir hamle" diye nitelendi ve bunun uluslararası hukuk ve BM Sözleşmesinin açık bir ihlali olduğu vurgulandı.

"Türkiye hükümetinin Suriye'deki cihatçı örgütlere destek vererek Suriye'deki krizi uzatma yönünde" davrandığı da açıklamada ayrıca belirtildi.