SÖYLEŞİ | Musa Özuğurlu: İktidar, Müslüman Kardeşleri bir enstruman olarak elinin altında tutuyor

AKP'nin Müslüman Kardeşler örgütüne dönük politikalarının, Mısır ile ilişkiler ve Doğu Akdeniz'deki stratejik durum çerçevesinde nasıl şekillendiğini gazeteci Musa Özuğurlu ile konuştuk.

Kaya Emre Uzmay

Mısır'da düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Konferansı (COP27) öncesinde Türkiye'de bulunan Müslüman Kardeşler örgütü üyelerine operasyon düzenlenmiş, eylem hazırlığında olduğu belirtilen 34 kişi gözaltına alınmıştı.

Müslüman Kardeşler üyelerinin “G78” kodu ile bilinen "kamu güvenliği için oluşturdukları tehlike" nedeniyle sınırdışı edilecekleri ve Mısır'a iade edilecekleri iddia edilmişti. Ancak örgüt, gözaltına alınanlar arasında kilit isim olan Hüsam El-Ghamri’nin Ağrı’da bir cezaevine nakledildiğini duyurdu.

Arap basınında El-Ghamri’nin Mısır'a teslim edilmesi durumunda örgütün AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alacak eylemlere başvuracağı yönünde iddialar yer almıştı.

AKP'nin Müslüman Kardeşler ile ilişkilerini ve son yaşananları, Arap coğrafyasındaki gelişmeleri yakından takip eden Gazeteci Musa Özuğurlu'ya sorduk. 

Geçtiğimiz günlerde Müslüman Kardeşler üyelerine dönük operasyonda gözaltına alınanların akıbeti hakkında hala bir açıklama yapılmadı. Ancak bu kişilerin Mısır’a iadesinin yapılmadığını biliyoruz. Müslüman Kardeşler’e dönük hükümetin politikasındaki değişikliğin temelinde ne yatıyor?

Müslüman Kardeşler, Mısır açısından baktığımız zaman bir ‘güvenlik sorunu’, Kahire böyle tanımlıyor ve doğrudan grubu kendi varlığına dönük bir tehdit olarak görüyor. Bu tabii Suudi Arabistan ve BAE için de geçerli. Bu üçlünün Müslüman Kardeşler’le ilgili Orta Doğu’da ortak bir politika yürüttüklerini görüyoruz.

Dolayısıyla Mısır’ın Türkiye’ye bu alanda gösterdiği tepkiyi bir üçlü tepki olarak görmemiz gerekiyor, yani güçlü bir tepki.

Diğer yandan sadece ikili ilişkiler çerçevesinden bakıldığında da, Mısır ile olan ilişkilerin bozulmasının sebeplerinden bir tanesi Müslüman Kardeşler. Bu yüzden Mısır, Türkiye ile ilişkilerin düzelmesinin ön şartı olarak Müslüman Kardeşler’in ülkedeki varlığına bir şekilde son verilmesini öne sürdü. Ankara da bunu kabul etti.

'Mısır'la ilişkilerin düzeltilmesi için Müslüman Kardeşler'in faaliyeleri durduruldu'

AKP hükümetinin Müslüman Kardeşler’e sempatiyle yaklaştığını biliyoruz, bu siyasal bir tercih. Bunun yanında dinsel anlayış olarak ve sahip oldukları düşüncenin topluma yayılmasıyla ilgili yöntem olarak, Müslüman Kardeşler’e yakın bir anlayış içerisinde olduklarını görüyoruz hükümetin.

Fakat ne olursa olsun devletler arası bir ilişkiden bahsediyoruz, bu daha büyük bir başlık ve tercih yapılacağı zaman, Türkiye elbette Mısır’ın bu isteğini kabul etti. Nasıl Türkiye’nin terör tanımı üzerinden bir takım hassasiyetleri varsa, Mısır’ın da böyle tanımı var.

Öncelikle Türkiye’de, tabii Mısır yönetimi, özellikle Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi aleyhinde yayın yapan bir takım kanallar vardı. Bunların faaliyetlerine son verildi. Diğer yandansa Türkiye’de Müslüman Kardeşler’in yöneticilerinin varlığı sürüyor, alt seviyede örgüt üyesi insanlar da var. Bunlara yönelik olarak, bunların en azından faaliyetlerinin durdurulması gibi bir adım attı Türkiye. Çünkü Mısır ile ilişkilerin düzeltilmesi gerekiyordu.

‘Mesele Doğu Akdeniz’deki stratejik durumla ilişkili’

Mesele sadece ikili ilişkilerde iki ülkenin “iyi niyetle” birbirlerine yaklaşımı değil, aynı zamanda stratejik mesele, çünkü Doğu Akdeniz’e baktığımız zaman çok büyük bir gaz savaşının olduğunu görüyoruz ve Türkiye burada birçok ülkeyle mücadele içerisinde. Ankara, Kahire’yi burada yanına çekmeye uğraşıyor. Çünkü Türkiye’nin doğrudan mücadele ettiği bir Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi var. Bu ikilinin İsrail ile işbirliği içerisinde olduğunu da biliyoruz. Bu bloka karşı, Türkiye Mısır’ı yanında görmek istiyor, çünkü Mısır’ın Yunanistan’la son dönem iyi ilişkiler geliştirdiğini görüyoruz.

Diğer yandan Libya meselesi var, burada iki ülkenin karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Türkiye [Mısır’ın Müslüman Kardeşler’le ilgili isteği] böyle bir şey yaparak sadece örgütle ilgili bir tasarrufta bulunmuş olmayacaktı, aynı zamanda başka bir takım ana başlıklarda Mısır ile arasını düzeltmiş olacaktı. Ama bunun tam da gerçekleşmediği görülüyor, Libya meselesinde, ya da Müslüman Kardeşler hakkında Türkiye’nin Mısır’ı yüzde 100 tatmin edecek adımlar atmaması nedeniyle Kahire’nin Ankara ile görüşmelere ara verdiği açıklanmıştı.

'Örgüt her zaman kullanılacak politik enstrümanlar arasında değerlendiriliyor'

Müslüman Kardeşler hükümet için sadece Mısır’a karşı bir ortak ya da kullanılan bir aktör olmanın ötesinde iç siyaset için de gündemde tutulan bir konuydu. Grup Türkiye’de siyasal olarak var olmasa da bir dönem miting meydanlarında Erdoğan’ın söylemleri arasında merkezde Müslüman Kardeşler ve “Mısır’daki zulüm” vardı. Mısır ile olan politika değişimi ve Müslüman Kardeşler üzerinde baskı kurulması geçmişe dönük bir ‘unutma hamlesi’ olarak okunabilir mi?

Geçmişe yönelik bir ‘dondurma hamlesi’ olduğunu söylemek belki daha yerinde olacak. Çünkü, Türkiye Mısır’a böyle bir söz verdi, ancak aldığımız duyumlara göre Müslüman Kardeşler yöneticilerine Türkiye’de vatandaşlık veriliyor. Bu sessiz kalmaları şartıyla, burada koruma altında olmaları anlamına geliyor. Gelecekle ilgili olaraksa bunlar her zaman kullanılacak politik enstrümanlar arasında değerlendiriliyor Türkiye tarafından.

Elbette AKP hükümetinin bu düşünceyle duygusal bir bağının olduğunu söylemek lâzım. Yani bu sadece devletler arası politikanın sonucu değil, dinsel açıdan baktığımızda da Müslüman Kardeşler 100 yıldan bu yana bir model. Bu geçmişte de kimi ülkeler tarafından tartışılmış kabul edilmiş. Türkiye tarafından baktığımızda zaman da, İslamiyet’in halka yönetim anlamında yansıması ve devlet modeli olarak yayılmış bir model, dolayısıyla iki yönlü bakabiliriz meseleye.

'Sizinle anlaşma yoluna gitmezsek ben bunları yeniden harekete geçirebilirim' politikası

Pazartesi günü Arap basınında Müslüman Kardeşler’in Erdoğan’ı hedef alacak eylemlere hazırlandığı yönünde haberler çıkmıştı. Buna kaynak olaraksa geçtiğimiz haftalarda gözaltına alınan Müslüman Kardeşler üyelerinin kendi aralarında yaptığı konuşmaların ses kayıtları gösterilmişti. Bu gözaltıların akıbeti Türkiye’de basına çok yansımadı. Müslüman Kardeşler’in ‘Erdoğan’ı hedef alacağı’ yönündeki haberlerin fabrikasyon olma ihtimali de var. Ancak bu konu görmezden gelinmeye devam ederken, örgüte dönük operasyonlar sonrasında da grup açık faaliyet yürütmeye devam edebiliyor. Burada bir ikircilik bulunmuyor mu?

Kesinlikle var. Mısır ile arayı düzeltme başlığı mesela bununla ilgili. Yani Türkiye bir yandan Mısır’la ilişkilerin düzeltilmesi için, Doğu Akdeniz, Libya ve bir takım bölgesel konularla ilgili olarak Müslüman Kardeşler’i hem bir enstrüman olarak kullanıyor, hem de bunu bir taviz malzemesi olarak kullanıyor. Bu doğru.

Fakat diğer yandan, Mısır ile örneğin, başka bir takım konularda ihtilaf devam ediyor ve o konularda anlaşma sağlanamıyor. Bunun için hükümet hâlâ bunu elinde canlı tutmak istiyor, yani Mısır’a şunu hissettirmek istiyor; ‘Tamam ben size söz verdim, bu kişilere yönelik de bir adım attım, ama sizinle anlaşma yoluna gitmezsek ben bunları yeniden harekete geçirebilirim.’

Dolayısıyla Müslüman Kardeşler’in hâlâ bir takım konularda açıklama yapabiliyor olması tam da bu, Türkiye’nin Müslüman Kardeşler’i “ateşlemeye hazır bir silah” olarak tutmasıyla ilgili bir durum. O nedenle de Türkiye hem Mısır’ın isteği üzerine faaliyetlerine söz verdi, ama aynı zamanda yöneticilerini rahatlatacak şekilde vatandaşlık verdi, ya da bu insanların bir şekilde Türkiye’de hâlâ barınabilmesine imkân da tanıyor.

Bu şu anlama geliyor, Türkiye gelecekte bunları rahatlıkla Mısır’a karşı kullanabilir. Son günlerde meydana gelen gelişmeler de bu geleceğin bir parçası olabilir.

‘Müslüman Kardeşler’in Erdoğan’a karşı faaliyete geçmesi düşük bir olasılık’

Peki örgütün bir noktadan sonra Türkiye'de “ulusal güvenliği tehdit edecek” duruma gelmesi söz konusu olamaz mı?

Müslüman Kardeşler’in Erdoğan’a karşı herhangi bir şekilde faaliyet içerisinde olacağı bence düşük bir olasılık.

Müslüman Kardeşler “hiç silaha başvurmadığı” için değil, hem Mısır’da hem de Suriye’de çok kanlı eylemlere imza atmış bir örgüt. Ama Türkiye’de hemen böyle bir yapılanmaya girmeleri çok da mümkün değil. Çünkü Türkiye’nin kontrolü altındalar ülkenin içindeyken. Yani bir “örgüt” olarak var değiller, bireyler toplamı olarak varlar. Elbette kurumsal, örgütsel bir kimlikleri var, ama bu Türkiye’de bir örgütsel faaliyet içerisinde oldukları anlamına gelmiyor.

Dolayısıyla ben bunu düşük bir olasılık olarak görüyorum, ama her ne olursa olsun bu gibi iddialara, ki kaynak olarak nereden geldiğini de bilemiyoruz, elbette temkinli yaklaşmak lazım.