Sahaflar Çarşısı | İğne deliğinden geçen bir komünist: Şoför İdris

Sahaflar Çarşısı'nın bu haftaki buluşmasında Yusuf Şaylan'la birlikte Türkiye'de sınıf mücadelesinin önemli karakterlerinden biri olan Şoför İdris'in hayatını konu edinen kitapları ele alıyoruz.

Özkan Öztaş

​Kimi zaman tarihi değiştiren kimi zaman da tarihin değiştirdiği insanların öyküsünü ele almaya çalışıyoruz Sahaflar Çarşısı buluşmalarında. 

Bu hafta hangi kitabı konuşalım diye düşünürken "Bizim şoförü konuşalım" dedi Yusuf Şaylan. Hem tarihin tekerini ileriye doğru döndüren bu toprakların komünisti hem de komünist hareketin tarihinde partinin, mücadelenin, sınıfın, kavganın ve inadın şekil verdiği bir karakter Şoför İdris. 

Namı diğer İdris Erdinç'i konuşacağız. Hem herkesin bildiği hem de ona en yakıştığı ifadesiyle, Şoför İdris'i.

Bu sefer söyleşimiz için Mülkiye'de buluşuyoruz. Bu tarif öğrencileri için okul, okul çağı geçmiş olanlar için ise Konur'da İnsan Hakları Heykeli'nin yanı başındaki mekan anlamına geliyor. Öğrenme çağımız geçmese de okullu değiliz artık. Mülkiye Kültür Merkezi'nde buluşuyoruz.

Mülkiye'ye girdiğimde masada tek başına "dersine çalışırken" yakalıyorum Yusuf Şaylan'ı. Şoför ile ilgili anılar, notlar var masada. Telaşlı telaşlı bakıyor notlara bir şey kaybetmiş gibi. Beni görünce gülümsüyor ve oturuyorum yanına. "Gel gel, bir sürü not çıkardım" diyor. Masada yine özenle kesilmiş minik beyaz karton kağıtlar.

Mülkiye'de çaylar hep biraz demli gelir. İki çay söylüyoruz. Bu sefer şoför koltuğunda Yusuf Ağabey var. Eski yoldaşını, dostunu, arkadaşını anlatacak. 

Başlıyoruz. 

Anılardan tarih yazmak

"Bugün kulağını sanırım pek bi çınlatacağız Aydemir'in" diyor ve gülüyor Yusuf Şaylan. 

"Aydemir (Güler), yalnızca anılardan şekillenen tarih referanslarına ve tarih yazımına çok mesafeli. Titiz adam. İlla belge diyor. TKP tarihi kitabı yazılırken çok sık görüştük. Malum. TKP tarihi sadece bir partinin değil. Yüz yıllık çınardan da büyük bir şey bu tarih. Dolayısıyla da aynı zamanda memleketin, siyasetin, hepimizin ortak tarihi. Aydemir'in anılardan yola çıkılarak yazılan tarihe mesafeli durması çok doğru.

Ama satır araları var işte. Ben de bunları okumaktan inanılmaz keyif alıyorum" diyor ve gülüyor muzipçe. 

Yusuf Şaylan masadaki iki kitabı uzatıyor bana doğru. Biri Aydın Aydemir'in "Herşeye rağmen - Bir devrimcinin öyküsü" adını taşıyor. Kapakta Şoför İdris ve alışık olduğumuz şapkası var. Güldikeni Yayınları'ndan çıkmış. Diğeri de Hikmet Akgül'ün, "Şoför İdris - Anılar" adını taşıyor. Yar Yayınları'ndan. 

"Bu iki kitap hem beni hem de Aydemir'i haklı çıkarıyor. Tarihlerde bazı çelişkiler falan var mesela. Bazı yerlerde belli ki bizim Şoför'ün aklı karışmış anlatırken. Tarihler falan birbirine girmiş. Malum Şoför'ün çok ileri yaşlarında derlenen mülakatlar bunların çoğu. Karıştırmış. Ama bazı yerler de beni haklı çıkarıyor" diyor ve gülerken elini göğsüne götürüyor kendisini işaret edercesine.

"Hiçbir tarih kitabının yazmayacağı, yazamayacağı notlar var burada. İşte bu ayrıntılar müthiş öğretici bence. Evet anılardan yazılan tarih eksik kalır. Nesnel olmaz ya da çelişkilere gebedir. Ama anılar ve tanıklıklar olmadan da o tarih hem eksik hem de yavan kalır bana göre. O yüzden bu kitapları çok büyük bir heyecanla okuyorum" diyor. 

Bu söyleşimizin merkezinde Hikmet Akgül'ün Şoför İdris kitabı olacak. Kimi bölümlerde de Aydın Aydemir'in Herşeye Rağmen kitabına kısa kısa misafir olacağız. 

Partinin tezgahından geçen İdris: Boksör, şoför, tesviyeci

Çayından bir yudum alan Yusuf Şaylan gözlüklerini burnunun kemerine daha sıkı oturtuyor. Böylesi zamanlarda bir pırlanta kuyumcusu gibi işliyor konuları. Titiz ve dikkatli. 

"Şoför İdris'in hikayesi aynı zamanda TKP'nin de hikayesi gibi. Tütün tezgahlarında örgütlenen işçiler, orada kurulan birimler, yan yana gelen işçilerin dertleri, hayalleri, bazen paylaştıkları kuru ekmekler ama illa ki mücadeleler. Şoför İdris kadar inanmış ve kendisini adamış insan bulmak zor demeyeyim. Kolay olduğu için demiyorum ama parti yapıyor bu işi işte. Tezgahında işliyor tane tane, ilmek ilmek. Yetiştiriyor insanı. Şoför İdris'in hayatına bakınca işte onu görüyorsun. 

Drama doğumlu şoför. O dönem Balkanlardan gelen mültecilerden. Çok işçi geliyor o zamanlar Türkiye'ye. Mübadele dönemleri. İşçi sınıfımızın 1950'li yıllara kadar karakteristik özelliği, Ermeniler, Rumlar, Balkan göçmeni Türkler ve Kürt illerinden çalışmaya gelmiş hamallar. Bu güzel tablo 1950'lerde dağılıyor sonra, Rumlar ve Ermeniler yeniden göçe zorlanıyor. 

Çocukluk yıllarında, küçük İdris'in hayatını Birinci Dünya Savaşı şekillendiriyor. Babasının savaşa katılması, değişen sınırlar ve yeni baştan kurulan hayatlar İdris'i bizim topraklara yakınlaştırıyor doğduğu yerden. Ve okuma yazma bilmeyen bu genç, uzun boylu ve babayiğit tütün işçisinin yolu, fabrika tezgahında işçinin hakkını arayan, yanında duran ve her şeye işçilerin gözünden bakan birileriyle kesişiyor. Zaten kitapta da öyle anlatıyor. Tanıştım. Uzun süre görüştüm. Sonra da onlarla birlikte çalıştım diyor. Ve şoför İdris'in hikayesi ondan sonra partisi TKP'yle birlikte yazılıyor, çiziliyor. TKP tarihinin önemli isimleriyle kesişiyor yolları. Parti şoföre boks eğitimi veriyor. Şimdilerde Şişli'ye falan denk gelen yerlerde tarlalarda, bahçelerde gizli gizli boks eğitimi almışlar. Eğitimi veren de partili" diyor Yusuf Şaylan ve gülüyor ardından. 

Şoförlük o zamanlar şimdikinden daha çok önemli bir meziyetmiş. İdris'e parti şoförlük öğretiyor. Bir de tesviyecilik. Buna eşlik eden bir de okuma yazma. Okuma yazma dahi bilmiyormuş Şoför İdris partiyle tanıştığında. Ancak okumak bu işin en başında geldiğinden parti ona okuma yazma öğretmiş. Sohbetlerde şekillenen Marksizm, Leninizm gibi kavramları kendi akıl süzgecinden de geçirsin diye.

Yusuf Şaylan "37. sayfada bunu anlatırken 'Parti bana el atmıştı' diye anlatıyor Şoför İdris. Zor zamanlar. 1930'lu yıllar. Boğazdan geçen Sovyet gemilerine gizlice selam verdikleri için sorguya çekilen işçilerin yılları. Bugünden bakınca garip geliyor" diyor.

Şoför İdris elinde karanfille kortejin en ön sırasında

Önemli zamanların vazgeçilmez kadroları: 'Fazla-i kıymet'i bilen işçiler

Yusuf Şaylan çayından bir yudum alıp notlarına bakmaya devam ederken gözlüğünü çıkarıp bırakıyor masaya. Gözlerimin içine bakıyor. 

"Daha ben ne anlatayım?" ya da "Bunları nasıl anlatayım?" dediği zamanlarda böyle yapıyor. Eski deyişle kelimeler kifayetsiz kalıyor. 

Tütün işçileri o dönem Bursa'da İzmir'de ve İstanbul'da örgütlü. Bir de Adana. Liman ve demiryolları bu sürecin belirleyeni. Malum, ikmal yolları olmadan işlenmiş ürünü pazara katmak zor patronlar için. Tütün işçileri arasında hücreleri var TKP'nin. Şoför İdris ilkin orada tanışıyor parti ve mücadeleyle. Komünist olmanın, bu uğurda mücadele etmenin idamla sonuçlanan cezalarının olduğu yıllar. 

"Bugünlere kolay gelinmedi. Öyle kolay olmuyor bu işler. Daha önce de birçok kez konuştuk. Hatta Karacaoğlan'ın bir dizesini not etmiştik 'Kim var imiş biz burada yok iken' diyor ya hani bir türküsünde. İşte Şoförü, yol arkadaşlarını bilmek hatırlamak lazım gelir böyle anlarda.

Mesela Emine. O da tütün işçisi. Parmakları tütün sararken tanışıyorlar Emine ile. Evleniyorlar sonra. Hayat da mücadele de çok erken yaşlarda başlıyor tabii o yıllarda. Evet ama TKP o dönem sadece tütün işçilerinde değil, birçok yerde var. Hatta okurken insan bu kitabı 'Ulan her yerde varmışız' dedirtiyor bazen. Elbette yaygın değil. Olamaz da. Yeraltında örgütleniyor o dönem işçiler. TKP yasak, komünizm yasak. Ama kritik her yerde var. Mesela askere gidiyor Şoför, orada bakıyor falanca subay da komünist, filanca aşçı da. O tekniker de diğer usta da. TKP sınıfın içinde görünmez bir el gibi. Yetiştirmiş işçileri. Nitelikli, donanımlı olana önce 'komünist mi acaba' diye bakıyorlar. Bak işte kendi anlatıyor. Okuma yazma bilmeyen tütün işçisine şoförlük öğretiyor parti, sonra boks, kendini ve arkadaşlarını savunsun diye, sonra tesviyecilik. Şimdi düşününce bu adam tesviyecilik yapmayacaksa niye öğrendi diye düşünürüz değil mi? Başka bir işçiye öğretmen için bazen. Belki de bir işçiyle tanışmak için" diye anlatıyor Yusuf Şaylan. 

Satır arası bir sürü hikaye var bunlar anlatılırken Hikmet Akgül'ün Şoför İdris kitabında. Sovyetlerden partiye aktarımlar için gelen Abbas'ın başına gelenler, Emine'nin partili olma süreci, Şefik Hüsnü, Boz Mehmet, Nâzım, Hikmet Kıvılcımlı, Enver Gökçe, Vedat Türkali ve daha nicesi yer alıyor anlatılarda. 

Tabii her ne kadar parti bir torna dişlisi gibi şekil verirken işçilere, işçiler sürekli bir araya gelemiyor partiyle. Yalnız, tek başına, bir başına kalan ve her seferinde doğru inisiyatifi arayan işçilerin hikayesi var Şoför'ün hayat hikayesinde. 

Sarıkamış'ta askerlik yaparken rütbelilere şoförlük öğretiyor. Ama asker döven rütbeliye yok bu eğitim. İdris'i gözden çıkaramıyor komutanlar. Dürüst, çalışkan sözünün eri biri. Daha ilk günden komutana "Benim dosyam gelecektir size. O gelmeden diyeyim ben komünistim. İşçi davası güdüyorum" diyor. 1941 yılı. Hitler Balkanlarda kılıç atıyor. Şoför İdris'in dürüstlüğü şaşırtıyor komutanları. Hiçbir şeyi saklamıyor sakınmıyor.

Şoför İdris 1994 1 Mayısında Çağlayan'da Perpa Önünde SİP kortejinde uğradığı polis saldırısının ardından yaralıyken... Yusuf Şaylan: "1 Mayıs bitmişti. Otobüslere dönüyorduk. Polisler otobüslerimize toplu yürüyoruz diye saldırmıştı. Şoför İdris yanımdaydı. 'Gestapolaarr' diye bağırdı hiç unutmuyorum. Bayraklarımız yere düşmüştü. Bir hafta sonra o mahallede yere düşen bayraklarımız yıkanmış ve gecekonduların balkonunda kurutulurken bulmuştuk. Mahalleli sahip çıkmıştı yere düşen bayraklara."

Sarıkamış'ta uzun dönem askerlik yapan Kürtlere ağaya, patrona karşı ellerine kuvvet geçsin diye şoförlük öğretmiş İdris. Kışlanın yanından geçen yoksul köylülere depodaki fazla kıyafetleri dağıtmış gizli gizli. Yakalandığında da tek bir şeye güvenmiş. Şahsi menfaati olmayan işlerde cesur adımlar atmasına ve hep en aranan, en çok ihtiyaç duyulan işçi olmasına. Parti o dönemler hep önemli yerlerde var olmuş, hep var olduğu yerlerde önemli kadrolar yetiştirmiş. Şoför bunların nicesinden bir tanesi. Bu işçiler yalnızca işlerinde deneyimli ve işini iyi bilen kişiler değiller. Şoför İdris'in deyimiyle fazla-i kıymeti yani artı-değeri bilen işçiler. Marksizmi, Leninizmi, artı değer teorisini, tarihsel materyalizmi kavramış işçiler. Şoför bu isimlerin belki de en uzun soluklusu, en inatçılarından biri.

Tütün işleyen, fabrikalarda birimler kuran, işçiler arasında bilinçlenen işçilerden. Eşi Emine de onlardan biri. Cezaevinde gördüğü işkencelerden sonra sağlığını kaybeden ve genç yaşta hayata veda eden biri Emine. Bu tarihin gizli kahramanlarından.

Sohbetin bu kısmı bir şarkıyı anımsatıyor bize. Nâzım'ın yazdığı ama hiçbir kitabında yer vermediği, tütün işçilerine armağan ettiği söylenen İşçi Kızı şiiri. Arif Kemal'in seslendirdiği bu ezgi sürecin hikayelerini anlatan bir ezgilerden biri.

'Parti varsa ben de varım'

Kitabın yazarı Hikmet Akgül'ü anlatıyor bir yandan Yusuf Şaylan. 

"Hikmet önemli bir iş yaptı açıkçası. Şoför İdris ile saatlerce görüştü, mülakatlar yaptı, kasetlere ses kayıtlarını aldı. İnce ince ördü bu süreci. Kendisiyle eskiden Toplumsal Kurtuluş dergisi yıllarından tanışırdık. Kanser yüzünden erken kaybettiğimizi düşündüğüm kişilerden biri. Normalde Şoför İdris ile özel bir mesaisi ya da tanışıklığı olduğundan değil. Bu konuyu ve yılları çok önemli gördüğünden temas kurup anılarını ve hatıralarını kayda geçti. Tabii aynı zamanda bu tarihe de çok hakim olunca güzel bir şey çıktı ortaya. Yar Yayınları da okuyucuyla buluşturmuş bu güzel emeği. Ne güzel şans. Hikmet'i hatırlatmadan geçmemek lazım" diye anlatıyor kitabın yazarını.

Şoför İdris'in hayatını ve onun hayatında partili mücadelenin yerini anlatırken gözlüğünü masaya bırakıyor Yusuf Şaylan. 

Önce derin bir iç çekiyor. 

"Şimdi bazı şeyleri anlatsan olmaz. Ama anlatmasan da olmaz. Nasıl anlatılır onu hiç bilmiyorum zaten. Mesela gördüğü işkencelerden sonra eşi Emine hayatını kaybediyor. Şoför İdris iyi değil tabii. Sonra aradan geçen yıllarda Hatice ile tanışıyorlar ve yeniden evleniyor. İşinde titiz ve uzman İdris. Komutanlar askerlik sonrasında işçi olarak, ona 'Gel burada çalış, askeriyede işçi ol' diyorlar. O da kabul ediyor. Orada örgütlenmeye devam ediyor. Sonra Şefik Hüsnü çağırıyor Şoför İdris'i. 'Sana ihtiyacımız var' diyor. 

İdris Askerlikten sonra Kocaeli'nde Askeriyede işe giriyor. 1946 Yılı savaş sonrası legal parti ve sendikalar kuruluyor Türkiye tarihinde kırılma anlarından İdris'i göreve çağırıyor parti. Keyfi yerinde normalde İdris'in. Maaşı var, lojmanda kalıyor. Üstelik biliyor eşi Hatice çok da iyi bakmayacak bu değişikliğe. Ama parti çağırdı diyor. Valizlerini bırakıyor ve istifasını veriyor. Komutanlar şaşırıyor. Kararının net olduğunu söylüyor. Aldığı tazminatı partiye teslim ediyor. 'Parti varsa ben de varım' diyor her seferinde.

Açık parti denemelerinin sonrasında değişen koşullarla birlikte Şoför İdris'in de hayatı yeniden değişiyor. İşten çıkıyor yeraltına çekiliyor. Gizli çalıştığı dönemler. Bazen ekmeksiz bazen de evsiz kalıyor. Mesela şu çok garip. Hem polisten saklandığı hem de gizli gizli çalıştığı zamanlarda yatacak yeri olmayınca mezarlığa gidip vefat etmiş eşi Emine'nin mezarında uyurmuş. Gidecek hiçbir yeri bile yok. 

Sonra bir gün yıllar sonra tesadüfen babasını görüyor. Babası sokak ortasında çöpleri karıştırıp ekmek topluyor. 'Baba sen ne yapıyorsun, ne bu hal' diyor. Ama kendisinin o halden farkı yok. Babası çöpten çıkardığı ekmeği ikiye bölüyor İdris ve babası ağlaya ağlaya yiyorlar." 

Yusuf Şaylan

Yusuf Şaylan bunları anlatırken gözlerini kaçırıyor. Kitabın ilgili bölümünü bana uzatıp "sen devam et" deyip susuyor. Ben de araya sessizlik girmesin diye pasajı okuyorum. 

Sonra söze kaldığı yerden devam ediyor.

"Evet. Bazı şeyleri anlatsan olmaz. Ama anlatmasan da olmaz. Biz anlatalım ama kayda geçsin.

Şoför İdris bu zorlukları tutunamadığı için ya da böylesine razı olduğu için yaşamıyor. Sakın yanlış anlaşılmasın. Bazen mücadele bazı meşakkatli şeyler gerektirir. Şoför bunu göze aldığı için yaşıyor böylesi zorlukları. Ve elbette aşıyor da zaman içinde. Hızla evini tutuyor ve Hatice'yi yanına alıyor. Tencerede yemek kaynıyor, sıcacık buğusunda, hangi fabrikada nasıl örgütlenecekler onu planlıyorlar. 

Partiye inanmış adam. Sonsuz ve tartışmasız. 

Mesela bu diğer kitapta geçiyor. Aydın Aydemir'in kitabında. 282'inci sayfada yer alır. Hasta yatağında Şoför İdris. Kanser. 82 yaşında. Artık ağrıları dayanılmaz oluyor. Dayanamıyor.

Ve o güne kadar her acısında, her sorununda yanında olan tek şey var. Partisi. Bilinci yarı açık ilaçların da etkisiyle kendini iyi hissettiği tek bir anda 'Aydemir'e söyleyin. Beni kurtarsın' diyor. Çünkü onu o güne değin kurtaran tek şey partisi. Aklına doktordan önce parti geliyor. 

Bilinsin bunlar bir yanıyla. Ama illa ki okunsun. Bu satır aralarında mutlaka buluşulsun." diyor Şaylan. 

Biraz öfkeli, biraz hüzünlü ama nemli gözlerinde hafif tebessüm var anlatırken. 

Mevzunun "okunmalı" kısmından hep kaygıyla söz ediyor. Geçmişe kıyasla daha da güç bir hal alan okuma eylemi Yusuf Şaylan'ı endişelendiren bir mevzu. "Okumanın yerini hiç bir şey tutmayacak, en azından bir süre daha. Ama okumak da inanılmaz zayıfladı ve azaldı sanki değil mi?" diyor söz buraya gelince. Bir yandan da bu dönemi daha ayrıntılı okumak için aklına gelen kitapları sıralıyor.

"Vartar İhmalyan'ın Bir Yaşam Öyküsü kitabı, sonra Hayk Açıkgöz'ün Anadolulu Bir Ermeni Komünistin Anıları, Hasan İzzettin Dinamo'nun TKP Aydınlar ve Anılar kitabı, Hikmet Kıvılcımlı'nın Günlük Anılar'ı, çok bilinen bir kitap değildir ama Remzi İnanç'ın Ortak Belleğimizdir Dostlar kitabı yine, Zihni Anadol'un yayına hazırladığı Zehra Kosova'nın Ben İşçiyim kitabı, Abidin Nesimi'nin Anılar kitabı ve Gün Benderli'nin Su Başında Durmuşuz kitapları aklıma ilk gelenler arasında" diye bitiriyor sözlerini.

Yavaştan notlarını topluyor. Kartları bana veriyor, lazım olur diye. Notlarımın arasına katıyorum. Bir çay daha söylüyoruz. Yavaştan kalkacağız artık sohbetimizin sonuna geldik. Bu sefer son sözü Şoför İdris'e bırakalım istedik

"Parti azası olmak kolay bir iş değildi. Bir sürü deneylerden geçiyorduk. Tesviye, motor, boks, şoförlük... Bir sürü şey. Bir yerde okumuştuk, hep de söylenirdi, bu­nu hiç unutmamak lazım, bir partili, bir komünist binlere bedeldir. İğne deliğinden geçebilecek, her yerde mücade­le edebilecek birisi olacaksın. Bunun mektebi istihsaldi, fabrikaydı."