Rus düşünce kuruluşu direktörü Çin basınına yazdı: 'Batı, küresel güvenliğin asalağı'

Rus düşünce kuruluşu Valdai Club'ın direktörü Bordaçev, Çin'in resmi yayın organı Global Times'ta yayınlanan yazısında, Batı'nın küresel güvenlik alanında 'asalak' konumunda olduğunu belirtti.

Dış Haberler

Çin'in resmi yayın organı Global Times'ta Rus düşünce kuruluşu Valdai Club'ın direktörü Timofei Bordaçev'in kaleme aldığı "Batı, küresel güvenliğin asalağı" başlıklı bir değerlendirme yazısına yer verildi.

Yazıda, ABD'nin ve Batı ülkelerinin küresel güvenlik başlığında diğer ülkelerle güvene dayalı diyalog kurmadığı ve olması gerektiği gibi bir diplomatik faaliyet yürütmediği belirtildi.

İngiltere ve Almanya'nın Ukrayna'nın doğusuna ilişkin Rusya'yla yaptığı Normandiya formatındaki görüşmeler sırasında gösterdiği "küçümseyici" tavrın ve Kanada hükümetinin Çin Devlet Başkanı'yla yapılan kişisel görüşmeleri medyaya ifşa etmesinin örnek verildiği yazıda, "Bu, Batı ülkelerinin diğer ülkelerle kurduğu yeni iletişimin kalitesini gösteriyor, Burada ne güvene ne de normal diplomatik faaliyetlere yer var. Hepimizin, bu koşullar altında ABD ve Batı'yla nasıl iletişim kurabileceğimizi ve ABD'li ve Avrupalı siyasetçilerin normal diplomatik faaliyetlere dönüp dönmeyeceğini çözmemiz gerekiyor" ifadeleri yer aldı.

Adil bir uluslararası düzen önündeki en büyük engelin Batı'nın hegemonyacı zihniyeti olduğu belirtilen yazıda, büyük bir askeri kapasiteye ve dünya ekonomisi ve uluslararası medya üzerinde nüfuza sahip olan Batı'nın siyasetçilerinin, diğer ülke siyasetçileriyle yaptıkları konuşmaların "bir değer ve anlam taşımadığı" kaydedildi. Batı'nın bu alanda ideal bir 'asalak' tavrı gösterdiği söylenen yazıda, uluslararası güvenliğin, ayrımcılığın ve rekabetin olmadığı bir kamu yararı işlevi görmesi gerektiği belirtildi.

Yazının devamında şu ifadeler yer aldı:

"Batı ülkeleri uluslararası güvenliği güçlendirmek için hiçbir şey yapmıyor, aynı zamanda bunun tüm getirilerinden faydalanıyor. Bunlar olurken, herkes ince düşünmeli, diplomasi sanatını icra etmeli ve bencil çıkarlarının üzerinde düşünmeli. Rusya, Batı ülkelerinin Ukrayna hükümetinden Minsk anlaşmalarının uygulanmasını talep etmesi konusunda istekli olduğuna inanmak için geçerli bir sebebe sahip olmasa da, Moskova bu müzakerelere devam etti, çünkü bu, tüm Avrupa'nın güvenliği için önemliydi. ABD liderleri 30 yıl önce NATO'nun doğuya doğru genişlemeyeceğini söyleyince Rusya bunu kabul etti, çünkü diğer seçenek tüm dünya için riskli bir durum oluştururdu. Rusya saf değildi. Rusya, Çin gibi, tüm uluslararası toplumun çıkarlarına saygı gösterdi.

Şu anda ABD, Çin'le saygılı bir diyalog sürdürmek istediğini söylüyor. Ama aynı zamanda, toprak bütünlüğü ve hayati dış politika çıkarlarıyla ilişkili meselelerde Çin'e baskı uygulamaya çalışmaya devam ediyor. Batı, Çin'in, Rusya gibi, diyaloğu düzenli olarak baltalamaya çalışanlarla diyaloğu kesemeyecek kadar dünya barışına değer verdiğine inanıyor. Geçtiğimiz yaz, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı'nın Tayvan adasındaki provokasyon dolu ziyaretine tanık olduk. Bunun ardından ABD, Çin'le diplomatik görüşmeleri güçlendirme arzusunu dile getirdi.

Sonrasında daha fazla provokasyon gerçekleşti. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in Pekin'i ziyaretinin ardından da daha fazla provokasyon olmayacağına dair bir umut pek yok. ABD Japonya'yı silahlandırma planları, Asya'nın bölgesel güvenlik temellerini baltalıyor. Washington, bu durumu yeniden değerlendirmeyi planlamıyor. ABD, aynı zamanda, Çin'e diplomatik görüşmeler konusunda isteğini dile getiriyor. Nihayetinde, asalak, uluslararası toplumun kurallarını düzenli olarak çiğniyor ve bizim kurallara uymamız ve kendimizi dizginlememiz durumundan avantaj sağlıyor.

Dışişleri Bakanı Blinken ve Avrupalı bakanlar, Batı'nın gücünün nihayetinde diğer ülkelerin her zaman kendileriyle iş yapmaya zorlayacağına inanıyor. Uluslararası toplumun geri kalanına dönük derin bir kibirleri var, diğer ülkelerde ve tüm dünyada görülen en önemli sorunların çözümü uğruna alaycılıklarının ve hakaretlerin unutulacağını düşünüyorlar.

Çin ve Rusya gibi diğer ülkeler, Batı'yla müzakerelere, Batı'nın sözlerinin güvenilir olmadığını bilerek yaklaşmalı. Aslına bakılırsa, ABD en yakın müttefiklerini bile aldatıyor. ABD'liler birkaç gün önce Ukrayna'daki çatışmayı körüklemek için silah göndermeyi kabul etme konusunda Almanya'yı oyuna getirdi. ABD, Berlin'in Kiev'e tank göndermeyi kabul etmesinin ardından, kendisinin aynı sevkiyatı ancak birkaç ay sonra yapabileceğini söyledi. Sonuç olarak, aldatmak, Batı ülkeleri arasındaki ilişkilerin temelinde var.

Batı'nın hegemonyacı zihniyetinin ciddi bir maddi ve kültürel temeli var. Uluslararası istikrarı sağlamak önünde ciddi bir engel teşkil ediyor. Asalakla ilgili sorun şu ki, kendisi sürekli aldatma miktarını artırmak ve varlığını bununla temellendirmek zorunda.

Ancak güçleri ve hakları konusunda kendilerine sonsuz güven duyan delilerle uğraştığımızı düşünmemeliyiz. Durum kesinlikle bu değil. Tarih, bize Batı ülkelerinin yalnızdan güçten anladığını gösteriyor. Böyle durumlarda, direnişle ve düzenli ve sabırlı karşı koymalarla karşılaştıklarında Batı çekilir. Ne var ki, bu tüm uluslararası toplumun sürekli çabasını ve aşamalı konsolidasyonunu gerektiriyor."