Münih Güvenlik Konferansı’na giderken: Alman hükümetinde ‘ulusal güvenlik’ çatlağı

Münih Güvenlik Konferansı’na giderken, Almanya’nın ulusal güvenliğine dair Almanya Şansölyesi Scholz ile Yeşiller Partisi’nden Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock arasındaki açı belirginlik kazanıyor.

Nagihan Çakır

Geçtiğimiz günlerde, Alman dış politikası üzerine yayın yapan internet sitesi German Foreign Policy’de, 17-19 Şubat 2023’te düzenlenecek olan Münih Güvenlik Konferansı öncesi, Almanya ulusal güvenlik stratejisine dair Alman koalisyon hükümetinde yaşanan çekişmeye ilişkin bir makale yayımlandı. Buna göre, Koalisyon hükümeti ortakları SPD, Yeşiller ve Hür Demokrat Parti FDP, 2021 sonunda açıkladıkları hükümet kurma planında, hükümetlerinin ilk yılında kapsamlı bir ulusal güvenlik stratejisi sunacaklarını belirtmişti. Bu bağlamda, Yeşiller’in Dışişleri Bakanı Baerbock, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’ya saldırarak başlattığı savaşın da bir sonucu olarak, bu güvenlik stratejisinin geliştirilmesinde Almanya’nın uluslararası sorumluluğunu vurgulamıştı. Almanya ve partnerleri olan Avrupa Birliği ile NATO’nun gelişmelere müdahale yeteneğinin önemli olduğunu belirterek, Ukrayna’daki savaş sürerken NATO’nun nükleer caydırıcılığının inandırıcı olması gerektiğine işaret etmişti. 

Ulusal Güvenlik Stratejisinde çatlak sesler

Berlin’in Ulusal Güvenlik Konseyi’ne şansölyenin mi, yoksa dışişleri bakanlığının mı öncülük edeceği gibi önemli konulardaki anlaşmazlık devam ettiği için Baerbock, söz konusu güvenlik stratejisine dair raporu Münih Güvenlik Konferansı’ndan önce saptanan tarihte sunamayacak. Ayrıca raporun, ABD’nin geçen yıl yayımladığı Ulusal Güvenlik Stratejisi ve Ulusal Savunma Stratejisi belgeleriyle uyumlu olup olmayacağı da belli değil. Zira bu iki önemli belge, müttefiklerine esas düşman olarak Rusya’yı değil, Çin’i gösteriyor. Dışişleri Bakanı Baerbock bu çizgiyi benimserken Şansölye Scholz daha çekimser bir noktada duruyor. Rapor hazırlıklarının fazla Avrupa-merkezci olduğu ve Dışişleri Bakanı Baerbock sürece federal devletleri ve İçişleri Bakanlığını dahil etmediği için Şansölye Scholz tarafından durdurulduğu belirtiliyor. Bu noktada İçişleri Bakanı’nın da, Rusya’yla ilişkilerde görece ılımlı bir yaklaşıma sahip bir çizgiyi temsil eden SPD’li Nancy Faeser olduğunu da belirtelim.

Tank krizi

Bu durum, aylardır yaşanan Leopard 2 tanklarının Ukrayna’ya sevkiyatı krizini de, eksikli olmakla birlikte, açıklıyor. Ukrayna savaşının NATO ile Rusya arasında savaşa dönüşeceği uyarısında bulunan ve savaşın başından bu yana Rusya’yla savaşta bir cephe ülkesi gibi karşı karşıya kalmamak için dengeli bir pozisyon çizen Scholz, başta Yeşiller olmak üzere, ABD, Doğu Avrupa ülkeleri ve diğer NATO müttefiklerinin baskısına karşı ağırdan almacı bir tutum benimsiyordu. Ancak, gerek anaakım medyanın SPD’li Savunma Bakanı Christine Lambrecht’i istifaya götüren kampanyalarıyla gerek Scholz hakkında gündeme getirilen yolsuzluk iddialarıyla gerek de 20 Ocak günü ABD'nin öncülüğünde Ramstein ABD üssünde toplanan “Ukrayna Temas Grubu”yla, Scholz, nükleer savaş tehlikesini ve Rusya’yla diplomatik bağını dengede tutma politikasını askıya almış görünüyor.

Ukrayna Temas Grubu çalışmaları sırasında ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in, Scholz’a M1 Abrams tanklarının Ukrayna’ya önden giderek Leopard 2 için “yolu temizleyeceği” yönünde teminat verdiği biliniyor. Rusya ile enerji alanında yoğun ticari ilişkilerini sekteye uğratmak istemeyen Scholz, 27 Ocak’ta Federal Meclis’te yaptığı açıklamada Leopard 2 tanklarının sevkiyatına onay verdiklerini söyleyerek her ne kadar savaş lobilerinin ve silah tekellerinin sözcülüğünü yaptığı söylenegelen Dışişleri Bakanı Baerbock’a karşı geri adım atmış görünse de, Ukrayna’ya savaş uçağı temin etmeyeceklerini de belirtti.

Öte yandan, geçtiğimiz günlerde Beyaz Saray’da yaptığı basın açıklamasında ABD Başkanı Joe Biden, tankların bakım ve idaresinin son derece karmaşık olduğunu ve bu kapsamda Ukraynalı askerlere en kısa sürede lojistik, bakım ve tankların kullanımı konusunda eğitim vereceklerini, dolayısıyla ABD tanklarının Ukrayna’ya sevkiyatının zaman alacağını söyledi.

ABD neden Ukrayna’ya Leopard 2 sevkiyatında diretiyor?

Konuya ilişkin bir dikkat çekici iddia da İsviçreli Neue Zürcher Zeitung gazetesinde yer almıştı. İddiaya göre, ABD, Leopard 2 tankının sayısının tükenmesinin ardından Avrupa ülkelerine bu tankın yerine kendi tanklarını teklif etmeyi bekliyor. Almanya hükümeti Alman ordusuna (Bundeswehr) dönük bütçeyi kestiği için Almanya’nın Ukrayna’ya gönderilecek Leopard 2 tankları yerine yeni tank üretemeyeceği vurgulanıyor. Konuya ilişkin Alman silah endüstrisinin endişelerini dile getirmeye başladığı belirtiliyor. Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un bu nedenle Leopard 2 tankını Ukrayna’ya göndererek ülkesinin çıkarlarına zarar vermesinden endişe ettiğine işaret ediliyor.

Tüm bu karmaşık gelişmelerden bütünlüklü bir tablo çıkarmak zor görünüyor. Çatışma, Leopard 2 tanklarının sevkiyatıyla şimdilik Yeşiller’in ve temsil ettiği Alman sermaye gruplarının, lehine çözülmüş görünüyor olabilir fakat hamleler kesin bir yorum getirilemeyecek kadar hızlı yapılıyor, çıkarlar yumağı, tarafları muğlaklaştırıyor. Fakat kesin olan bir şey var ki, bahsi geçen nükleer tehdidi de göz önüne alırsak, sermaye, emekçi halklar aleyhine, kendi içinde çekişmeye devam ediyor.