PAZAR SÖYLEŞİSİ | 'İlaç krizinin sorumluları yönetenler ve halktan ilaç kaçıran firmalar'

soL'a konuşan Eczacı Cem Kılınç yüzde 25 ilaç zammını yorumladı: 'İlaç krizinin başat iki sorumlusu bu politikaları hayata geçirenler ve halktan ilaç kaçıran ilaç firmaları.'

Aslı İnanmışık

Resmi Gazete'de 8 Temmuz'da yayınlanan karara göre, tüm ilaçlara yüzde 25 zam geldi. İlaç fiyatını belirleyen avro değeri de yüzde 25 artırıldı. Yurttaşlar zaten devlet tarafından karşılanmayan birçok ilacı zamların ardından daha pahalı almaya başlarken, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da sosyal medya hesabından bir paylaşım yaparak Türk Eczacıları Birliği (TEB) ile bir görüşme yaptıklarını duyurdu.

Bakan söz konusu paylaşımında "TEB Başkanı ve üyeleriyle yaptığımız toplantıda şu konularda karar aldık: 1-Pandemi nedeniyle eczanelerimizin İTS kayıtlarında meydana gelmiş olan uyumsuzluklara ilişkin düzenleme çalışmaları yapılacak. 2-Güncel ilaç stok yönetiminin daha etkin bir şekilde yapılması sağlanarak ilaç tedarikindeki sorunlar minimuma indirgenecek. 3-Eczane ve ecza depolarında bulunması gereken ilaç listesi güncellenecek" ifadelerini kullandı.

Tüm bu gelişmeleri HPV dayanışmasıyla tanıdığımız Eczacı Cem Kılınç'la konuştuk. "Ülkemizde sağlığı yönetenler ve ilaç firmaları ise kendilerini 'görünmez' kılarak perde arkasında masada pazarlık halindeyken ülkemizde ilaç krizi yaşandı" diyen Kılınç, ilaç üretiminin devlet tarafından tamamen özel ilaç firmalarının insafına terk edildiğini söyledi. Cem Kılınç TEB'in görüşmesinin detaylarının paylaşılmamasını da eleştirirken, "Bana göre bakan bu fotoğrafla bir sorunu çözmüş imajı kazanırken Türk Eczacıları Birliği’ni maalesef buna aracı kıldı. Bir mücadelenin böyle verilebileceği kanaatinde değilim" dedi. Kılınç şöyle konuştu:

'İlaca gelen zammın daha da artacağını düşünüyoruz'

Geçtiğimiz günlerde ilaçlara yüzde 25 oranında zam yapıldı. Bu zamların ardından eczacılardan da art arda açıklamalar geldi. İlaçlar neden zamlandı, eczacıların tablodaki durumu nedir?

Bayram önü KHK'sıyla normalde her sene Şubat ayında belirlenen ilaçta avro kuru, daha önce yapılmamış şekilde, Temmuz ayında bir kere daha güncellendi, ilaç fiyatlarında yüzde 25 daha artış oldu. İlaçta avro kuru gelen zamma kadar 6,29 TL kabul ediliyordu. Avro ise gerçeklikte yaklaşık 18 TL. Aslında ilaca gelen zammın ilerleyen dönemde daha da artacağını düşünüyoruz. Bunun ana sebebi, ilaç fiyatlarır avro kuru üzerinden belirlendiğinden Türk Lirası'nın değersizleşmesiyle yetkililerin avro kurunu güncellemek zorunda kalmaları.

Eczacılar ve meslek odaları ise bir süredir ilaca zam yerine 13 yıldır güncellenmeyen İlaç Fiyat Kararnamesi’nin (İFK) güncellenmesini istiyordu oysa.

Nedir bu 'İlaç Fiyat Kararnamesi' meselesi?

İlaç fiyatları belirlenirken ilaç tedarik zincirinde kimin ne kadar kâr edeceğini belirleyen baremler var, fiyatlar arttıkça karlılığın düştüğü. 100 liraya kadar olan ilaçlarda yüzde 25'ten, yüzde 28'e, 100-200 lira olanları yüzde 16'dan yüzde 18'e, 200 liradan yüksek fiyatlılar yüzde 12'den yüzde 13'e çıkarıldı. Eczane eczacıları da katlanan birçok gidere karşın göstermelik, iktidarın propaganda yapabilmek amaçlı uyguladığı kâr artışlarına isyan ediyor. Eczacıların istediği barem olarak belirlenen rakamın değişmesiydi. Bu baremler nedeniyle fiyat artışlarının kârlılıklarını düşürdüğünü bu zammın kendilerine değil ilaç tekellerine yansıdığını dile getirdiler.

'Sağlığı yönetenler ve ilaç firmaları kendilerini görünmez kılıyor'

Türk Eczacıları Birliği ve 54 Eczacı Odası bir açıklama yaptı ve özetle zamlardan kendilerinin sorumlu tutulmaması gerektiğini, eczanelerin yarısının iflasın eşiğine geldiğini söylediler. Hatta eylem yapabileceklerini duyurarak bazı talepler sıraladılar. Bu taleplerle ilgili düşünceniz nedir? Zamlar eczacıları nasıl etkiledi?

Ülkemizde yaklaşık bir yıldır ilaç krizi yaşanmakta. Başta ithal ilaçlar olmak üzere, ki pazarda payı yüksek ve çoğu yerli ilacın hammaddesi de ithal, çoğu ilaca eczacıların ve dolayısıyla hastaların ulaşımında halk sağlığını tehdit edecek düzeyde sorunlar yaşandı bu süreçte. Sadece serbest eczanelerde de değil kamu hastaneleri de bundan nasibini aldı.

Ülkemizde sağlığı yönetenler ve ilaç firmaları ise kendilerini "görünmez" kılarak perde arkasında masada pazarlık halindeyken ülkemizde böyle bir ilaç krizi yaşandı. Medyada konu edinirken özellikle yandaş medya aracılığıyla yalan haberler pompalandı "eczacılar zammı bekliyor, aslında ilaçlar var eczanelerde" diyerek. Evet, aslında bu ilaçlar var ama eczanelerde değil ilaç firmalarının depolarında beklediler. Çocuğu ateşler içinde eczanelere gelirken ateş düşürücü, antibiyotik veremediğimiz ebeveynlerle, dozunu düşürerek ilacının piyasada bulunmasını bekleyen insülin bağımlısı hastalarla birlikte öfkelenerek geçirdik bu süreci, geçiriyoruz.

'İlaç krizinin başat iki sorumlusu bu politikaları hayata geçirenler ve halktan ilaç kaçıran ilaç firmaları'

İlaç tedarik zincirinin belli bir doğrultusu var. Kamunun tamamen özel ilaç firmalarına terk ettiği ilaç gibi stratejik bir ürün ilaç firmasında üretilir, ecza depolarına gelir, eczacılar depolardan temin ettikleri ilacı eczanelerde hasta ile buluşturur. İlaç firmaları için bu düzende metalaşmış ürüne dönüşen ilaç, kâr ettiğince anlamlıdır. Halk sağlığı ise lafügüzaftır onlar için. İlaç krizinin başat iki sorumlusu ise Türk Lirası'nı değersizleştiren politikaları hayata geçirenler ve halktan ilaç kaçıran ilaç firmaları…

'Bakan paylaşım yaptı, görüşmenin detayları paylaşılmadı'

Hem bu sorunların arasında kaldığı için hastasına ilaç ulaştıramamaları, hem katlanan giderler karşısında ekonomik zorluklar yaşamaları nedeniyle eczacılar da “bıçak kemiğe dayandı” demiş oldu. Türk Eczacıları Birliği (TEB) ve 54 Eczacı Odası Konya’da gerçekleştirdikleri Bölgeler Arası Toplantı’da bir eylemlik planı belirlediklerini, yetkililerin gerekli adımları atmaması halinde eczane kapatma eylemleri de dahil olmak üzere birçok ihtimali masaya yatırdıklarını deklare ettiler.

Bu hafta ise Sağlık Bakanı’nın daveti üzerine makamına çıkan yetkililer Bakan ile birlikte poz verirken, “bakanın kendilerini dikkatlice dinlediğini, notlar aldığını” dile getirmelerini şaşkınlıkla dinledik. Aynı anda Sağlık Bakanı'nın bir tweet atmasıyla görüşmenin içeriği kendilerine aktarılmayan birçok eczacı tarafından tepki aldı. Çünkü bakanın tweetinde geçen konularla eczacıların talepleri arasında bir alaka yoktu. Açıkçası bana göre bakan bu fotoğrafla bir sorunu çözmüş imajı kazanırken Türk Eczacıları Birliği’ni maalesef buna aracı kıldı. Bir mücadelenin böyle verilebileceği kanaatinde değilim. Halihazırdaki TEB yönetimine muhalif eczacı odalarının da bu durumdan rahatsız olduğunu biliyoruz.

'Birçok yeni ilaç henüz ülkemizde kullanılmıyor'

Peki yurttaşların ilaç ve insan sağlığı için gerekli diğer ürünlere eşit ve ücretsiz ulaşabilmesi için neler yapılabilir?

Sağlık doğuştan kazanılmış bir insan hakkıdır ve ücretsiz olmalıdır. Özellikle sağlıkta dönüşüm politikasıyla birlikte sağlık hizmetinin giderek piyasalaşması sonucu iktidarın sürekli övünmesinin aksine sağlıkta bir karşıdevrim yaşandı. Performansa dayalı sistem nedeniyle hem hekimlerimize birçok iş yükü gelirken sağlıkta şiddet pompalandı. Çıkarı ortak olan hekimle hastanın arasına piyasacılığın çelişkileri daha da serpiştirildi. Eczanelerde ise hastaların ödedikleri tutar her geçen gün artmaya devam etti, ediyor. Elektrik faturalarındaki içeriği belirsiz kalemler gibi muayene katılım payı, ilaç katılım payı, ilaç fiyat farkı gibi kalemlerle hastaların cebinden her geçen gün daha çok para çıkar hale geldi. Son zamla birlikte yapılan kimi değişikler sonucu ilaç zammından bağımsız olarak hastaların eczanelere ödemesi gereken ücretler SGK’nın üzerinden attığı sorumluluklarla giderek arttı. Bundan eczacılar da rahatsız.

Bunun dışında pek konuşulmayan bir sorun da hastalıkların tedavisinde kullanılan birçok yeni çıkan ilacın henüz ülkemizde kullanılmıyor oluşu, yurttaşlarımıza bu sunulmaz durumda.

'Doğum kontrol ilaçları devlet tarafından karşılanmıyor'

Kadın sağlığı için önem arz eden birçok ürün devlet tarafından karşılanmıyor hâlâ. “En az 3 çocuk” politikasıyla çok daha pahalı olan tüp bebek tedavisi karşılanıyorken doğum kontrol ilaçları karşılanmıyor mesela. Bir kanserin aşısı var örneğin, HPV aşıları için yurttaşlar 3 dozuna 3 bin lira ödemek zorunda bırakılıyor kanserden korunmak için.

Örnekler satırlarca yazılabilir. Bunların hepsi gerici ve piyasacı bir sağlık anlayışı nedeniyle oluyor. İlaç gibi hayati öneme haiz bir konunun ancak toplumcu ve aydınlanmacı bir anlayışla ele alındığında yurttaşlara eşit ve ücretsiz sunulabileceği kanaatindeyim. İnsanlığın ortak mirası olan bilimsel bilgiye patent adıyla el koyup SMA hastalarının ebeveynlerine "Ya git 2,5 milyon dolar bul ya da çocuğun gözünün önünde eriyecek" diyen ilaç tekellerinin kamulaştırılmasıyla mümkün toplumca sağalmamız. Elbette ki bu düzen içinde de halklarımız için mücadele edeceğiz, haklar kazanmaya çalışacağız ama bizim için hâlâ en kıymetli sağlık anlayışı Küba’da ışıl ışıl parlıyor.. Sanırım bunun için, yani hayatta kalabilmek, sağlıklı yaşayabilmek için bile örgütlü bir toplum olmaya ihtiyacımız var.