Paula Rego kadınlarının otoriteyle yaptığı sessiz anlaşmalar

Etrafındaki kadınlara ve çocuklara dair gözlemleri, bunların ötesinde kadınların nesillerdir kulaktan kulağa anlattığı hikayelerdir onun esin kaynakları.

Fide Lale Durak

Paula Rego, 1987, “Polis Kızı”, özel koleksiyon

Babasının çizmesinin içine kolunu sonuna kadar sokmuş genç bir kız, büyük bir titizlikle çizmeyi parlatıyor. Yüzünde yaptığı işe özen gösterdiğini belirten bir ciddiyet ya da yaptığı işten gurur duyduğunu hissedeceğimiz bir ifade var. Ama, aynı zamanda bu genç kızın yüzünde bizi rahatsız eden bir şeyler de sezilir. Tekinsiz bir duygu resimden bize doğru büyür. Ve bu duyguyu, sadece kadının yüzündeki ifadeden değil, vücudunun gerginliğinden, postürundan, resmin bütününe hakim olmuş sivri geometrilerin yarattığı tehdit hissinden, gölgelerin keskin bir şekilde biçimlenişinden ve hatta kedinin duruşundan hissederiz. Kadının çizme ile kurduğu yakınlık neredeyse cinsel çağrışımlar barındırır. Bedeniyle çizmeyi giymiş hali, çizme simgeselliğinde kurulmuş bir ilişki gibidir. Nedense çizmenin parlatılması gibi sıradan bir eylem, hikâyenin arka planında şiddet ve otorite olabileceğine dair bir kanaata dönüşür. Resmin adı da hislerimize tercüman olur: “Polis Kızı”.

Başka bir resimde bir kadın uluyor. Yere çökmüş, tıpkı köpeklerin yaptığı gibi kafasını kaldırmış, gözlerini kapamış, gökyüzüne doğru ulumakta olan bu kadın, adeta her gece yaptığı bir rutini yerine getiriyor. Resmin mekânı yatay bir deniz maviliğiyle ikiye ayrılmış ve kadının oturduğu kumsalın yumuşak tonu tüm resmin hâkim rengini oluşturmuş. Kadın ve doğa aynı renklerde. Bu yüzden uluması o denli doğal ve sıradan hissediliyor. Bu resmin de parçası olduğu “Köpek Kadınlar” serisinde, Rego’nun kadınları köpek davranışları gösterir. Vücutları köpek hareketlerini taklit ederken metamorfoz geçirmez, aksine oldukları hali koruyan, yaptıklarının doğallığında emin ama garip şekiller almışlardır. Rego, bu resimlerinde kadınları aşağılamak gibi bir amaç içerisinde değildir. Aksine o, kendi deyimiyle, eski kafalı bir feministtir. 

Paula Rego, 1994, “Köpek Kadın

Paula Rego’nun, özellikle figür resimlerinde, ikircikli duygular hissedilir. “Polis Kızı” resminde babanın otoritesi karşısında boyun eğen bir kız değil, bundan çok daha karmaşık biçimde erk ve kız arasında yapılmış bir anlaşmanın hissi vardır. Bu sessiz anlaşmada, otoritenin sürekliliğini sağlayan ve bunu en önemli görevi bellemiş kadınlar resimdeki çizme parlatan kızda simgeleşir. “Köpek Kadınlar”da ise aslında Rego, kadınları köpekleştiren sebepler ile ilgilenmektedir. Otoriteye boyun eğdiği için eğilip, bükülen şekil alan kadınlarla. Köşeye sıkışmış, hırlayan ama ısırabilen, sahibinin ona gösterdiği yerde uyuyan, tuvaletini yanlış yere yaparsa cezalandırılan ya da dışarı atılan, sonra yine evinin yolunu bulan. Resimdeki köpek kadını kendisi olarak görmektedir Rego. Kocası Victor Willing’e olan aşkının acımasız öz eleştirisinden ortaya çıkmıştır ilk “köpek kadın”. Öznel tecrübesinin sadece kendisine ait bir travma olmadığının farkında olduğu gibi, resimler otoportre olmamasına rağmen “benim” demektedir. Kendi hayatında da otoriteyle yaptığı sessiz anlaşmaların farkındadır ve bu yüzden otorite sahibi kadar kendisine de kızmaktadır. Çünkü Rego’nun politikliği vicdanından gelmektedir. Ama, kendisini politikleştiren öfkeyi her seferinde içe dönerek beslemek zorunda kaldığı için sonunda duygularıyla baş başa kalan bir sanatçının yalnızlığını yaşar. Örneğin, erken dönem resimlerinden olan “Salazar Anavatanı Kusuyor” resmini yaparken nesnesine olan mesafeyi kaybettiği için Faşist Salazar’a acımaya başlamış ya da tersinden en iddiali politik resimlerini kendi hayatında da acısını çektiği konular üzerine yapabilmiştir. 

Rego’nun şiddet, aile eleştirisi, çocuk istismarı, cinsel taciz gibi konuları içeren resimlerinin kendi hayatındaki travmaların izleri olarak yorumlanması genel bir yaklaşımdır. Halbuki Rego, birçok resminde kendi yaşamından yola çıksa da, resimlerine yansıyan travmaların çoğunu yaşamamıştır. Etrafındaki kadınlara ve çocuklara dair gözlemleri, bunların ötesinde kadınların nesillerdir kulaktan kulağa anlattığı hikayelerdir onun esin kaynakları. Alışıldığın aksine Yunan mitlerinden değil, Portekiz’e ait anlatılardan, masallardan beslenmiştir. Bu hikayeleri kendi zihninden süzerek, her zaman öznel kalacak bir yaklaşımla bile olsa adaleti resimlerinde tekrar dağıtmaktır resme yaklaşımı. Her durumda fırçasının adaletinden kendisini de nasiplendirecek kadar samimidir.

Pera Müzesinde 30 Nisan’a kadar sürecek olan sergisinde “Polis Kızı” ve “Köpek Kadınlar”dan taslakları, “Salazar Anavatanı Kusuyor” ve aynı dönemde yaptığı soyut resimleri, Portekiz’de kürtajın yasallaşmasını desteklemek amacıyla yaptığı bir dizi baskı resmi ve bu yazıya sığmayan birçok iyi işini görmek mümkün. Mutlaka gezilmeli…